G-20, küresel ekonomi koordinatörlüğüne ısınıyor

İNGİLTERE Başbakanı Gordon Brown göründüğü gibi soğuk bir adam değilmiş.

Basın toplantısında cep telefonu çalarken "eyvah benim telefonum imiş" diye kendi kendisiyle dalga geçebilen biri.

Dün sabahın ilk basın toplantısına katılan Brown, hem İngiltere Başbakanı, hem önümüzdeki nisan ayında G-20 toplantısını ülkesinde ağırlayacak lider şapkasıyla konuştu.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un da katıldığı basın toplantısına G-20 damgasını attı.

Neler konuşulduğuna geçmeden önce küçük bir hatırlatma yapmam gerek.

Davos’ta günlerden beri, ekonomik krizden çıkılması için uluslararası bir işbirliğinden, bu işbirliğini ve yeni oluşturulacak sistemleri koordine edecek bir yapıdan söz ediliyor.

Brown’un konuşmasından anladığım kadarıyla G-20 işte bu koordinatörlük rolüne giderek ısınıyor.

KRİZDE ÖNCELİKLER

İngiltere Başbakanı’na göre, küresel ekonomik krizin öncelikleri şöyle:

Bankacılık sisteminin çökmesini önleyecek yeni bir bankacılık sistemi oluşturmak.

Bunun yanı sıra yeni bir finans sistemi oluşturmak.

Krizden etkilenen ülkelerde istihdam paketlerini devreye sokmak.

Şimdi burada küçük bir parantez açıyorum.

Krizin yol açtığı işsizlik gerçekten gelişmiş ülkelerde de kendisini göstermiş.

Yıllardan beri Davos’ta buluştuğumuz Amerikalı bir kadın gazeteci arkadaşımın kocası işinden olmuş.

Ayrıca kendi emeklilik parası da yüzde 35 erimiş.

Önceki gece bir yemekteki buluşmamızda "ABD’nin geleceğinden endişe ediyorum. Obama’ya da başarması için dua ediyorum" diyordu.

Brown’a dönersek, G-20 toplantısı sırasında yeni krizleri önlemek için bir "erken uyarı sistemi"nin de görüşüleceğini söylüyor.

Bunun yanı sıra daha çok şeffaflık da krizleri önlemenin olmazsa olmaz koşulu.

Bu şeffaflığı denetleyecek mekanizmalar da.

Yine Londra’daki G-20 toplantısında gündeme gelecek bir başka konu IMF, Dünya Bankası ve bölgesel bankaların katkılarıyla gelişmekte olan ülkelerin bankalarına yardım etmek.

Brown, "Bundan böyle globalleşmeyi uluslar arası düzeyde iyi koordine etmek zorundayız" diyor.

KÜRESEL YEŞİL GÖREV

Peki G-20 Londra Zirvesi’nde başka neler gelecek gündeme?

Onları da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki- Moon sayıyor:

"Ekonomik krizin yanı sıra çevre, yoksulluk ve açlık da konuşulacak."

Çevre derken BM Genel Sekreteri’nin kullandığı ilginç bir sözcük var.

Ülkelerin karbon salınımlarını kontrol altında tutmaları gerektiğini belirtirken, "küresel yeşil görevlerini yerine getirmeliler" diyor.

İşte bu "küresel yeşil görev" BM Genel Sekreterine göre, yeni iş alanlarına, istihdama yol açabilecek.

Bir yerde ekonomik krize çare olabilecek.

En azından beklenti bu yönde.

2009’da enerji yatırımları yüzde 25 düşecek

ULUSLARARASI Enerji Ajansı baş ekonomisti Fatih Birol bu yıl "kapalı enerji" oturumlarına katılıyor.

Kapalı kapılar ardında düzenlenen oturumlarda, ekonomik krizin enerji sektörünü nasıl etkileyeceği masaya yatırılıyormuş.

Bir "kapalı toplantıdan" diğerine koşuşturmakta olan Birol ile ayaküstü konuştuk.

Oturumların çoğuna Shell, BP gibi dev şirketlerin CEO’ları, OPEC Genel Sekreteri, Azerbaycan, Kazakistan gibi ülkelerin devlet başkanları, enerji bakanları katılıyormuş.

Bu toplantılardan nasıl sonuçlar çıktığını sordum Fatih Birol’ a.

"Temelde üç ana sonuç çıktı şimdilik" dedi ve saydı:

Ekonomik kriz enerji yatırımlarını önemli ölçüde etkiliyor. Enerji yatırımları bir yıl öncesine oranla 2009 yılında yüzde 25 düşecek.

Enerji sektöründe en fazla elektrik sektörü etkilenecek. Zira bu sektör sermaye yoğun bir sektör.

Ekonomi tekrar toparlandığında arz ve talep dengesizliği ortaya çıkacak. Bu da petrol fiyatlarının kaldığı yerden yani 147 doların üzerine çıkmasına yol açabilecek.

Fatih Birol’un kapalı enerji toplantılarıyla ilgili ilginç bir gözlemi var.

O da şu: Davos’ta eskiden aynı içerikli toplantılar yapıldığında herkes ayrı telden çalarmış.

Şimdi sorun o kadar büyük ki, herkes aynı fikirde yani alınacak önlemler konusunda birleşiyor.

Nabucco boru hattı projesinin de bu toplantılarda gündeme geldiğini söyleyen Fatih Birol, projenin çok desteklendiğini ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in önceki gün dile getirdiği gibi siyasi irade ve finansman sorunlarının göz ardı edilmediğini söyledi.

Birol’a göre bu bağlamda Türkiye’ye önemli bir rol düşüyor.

Finansman konusunda neler yapılması gerektiğini bizzat planlayıp diğer ortaklara sunması gerekiyor.

Obama’nın sesi Davos’taydı

YENİ Amerikan Yönetimi’nden Davos’a kim gelecek diye merak ederken önceki sabah karşımızda cıvıl cıvıl bir kadın gördük.

ABD’nin çiçeği burnunda başkanı Barack Obama ile eşini Beyaz Saray’a kadar takip eden ve yönetimde yer alan Chicago’dan eski dostları Valerie Jarrett.

Beyaz Saray’ın temsilcisi Valerie Jarrett, Dünya Ekonomik Forumu’nun CEO’su Klaus Schwab’a göre "Obama’nın Sesi" olarak konuştu.

ABD eski başkanı Bill Clinton’dan birkaç saat sonra ilgiyle dinlenen Jarrett, Obama’nın ekonomik kriz dönemini "yeni bir sorumluluk" dönemi olarak gördüğünü söyledi.

Dikkat ettim Jarrett konuşmasında en fazla bu "sorumluluk" sözcüğünü kullandı.

"Chicago Ruhu"na uygun olarak hem Barack Obama’nın, hem eşi Michelle’in sorumluluklarını çok iyi bilen kişiler olarak eğitildiklerini söyledi.

Jarrett, Obama’nın Beyaz Saray’a adımını atar atmaz bir "İyileşme Planı" üzerinde çalıştığını söyledi.

Neleri kapsıyor bu plan?

Önce güvenin tesis edilmesini sağlayacak, ardından uzun vadeli bir ekonomik büyüme, istihdam, sağlık ve çevre yatırımlarını ele alacak.

Obama kısa bir zaman diliminde IBM, Google, Citigroup ve daha birçok önemli şirketlerin CEO’larıyla görüşerek planı tartışmış.

Jarrett’ın söylediklerine bakılırsa, Amerikan şirketleri bu planın ekonomik krizden çıkmak izin gerekli olduğuna inanıyorlar.

Ayrıca yeni başkanının çevreyle ilgili kaygılarını da paylaşıyorlar.

Görünen o ki, Obama hızlı başlamış.
Yazarın Tüm Yazıları