Fransa neden ‘Hayır’ diyor

‘FRANSA hayır derse ne olur?’ Bu soruyu sadece biz Türkler değil, Avrupa da kendi kendine soruyor.

Çünkü Fransa’da AB Anayasası için yapılacak referandum yaklaşırken ‘Hayır’ cephesi yine güçlenmeye başladı.

Kamuoyu yoklamalarına göre iki ay kadar önce ‘Hayırcılar’ yüzde 56, ‘Evetçiler’ ise yüzde 44 civarındaydı.

Chirac’ın şahsi ağırlığını koymasıyla oranlar son iki ay içinde 52 ‘Hayır’ 48 ‘Evet’e kadar yaklaştı.

Ancak bu hafta başı itibarıyla ‘Hayırcılar’ yine yüzde 56’yı buldular.

Fransa’da ‘Hayırcıların’ elindeki koz Türkiye gibi görünse de bunun altında yatan çok daha temel nedenler var.

Anlatayım.

Fransa, son 20/25 yıl içinde dünyadaki gelişime ayak uyduramadı. Ekonomik ve sosyal reformlarını gerçekleştiremedi. Fransa aynen Türkiye gibi devletin ekonomide güçlü, egemen ve aşırı kontrolcü olduğu bir ülke.

Fransa Avrupa’nın liberalleşmede en geri kalan ülkesi oldu. Devletin ‘kaynaksız’ sağladığı haklara alışkın olan halk ve bürokrasi liberalleşmeye tereddütle yaklaştı.

İşsizlik sigortası, sosyal sigortalar, sektörel destekler, KİT servisleri gibi ‘kazanımlardan’ kimse vazgeçmek istemedi.

Bunların ‘finansmanını’ sorgulamak Fransızların işine gelmedi.

Çünkü hükümetler bu sistemin artık devam edemeyeceğini, koruma duvarları altında kamu hizmetleri getiren ve zarar eden monopolist KİT’lerin liberal ekonomi içinde yaşama şansı bulamayacağını ve rekabetle başedemeyeceğini söyleme ve bunu değiştirme cesaretini gösteremediler.

Fransızlar da bu değişimlere korkuyla yaklaştılar. Ve şimdi korkuları ile yüzleşme zamanı geldi.

Fransa büyük ihtimalle ‘Hayır’ diyecek. Son veriler bunu gösteriyor.

Peki bu AB’nin sonu mu demek?

Asla. Bir daha referandum yaparlar, sonra gerekirse bir daha. Ekonomik olarak kan kaybeden Fransa sonunda duvara çarpacak.

Peki Türkiye ‘Hayır’dan nasıl etkilenir.

Artık eskisi kadar kırılgan değiliz. Ama borsa biraz sallanır, Avrupalı yatırımcılar biraz daha nazlanır o kadar. Ama üstüne bir de Almanya seçimlerini Hıristiyan Demokratlar kazanırsa o zaman işimiz kolay değil.

Ama yine de yolumuzdan dönmemiz için bir neden yok. Çünkü tren rayda. Lokomotif arızalanmadıkça da yoluna devam eder.

Merkez Bankası sildi bankalar silmedi

GEÇEN
hafta bir okur mektubuna yer vermiştim.

Okurum 2001 krizinde kredi kartı ödeyemediği için Merkez Bankası’nın kara listesine girdiğini ve borçlarının tamamını ödediği halde bugün bile iş yaparken kara listede bulunmasından dolayı zorluk yaşadığını anlatıyordu.

Ben de tabir yerindeyse, ‘bir sicil affı’ getirilmesini ve kriz kaynaklı bu kara listenin vatandaşların önüne bir engel gibi çıkarılmamasını istemiştim.

Dün Merkez Bankası’ndan Aydın Özmen aradı.

‘Biz kriz kaynaklı sıkıntıları ortadan kaldırmak için sizin söylediğiniz gibi kara listeyi sildik zaten’ dedi.

31.12.2003’te çıkarılan bir yasa uyarınca Merkez Bankası 31 Mart 2004’e kadar bankalara olan ‘sorunlu’ borçlarını kapatan vatandaşları ‘kara listeden’ silmiş. Bu tarihe kadar sorunları çözmemiş olanların kayıtları ise hálá duruyor.

Tabii bankalar bunu bildirmişse listeden çıkılmış. Banka bildirmediyse Merkez Bankası’nın yapacağı bir şey yok.

‘Peki’ dedim, ‘borçlarını kapatan pek çok vatandaş bankalara gittiğinde karşısına geçmiş bir duvar gibi çıkıyor. Kara liste silindiyse bu nasıl oluyor?’

Özmen
anlattı:

‘Bankalar bize isimleri bildirdi ve biz bunları sildik. Aslına bakarsanız bankalar da sildiklerini söylüyorlar ama silmiyorlar. Dosya halinde bunları saklıyorlar. Müşteri geldiği zaman da, bizdeki kayıtlara değil kendi çekmecelerindeki ‘silinmiş’ kayıtlara bakıyorlar. Yani anlayacağınız bankalar kendi takiplerini kendileri yapıyorlar ve birbirlerinden de haberleri var. Bu nedenle bu sicil affı dediğiniz durumun geçerlilik kazanabilmesi için bankaların da bunları tamamen silmesi gerekiyor. Ama silmiyor ve hafızalarını canlı tutuyorlar.’

Anlayacağınız kabahat Merkez Bankası listesinde değil, bankalarda.

Güneşli havada şemsiye ikram edenlerde.

Marmaris’te güzel yasak

HER tatilde Marmaris’e giden, her gittiğinde pişman olan ama bir yıl sonra yine aynı yere giden bir arkadaşım Marmaris’ten geldi.

İlk kez mutluydu.

Nedeni ise belediyenin ve kaymakamlığın aldığı önlemler.

Gidenler bilir, Marmaris’te sahilde ve arkasındaki sokakta lokantalar ve barlar vardır.

Buralarda yürümek ise ciddi bir ıstıraptır.

Lokantaların önünden geçerken neredeyse kolunuzdan tutup içeri çeker, sürekli taciz eder, vicdan azabı gibi insanın üzerine çökerler.

Bu yıl bu durum ‘kesinlikle’ engellenmiş.

Bırakın yolda yürüyeni taciz etmeyi, lokantanın önünde mönü ve fiyat listesini inceleyenlerle konuşmak bile ‘yasaklanmış’.

Bunun aksi davranışlar ciddi biçimde cezalandırılıyormuş.

Marmaris Belediye Başkanı ve Kaymakamı’nı kutluyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Alkolik zavallılar adam yerine konmadıklarını anlamakta zorlanmadıkları zaman.
Yazarın Tüm Yazıları