Fatih Altaylı: Oldu mu hiç rol arkadaşım!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

GEÇEN hafta aradılar. ‘‘E-kolay reklamlarında minik bir bölümde yer alır mısın?’’ diye.

Filmi yapan kıramayacağım bir dostum, Serdar Erener.

Çeken başka bir dost, Sinan Çetin.

Oynayan ise Kemal Sunal; iki el kanda olsa kırılmayacak bir adam.

Kalktım gittim.

Kısa rol dedikleri, saatler sürecek bir iş.

Ama sözünü ettiğim üçlüyle iş yapmak zevk.

Saatler boyu defalarca çektik, çektik, çektik.

Kemal Sunal'ı daha önce hiç işbaşında görmemiştim.

Akıl ötesi bir profesyonel.

Hem rahat, hem rahatlatıyor.

Sayesinde oldum kırk yıllık aktör.

Fakat rol bir miktar gayri ciddi.

Sinan'a, ‘‘Olmaz canım, böyle şey yapamam ben’’ deyince, Kemal Sunal, ‘‘Ne yani, bana uyar mı? Bana hakaret mi ediyorsun ulan?’’ diyor.

Ben, ‘‘Yok abi estağfurullah’’ diyorum. Kahkahayı patlatıyor.

Hele son sahnede nasıl zorlanıyorum.

Rol gereği Kemal Abi'nin kafasına bir şaplak atmam gerekiyor.

Mümkün değil.

Kemal Sunal'ın kafasına nasıl vururum.

Olacak şey değil.

Vurdurdu.

Allem etti, kallem etti vurdurdu.

Sonra da döndü, ‘‘Ulan kırsaydın bari’’ dedi en ciddi haliyle.

Ben şaşırıp utanınca da kahkahayı koyuverdi.

Son o gün görüştük. Beraber bir filmde oynama sözü verdik birbirimize ve gülüşerek ayrıldık.

Ölüm haberini aldığımda saat 08.20'ydi. İnanamadım.

Şaka gibi geldi.

Boğazım düğümlendi.

Şimdi bu yazıyı yazarken de, hem o anları hatırlayıp gülüyorum, hem gözümden yaşlar süzülüyor.

Tam Kemal Sunal'a uygun bir son aslında.

Hem ciddi, hem komik.

Hem güldürüyor, hem ağlatıyor.

Ama biliyorum ki, sanatçılar ölmüyorlar artık.

Sadece emekli oluyorlar, yeni işlerini göremiyoruz.

Ama onlar yaptıklarıyla hep var oluyorlar.

İnek Şaban, Davaro, Çöpçüler Kralı var oldukça, o da var olacak.

Çocuklar için, büyükler için, bizim için.

Bugün bir camide yapılacak olan, onun emeklilik töreni.

O kadar...

Bakalım bu hükümet, Uday Uzan'a pabuç bırakacak mı?

HÜRRİYET'in ‘‘Uzan Ailesi’’ ile ilgili haberleri medya içi bir kavga gibi göstermeye çalışanlar var. Böylesi işlerine geliyor da ondan.

Ama işin aslı öyle değil.

Hürriyet'in Uzanlar'la ilgili haberleri, aslında Türk halkının bunlara olan inancını, güvenini, yaklaşımını gösteriyor.

Türkiye'de eğer bu ailenin işlerini, bu ailenin iş yapış biçimini eleştirmeyeceksen, buna tepki göstermeyeceksen, neye göstereceksin?

Bunların tavrı yıllardır bellidir.

Yasa tanımazlık.

Kendilerine, parayla, güçle bir dokunulmazlık edinmişlerdir.

Bunların şirketlerine vergi denetçisi giremez.

Bunların şirketlerine SPK denetçisi giremez.

Bunlar borçlarını isterlerse öderler.

Onların cirosu kárdır aslında.

Bütün bu işleri ‘‘Uzan Yasaları’’ ile yönetirler, yürütürler.

Bu yasa Türkiye Cumhuriyeti'nin yasaları ile uyuşuyorsa ne mutlu.

Uyuşmuyorsa, geçerli olan TC değil, Uzan yasalarıdır.

Kimseyi takmazlar.

Kimseden korkmazlar.

Her yerde, her ortamda bildiklerini okurlar.

Bakanları, Başbakanları, hükümetleri tehdit ederler.

Ellerinde bir şey olduğundan mı?

Yooo!

Ne olacak ki, yalanlarla saldırırlar.

Saldırılan düşünsün.

Devletin en üst makamları bile bunlardan ürker, korkar.

Ben onları bir diktatörlük ülkesinde, diktatörün oğlunun şirketine benzetirim hep.

Saddam Irak'ında Uday'ın şirketi ne ise, hukuksuzluk Türkiye'sinde Uzanlar'ın şirketi de aynen onun gibidir.

Şimdi bize saldıracaklar.

Baktılar olmuyor, hükümete dönecekler.

Ellerinde ne güç varsa hükümete yöneltecekler.

Bakanları, başbakanları tehdit edecekler.

ANAP kanadını bilmem ama DSP ve MHP bunlardan yılmaz gibime geliyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İnsanları medeniyetin kucağında, medeniyetsizlikten öldürmediğimiz zaman.

Yazarın Tüm Yazıları