Fatih Altaylı: Kırk yıllık Demirel olur mu temizel

Fatih ALTAYLI

DEMİREL'in bir kez daha cumhurbaşkanı seçilmesine olanak sağlayacak Anayasa deişikliği gündemdeyken, pek az gazeteci Demirel'in görev süresinin uzatılmaması gerektiğini yazdı.

Herkes hep bir ağızdan ‘‘İstikrar’’ diyerek Demirel'le bir dönem daha istiyordu.

Ben ise Demirel'in görev süresinin uzatılmasının değil, kısaltılmasının tartışılması gerektiğini yazıp durdum.

40 yıla yakın görev yapan Demirel'in Türkiye'ye istikrar değil, istikrarsızlık getirdiğini söyledim.

O gün Demirel'in görev süresinin uzatılmasını savunanlar, bugün ortaya dökülenler hakkında ‘‘Şahince’’ yazılar yazıyorlar.

Oysa ‘‘aile fotoğraflarıyla’’, ‘‘yeğenleriyle’’ Demirel o gün neyi simgeliyorsa, bugün de aynı şeyi simgeliyor.

Türkiye'ye istikrar gelecekse, Demirel gibilerinin dönemlerinin kapanmasıyla gelecek.

Umarım meslektaşlarım bugün bunu anlamışlardır!

Hangi meslekler gazetecilikle bağdaşabilir?

RAUF Tamer'in 1 milyon dolar aldığı iddiası ortaya çıktı ve medya temizlendi. Artık gıcırız. Sıfır kilometreyiz.

Bütün dert Rauf Tamer'miş.

Ya diğerleri.

Tek ayıp ‘‘nakden tahsil’’ mi?

Koruma eliyle ‘‘tediye’’den gayrısı kabul edilebilir mi?

Gazetecilik dışında iş yapan meslektaşlarımızın durumu ne kadar hoş görülebilir?

Ya da hangi meslekler gazetecilikle birlikte yapılabilir sınıfına girer?

Rauf Tamer'le ilgili iddia, Tamer'in bir arazi işini bitirerek 1 milyon dolar aldığı.

Yani Tamer bir anlamda Emlak Danışmanı gibi davranmış.

Parayı yazı karşılığı değil, başka bir iş yaptığı için almış.

Peki başka işlerle iştigal eden diğer gazeteciler?

Ekonomi yazısı yazıp, bankada danışmanlık yapanlarla Rauf Tamer'in ne farkı var?

Emlak danışmanı gazeteci olmuyor da, mali danışman gazeteci oluyor mu?

Haber kaynağı bürokratlarla şirket kurmak gazetecinin görevleri arasında mı?

Siyasi danışman gazetecilere ne demeli?

Siyasetçiye akıl vermek karşılığında güç almak.

KİT yönetimlerine girmek, devletle iş yapanlara içerden bilgi verecek pozisyonları tutmak.

Bunlar da gazetecilik mi?

Hal böyle olunca, Egebank soygununu da ben yazmak zorunda kalıyorum, başka rezaletleri de.

Bunu benden çok daha iyi yapabilecek konumda olanlar o bankalarda danışman, o bankaların danışmanlarıyla ortak, o bankaların sahipleriyle ahbap olunca biz yazıyoruz.

Biz yazdıkça onlar bize sövüyorlar.

Ben Rüşdü Saracoğlu gibilere yazıyorum.

Onların basındaki uzantıları bana hakaret ediyorlar.

Rüşdü Saracoğlu bana dava açıyor.

Sonra bir bakıyorum ki, Rüşdü Saracoğlu gibiler hakkında yazdığım için bana söven ‘‘meslektaşım’’, Rüşdü Saracoğlu ile beraber yargılanıyor!

Doğru soruyu sormak

CENAJANS'ın patronu Nail Keçili hastanede. Olanlara yüreği dayanmamış. Geçmiş olsun dileklerimi iletirim.

Nail Bey hastaneden çıkar çıkmaz Egebank'ın kameralarına yakalanmasıyla ilgili olarak sorguya çekilecekmiş.

Aylardır anlatıyorum, hálá anlayamadılar. Bir adamı iş yaptığı bankada ne işi var diye sorgularsanız makul ve geçerli bir yanıt alabilirsiniz?

Ama ‘‘Beyefendi, siz Egebank'tan 4 milyon dolar kredi ile aldığınız bir şirketi niye üç gün sonra Murat Demirel'e sattınız?’’ diye sorgularsanız, bu kez ilginç yanıtlar alırsınız.

Üstüne üstlük bir de, ‘‘Peki beyefendi, Murat Demirel'e sattığınız şirketin yönetim kurulunda ne işiniz vardı?’’ derseniz yanıtlar daha da ilginç hale gelebilir.

Bari buna yanıt verin

GALATASARAY Spor Kulübü birinci sınıf bir çok uluslu denetim şirketi ile anlaşma imzalamıştı.

Kulübün sahip olduğu şirket ‘‘ikinci sınıf’’ da olsa borsaya açılmayı planladığı için böyle bir sözleşmeyi yapmak zorundaydı. Ancak bana ulaşan bilgiler, sözleşme imzalanan çok uluslu denetim şirketinin Galatasaray ile yaptığı anlaşmayı fesh ettiği yolunda.

Uluslararası bir denetim şirketi, uluslararası bir marka olan Galatasaray'la iş yapmaktan kıvanç duyacağı yerde, Galatasaray'dan kaçmayı yeğliyor.

Üstüne üstlük daha sonra anlaşma yapılan bir mali müşavir de işi bırakıp kaçmış.

Bunların ardında yatan gerekçe ne olabilir?

Yönetim bunun yanıtını verebilir mi?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Sizin okumadığınız yazıları, benim yazmadığımı zannetmediğiniz zaman...