Erkekler tercihini daima ailelerinden yana yapıyor

Sevgili Feyza Hanım, köşenizde sevdiği gencin ailesi istemediği için evlenemeyen bir genç kızın dramını okudum. 25 yıl önce benzer bir durum yaşadığımdan, hissettiklerimi sizinle paylaşmak istedim.

Ben de üniversiteyi bitirip mesleğe yeni adım atmışken genç bir subayla tanışmıştım. Her konuda çok iyi anlaşıyorduk.
Yedi aylık flört dönemimiz masal gibi geçmişti. ılişkimiz evliliğe doğru sağlam adımlarla ilerlerken, sevgilim ailesine benden bahsetti. Ama onlar daha benimle tanışmadan, ret cevabını verdiler. Sonrası kabus gibi çöktü üstümüze.
Ben orta halli bir ailenin kızıydım. Babam, onun babasından daha eğitimli, çevresinde çok sevilen, mazbut, dürüst bir aile babasıydı. Annem de tipik, fedakâr bir Türk kadını...
Kardeşim doktor çıkmıştı. Benim de hem eğitimim hem de iyi bir işim vardı. Sosyal yaradılışlı, cici bici bir kızdım. Beni neden istemediklerini anlayamıyordum.
Kendimi çok aşağılanmış hissettim. Sevgilim de ailesine karşı oldukça savaş verdi ama annesi kendini yerlere atıp “olmaz, olamaz” diyor, başka bir şey demiyordu.
Sevdiğim genç, belki tanırlarsa fikirleri değişir diye beni onlara tanıştırdı. Fakat değişen hiçbir şey olmadı. Bir kere kafalarına koymuşlardı. Biricik subay oğullarını kendi buldukları, kendi istedikleri biriyle baş göz edeceklerdi. Tabii bu durum bizim ilişkimize kötü bir şekilde yansıdı. 2,5 ay sonra karşılıklı ağlaşarak ayrıldık.
Ben depresyona girdim, hayata küstüm. Mutlaka o da aynı şeyleri yaşamıştır. Ama sonra düşündüm ve kendime geldim; ben onun yerinde olsaydım aile falan dinlemez, sevdiğimi terk etmezdim.
Demek ki o beni, benim onu sevdiğim kadar sevmiyormuş dedim ve şunu anladım; erkekler ne olursa olsun tercihlerini daima ailelerinden yana yapıyor. Belki bir mücadele veriyorlar ama yetersiz.
Çok değil üç ay sonra şu an eşim olan erkekle tanıştım. Yeni bir ilişki istemiyordum, çok yorgundum ama kendimle mücadele ettim, zorladım ve onunla arkadaşlık etmeye başladım.
Zamanla bütün yaralarım sarıldı, kendimi iyi hissetmeye başladım. Düşündüm, ben çok değerliydim! Zamanla aradaki farkı daha iyi ayırtedebildim. O andan itibaren eski aşkıma sadece öfke duydum. şu an 50 yaşındayım, ne yalan söyleyeyim hâlâ da öfke duyuyorum.
Sonuç olarak, gençlikte buna benzer ilişkiler yaşanıp bitiyor ama bu dünyanın sonu değil. “Her şeyde bir hayır vardır” lafına çok inanıyorum, herkes de inanmalı. ınsan yaşanan kötü ilişkileri birer hayat dersi, deneyim olarak görmeli. Tek bir kişiye takılıp kalmak çok saçma. Sizi daha çok sevecek insanın bir gün mutlaka karşınıza çıkma ihtimaline inanın.
Bu yazımı uygun görüp yayınlarsanız, gençlere örnek olur diye düşünüyorum. Ne de olsa yaşanmış bir aşk hikayesi...
Rumuz: N.A.

Oh işte, ha şöyle... Ne güzel söz bu: “Tek bir kişiye takılıp kalmamalı insan.” Harikasınız, sevgili okurum!
Ama ne yazık ki bunu olgun yaşa gelince ancak anlayabiliyor insan. Gençler, bu takıntının ne kadar mutsuzluk getirdiğini göremiyor.
Her zaman söylediğim gibi; zaman her şeyin ilacıdır. Zaman, insanın gerçeği görmesine yardımcıdır. ışte tıpkı sizin öykünüzde olduğu gibi...
Eminim, bu yazınız okurlarıma benim öğütlerimden çok daha olumlu etki yapacaktır. Mutluluğunuz daim olsun...

Sarı nokta hastalığı için sülük tedavisi önerdiler

Sevgili Güzin Abla, bir süredir gözlerimde sarı nokta da denen makula hastalığı var. Görmem iyice azaldı. Artık ekmek almaya bile dışarı çıkamıyorum.
Ege illerimizden birinde bu hastalıkla ilgili sülük tedavisi yapıldığını duydum. Kardeşimle beraber oraya gittim, sülükleri şakağıma yerleştirdiler, fakat hiçbir faydasını görmedim.
Çok kirli bir ortamdı, gittiğime bin pişman oldum. Dünya kadar da para verdim.
Ayrıca bazı yayın organlarında akupunktur tedavisinin bu hastalığa iyi geldiğini duydum. Beni bu konuda aydınlatabilir misiniz?
Rumuz: Sarı nokta

Sevgili okurum, göz dediniz mi benim için akan sular durur. Size hiç zaman kaybetmeden cevap verebilmek için, hemen sorununuzu sevgili doktorum Doç. Dr. Yusuf Durlu’ya ilettim.
Veni Vidi Göz Hastanesi’nde çalışan Durlu’dan aldığım cevabı aynen yazıyorum:
“Tıp, hasta kişilere kanıta dayalı tedavi sunmak zorundadır. Birçok göz hastalığında olduğu gibi, makula (sarı nokta) ve retina hastalıklarında da tüm modern tedavi yöntemlerinin göz hekimleri tarafından uygulandığı ülkemizde, maalesef hâlâ çağdışı yaklaşımlarla, göz hekimi olmayan doktorlar tarafından hastaların tedavi edilmeye çalışıldığını duymaktayız.
Sülük kullanımının tıpta yeri yoktur. Akupunktur yönteminin de kalıtsal retina hastalıklarını tedavi ettiğine dair uluslararası literatürde güvenilir tek bir bilimsel yayın yoktur.
Ülkemizde oftalmoloji (göz hastalıkları) bilim dalı çok ileri düzeyde olup, yurtdışından çok sayıda göz hastası tedavi için bize başvurmaktadır.
Türkiye’de 3 binin üzerindeki göz hekimi, modern göz hekimliğini başarılı bir şekilde icra etmektedir. Retina hastalıkları konusunda memnun edici yeniliklerden yararlanabilmek ve tedavi için, okurunuzun uzman bir göz hekimi bulması hiç de zor olmayacaktır.”
Yazarın Tüm Yazıları