Devr-i Receb ve Orhan Boran

BAZI insanlar tek başına ölmez... Göçtüler mi, bir devri de götürürler beraberlerinde. İşte Orhan Boran, bu “Beyefendi”lerden biridir!

Haberin Devamı

O da Hakka yürürken, bir neslin hayat ve meslek terbiyesini, nezaketini, çelebiliğini, yedeğine aldı da gitti maalesef. Maalesef diyorum, çünkü... Usta’nın vefatından sonra, Türkçe konuşarak mizah yapabilen de kalmadı gibi bir şey... Bakmayın arkasından “samimiyetsiz methiyeler” düzüldüğüne, “Onu öldüren, hastalığı değil, seyircisidir aslında!”
Nasıl mı? Efendim, kendisi kulis ziyaretçilerini (hatırlayabildiğim cümleleriyle...) 3 gruba ayırıyor: İlki, “Üstâdım, bu akşam neler lûtfedeceksiniz bize?”diyenler. Onları, “Estağfurullah Efendim, umarım memnun kalırsınız...” diye uğurlarmış.
İkinci grup, “Orhan Abi yaa, yine ne komiklikler yapacan bu akşam kimbilir?” diyenler ki, onlara dahi cevabı “Nasip Beyefendi...” şeklinde olurmuş.
Son grup ise 60’lı yıllarda bile yaşı hayli geçkince, mütereddit, saygılı, ama endişeli bir sorunun sahibi olan seyirci: “Af buyurun evlâdım, Siz aceba Rahmetli Tabip Albay Hikmet Boran Bey’in mahdumu musunuz?”
Usta, “heyecanlanırdım” diyor.
“Herhalde pederin bir dostu çıkacak derdim”.
“Evet efendim bendenizim”.
“Küçük bir sessizlik yaşanırdı ve ardından buruk bir cevap duyulurdu”
diye ekliyor: “Öyle miiiii ? Yaaa vah vah vah...”
Yakıştırma da olsa, Orhan Boran’ı yaşatan birinci ve (daha memlekette stand-up ve talk show’un adı bile yokken, ‘ayaküstü gırgır’ adını verdiği mizah sohbetleri yapıyor olmasının yarattığı hayal kırıklığı ile vahlanan) üçüncü grup seyirci, artık gündemde yok; azınlıkta bile değil... Ama sahnede sadece “komik” arayan sığ seyirci de evrimleşti elbette... Yıllar içine, “düşünmeye ihtiyaç duymayan, sadece küfürlere ve/ya kaba, düzeysiz ve belden aşağı diyaloglara” gülebilen (her yaştan, her boydan, her cinsten ve her meslekten...) gafillere dönüştüler. Yetmedi... Toplumda yükselen değer haline bile geldiler. “Zekâ, estetik ve anadile saygıdan yoksun gülmece”nin müşterisi, serpildi, kalabalıklaştı, çoğunluktadır artık. Devir, gişe rekorları kıran “Recep İvedik”lerin devridir... “Bakmayın arkasından ‘samimiyetsiz methiyeler’ düzüldüğüne, O’nu öldüren aslında seyircisidir” derken, işte bu topyekûn çöküşü kastediyordum.
Burada altı çizilecek önemli bir nokta var: Bu gibilere verecek cevabı olmadığı için tası tarağı topladı gitti sanmayın sakın! Elbette vardı cevabı. Haydi onu da anlatıp, toparlayalım:
“Sahnede konuşuyor Orhan Boran... Gösteri henüz başlamış. Ön masada oturan bir bey, ağır aksak kalkmış yerinden. Sultanî bir edâyla sallana sallana, başını filân eğmeden, hızlı davranmaya çalışmadan, en ufak bir mahcubiyet duymadan, üstüne ‘pişmiş kelle gibi de sırıtarak’ salonun kapısına doğru yürümeye başlamış. Seyircilerin dikkati dağılmış tabii… Kıpırdanmalar vs. Adam tam kapıdan çıkmak üzereyken sahneden seslenmiş Usta; Beyefendi, nereye gittiğinizi biliyorum. Herhalde ihtiyaç gidereceksiniz. Alt katta, sağdan üçüncü kapı. Üzerinde ‘Gentlemen’ yazıyor. Sakın tereddüt etmeyin, siz de girebilirsiniz...”
Nûr içinde yatsın.

Yazarın Tüm Yazıları