Dev holdingler tarihi değeri olan şirketlerini satmakla hata mı ediyor

SABANCI Holding’in Bossa’daki yüzde 50.12’lik hissesini satmak üzere ABN-AMRO’yu görevlendirmesini Hürriyet’te, "Hacı Ömer’in Kayseri’den yaya gidip Adana’da kurduğu Bossa’yı torun satışa çıkardı" başlığıyla yansıtmıştık.

Bu başlık nedeniyle Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’da şu mesajı aldım: "Bu haberi objektif olması gerekenin ötesinde, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı olarak şahsıma yönelik ’vefasız, kıymet bilmez, geçmişine sahip çıkmaz’ imalarını içeren bir itham olarak değerlendiriyorum. Haber, Türkiye’nin en itibarlı kuruluşu olan Sabancı Holding’e zarar vermek üzere hazırlandığı izlenimi veriyor."

Mesajı okurken Türkiye’nin en ağır krizini yaşadığı 2001 yılı ve hemen sonrasına uzandım. Doğuş Grubu’nun Osmanlı Bankası’nı Garanti Bankası’yla birleştirme operasyonuyla ilgili başlığımızı anımsadım: "Osmanlı’yı Garanti’nin içine gömdüler."

Osmanlı Bankası’nın hem Türkiye’nin tarihi açısından, hem de Doğuş Holding’in kurucusu Ayhan Şahenk için çok önemli bir yeri vardı. Ayhan Şahenk, Osmanlı Bankası’nı almak için çok çaba harcamıştı.

Gelgelelim 2001 krizi Doğuş Grubu’nun genç patronu Ferit Şahenk’i zor kararın eşiğine getirmişti. Ya Osmanlı Bankası ile Körfezbank’ı Garanti Bankası’nın içinde eritip, yoluna devam edecek, ya da farklı sıkıntılar yaşamayı göze alacaktı.

Ferit Şahenk, ekibiyle birlikte düşündü, kararını "tek bankaya düşme" yönünde verdi. Bizim başlık, "Osmanlı’yı Garanti’ye gömdüler" olunca, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’den sitem geldi:

- Başlığınız biraz ağır olmuş.

- Durum öyle değil mi Ergun Bey. Keşke Osmanlı Bankası adı küçük bir banka olarak yaşayabilseydi.

- Bu isim müzede yaşayacak.


2001 ve sonrasındaki gelişmeler, Ferit Şahenk’in Ergun Özen, Süleyman Sözen, Aclan Acar, Hüsnü Akhan’ın başını çektiği ekibiyle birlikte doğru karar verdiğini ortaya koydu...

Nitekim Çukurova Grubu, erken davranıp, Pamukbank’la Yapı Kredi’yi birleştirmedi, son ana kadar bekledi. Tam Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Pamukbank’a el koymak üzereyken, "birleştiriyorum" diye yola çıkmak istedi. BDDK, buna izin vermedi, Pamukbank’a el koydu. Sonraki süreçte Çukurova Grubu, Yapı Kredi Bankası’nı da satmak zorunda kaldı...

Kuşkusuz Sabancı Holding için bunlar söz konusu bile olmadı. Sabancı Grubu, yabancı danışmanlarla görüştü, "arama konferansı" yaptı, çıkan öngörülere göre gelecek stratejisini çizdi, tekstili büyüyeceği alanlar arasından çıkardı. Bu durumda Sabancı Grubu’nun geçmişinde önemli yeri olan Bossa’nın da "uygun zamanda" elden çıkarılması yolu kendiliğinden göründü. Sonuçta Bossa’nın yüzde 50.12’si 76.4 milyon dolara Akkardan’a satıldı.

Sabancı Grubu, Türkiye’nin en köklü tekstil şirketlerinden Bossa’dan vazgeçmekle, "kendi doğrusu"nu benimsedi, enerji, otomotiv, perakende ve lastikte daha büyük oynamayı seçti.

Sözün kısası, Türkiye’nin dev grupları daha önemli başarılara yürürken "duygusal düşünmekten" uzak duruyor.

Doğrusu da bu değil mi?

GLOBAL ŞİRKETLERİ VARKEN BOSSA’YA ODAKLANABİLİR Mİ

HACI Ömer Sabancı’nın, Kayseri’den yaya olarak Adana’ya geçmesi, orada Bossa’yla sanayiciliğe adım atması, 1950’lerin başı için çok büyük adımdı...

Başta Sakıp Sabancı olmak üzere, Hacı Ömer Sabancı’nın çocukları bayrağı alıp, daha farklı noktalara taşıdı... Derken arkadan üçüncü kuşak yetişti.

Bugün, dünyadaki ve Türkiye’deki birçok grup gibi, Sabancı Holding için de farklı stratejiler gündeme geldi. Sabancı, yıllarca mevzuat ve Uzan engeline takılan EnerjiSa’sını şimdi ciddi büyüme planlarının ön sırasına oturttu. Bir yandan özelleştirme ihaleleri, diğer taraftan kuracağı santrallar, EnerjiSa’yı sektörde en iddialı şirketler arasına yerleştirdi.

Sabancı, örneğin Kordsa’yı global şirket yaparken, DuPont’la yürüttüğü işlerden çıkmayı yeğledi. Yine aynı şekilde, gıdada üretimi deneyip, vazgeçerken, CarrefourSa ve TeknoSa’yla perakendede büyüme adımlarını hızlandırdı. Sabancı Grubu, bunlar arasında Bossa’ya odaklanamayacağını gördü.

Nasıl ki Koç Grubu’nun Bozkurt Mensucat’ı Kahmaranmaraşlı Kipaş’ın elinde başarılar yakaladıysa, Bossa da Akkardan’ın patronu Faruk Ebubekir’le farklı başarılara yürüyecek...

MİGROS’TA DA DEDE-TORUN İKİLEMİ YAŞANMADI MI

BUGÜN Güler Sabancı yönetimindeki Sabancı Holding’in Bossa’yı satarak yaşadığı "dede-torun ikilemi"nin bir benzeri kısa süre önce Koç Holding’te Migros’un satışı sırasında görüldü.

Nasıl ki Bossa, kuruluş yıllarında Hacı Ömer Sabancı için önemliyse, Migros da, ilk getirildiği yıllarda Vehbi Koç için çok önemliydi.

Koç Holding, Tüpraş’ı özelleştirme ihalesinden aldıktan sonra önemli döviz borcu altına girdi. Bu borçluluk durumu, Türkiye’nin devi de olsa, Koç Grubu’nu diken üstünde oturttu. Önce Demirdöküm, İzocam, derken Migros da Koç’un sattığı şirketler listesine girdi.

Üstelik bu satışlar da üçüncü kuşağın temsilcisi Mustafa Koç’un, Holding’in Yönetim Kurulu Başkanlığı dönemine denk gelmiş oldu.

Migros’un satışının son aşamaya geldiği günlerde Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’a, "Migros’u satmak sizi üzmüyor mu" diye sorunca, "Çalışma hayatında duygusal hareket edemezsiniz" yanıtı almıştım...

Koç Grubu için İzocam’ın, Demirdöküm’ün, Migros’un "tarihsel değerini" unutmak mümkün mü? Elbette değil...

Şimdi Mustafa Koç, "Dede yadigarı İzocam’ı Demirdöküm’ü, Migros’u sattım" diye üzülmeli mi?

Yoksa "Tüpraş sayesinde Koç Grubu’nu dünya liginde ilk 200 şirket arasına sıçrattım" diye sevinmeli mi?

ECZACIBAŞI’NIN İLACINI SATMASI VEFASIZLIK MIYDI

KOÇ’un Migros, Demirdöküm ve İzocam’ı satarak, Sabancı Holding’in Bossa’dan çıkarak yaşadığı "duygusal" durumun bir benzeri Eczacıbaşı Holding’te de izlendi. Güler Sabancı’dan aldığım mesaj üzerine Mart 2007’de Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’yla yaptığım kısa konuşmayı arşivimden çıkardım:

Æ İlaç işinizin büyük bölümünü Çek Zentiva’ya satarak soyadınızla bütünleşen ilaç işini bırakıyor musunuz?

-
Çoğunluk hisselerimizi Zentiva’ya satsak da ilaç işini yine Türkiye’de biz yöneteceğiz.

Æ İlaç Grubu cironuz 890, Yapı Grubu cironuz 833 milyon dolar. Villeroy&Boch’un karo seramik bölümünü almakla Yapı Grubunuz öne geçecek.

- Dışarda VitrA’nın bayraktarlığını yaptığı Yapı Grubu lokomotifimiz olacak.

Æ İlaçta seramik ya da banyo grubunda olduğu gibi büyüme şansınız var mıydı?

- Pek mümkün görünmüyor, gücümüzü aşar.

Æ İlaç işinde ’küçük hissedar’ durumuna düşmek sizi üzmüyor mu?

- İş hayatında duygusal davranışa yer yok...

Oysa ilaç işi, Eczacıbaşı soyadıyla öylesine bütünleşmişti ki... Zaten Nejat Eczacıbaşı da işin temellerini ilaç sektörüyle atmıştı...

Ancak, bugün gelinen noktada ailenin ikinci kuşağı, farklı bir büyüme rotası çizdi...

Şimdi Bülent ve Faruk Eczacıbaşı’nın yaptığına "vefasızlık" denilebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları