Derya’dan gelen

OLUŞUM dergisinin sahibesi Nisa Hanım için bir konuşma yapmam istenmişti.

Haberin Devamı

Konuşmak yerine ondan bir şiir okudum.

Anılara doğru dizüstü çökerek yükseldiğim bir andı.

O yıllara gittim.

80 öncesi Ankara...

İsmet Özel’in “celladına gülümsediği” yıllardı.

Ataol Behramoğlu henüz “Bu aşk burada biter” dememişti.

Bilge Karasu “göçmüş kediler bahçesi”ne çıkmamıştı.

Ece Ayhan devleti ve tabiatı terk edip “cehennete” gitmemişti.

Füsun Akatlı’nın terasında, “Bulantı”nın sayfalarına sıkıştığımız saatlerdi.

Yeşilyurt Sokak’ta Enis Batur’u dinlediğimiz; Oğuz Demiralp’ten Tanpınar’ı öğrendiğimiz, Set Kafe’de pazar sabahları Attilâ İlhan’a takıldığımız günlerdi.

“İşaret parmağımızda zincir” Kuğulu Park’ın duvarlarında en yasak düşüncelerden bağıra bağıra şiir arakladığımız yıllardı.

“Cebimizdeki adreslerden umut kalmadığı” bir dönemdi.

Haberin Devamı

“Aşklarımız ve inançlarımız

İşgal altında”ydı.

Sakarya’daki kitapçıların vitrinlerinde kendimizi seyrettiğimiz...

Oluşum dergisinin her sayısında kalbimiz çarpa çarpa isimlerimizi aradığımız yıllardı.

İnternet yoktu.

O yüzden ekranlarda değil...

Kitapçı vitrinlerinde, ev içlerinde ve kahvehanelerde çoğalıyorduk.

Dertlerimiz çoktu, ama şiire vuruyorduk.

Kendimizi bir ahtapot gibi şiire vura vura köpürtüyorduk.

O yüzden toplumsal gündemleri...

Bireysel felaketlere dönüştürmekte ustaydık.

İşte böyle bir tarihten 30 yıl sonra, 2012’nin ilk yazısında sormuştum:

Bakın bakalım sizin bireysel gündeminiz nedir?

“Dev memleket meselelerinden uzakta, aynayla sizin aranıza yerleşen o gündemi bulabilecek misiniz?” dedim.

Ben 30 yıl önceki gündemimi buraya yazdım.

Peki bugün?

Gazetelerin manşetlerinden, TV yorumlarından...

Yani o “takım elbiseli gündem”den “kravat takmış planlar”dan uzakta...

Mesela son sınıf öğrencisi kardeşimin bireysel gündemi neydi?

Baktınız ve gönderdiniz.

O kadar güzel mesajlar geldi ki?

Buraya Derya’dan geleni alıyorum, diğerlerini hurriyet.com.tr’deki yazımdan bulabilirsiniz.

SİZDEN GELEN BİREYSEL GÜNDEMLER

Göndermek isteyen olursa da beklerim.

İşte Derya’dan gelen:

“Günaydın...

Bir yazı okudum ve hayatım değişti...

Halbuki ben her zamanki gibi kahvaltımı ederken Fatih’in köşesini okumak için açmıştım neti.

Haberin Devamı

Hani bazen bir işaret beklersiniz ama ne olduğunu bilmezsiniz, işte o işareti gördüm yazıda, sonrada aynaya gidip gözlerimin içine baktım, bazı gördüklerim hoşuma gitmedi, bazılarını çok sevdim ama olsun onlar bendim.

Âşık oldum daha da âşık olacağım deli gibi seveceğim ve sevilmenin tadını çıkartacağım.

Bu sene evleneceğim, kızım baba özlemini giderebilecek böylece ‘Evde baba eksikti o da geldi dimi anne’ dedi. Başka ne isterim ki.

Sağlığıma her zamankinden dikkat edeceğim çünkü belli mi olur 40 yaşında tekrar anne olmak isteyebilirim.

Araba borcumu bitireceğim sonra da 3 ay kadar taksit için ayırdığım o parayı güzelce yiyeceğim, sonrasına da bakarım artık.

Haberin Devamı

Gazetedeki kötü haberlere ağlamaya devam edeceğim.

Tekerlekli sandalye almaya devam edeceğim, bir kişinin bile dışarı çıkmasına yardım ettiğimi düşünmek çok güzel.

Dedikodu yapacağım. Napıyım kadınım vazgeçemiyorum.:)

İşimi seviyorum ama tıkandığımı hissediyorum belki başka kapılar açılır o kapıları görmezden gelmeyeceğim.

Evimi güzelleştireceğim içimi güzelleştirdiğim gibi.

Eleştirmeyeceğim, herkes yaşadığı kadarını bilir.

Ruhumu besleyeceğim, daha çok müzik dinleyip daha çok gülümseyeceğim.

Kendimle dalga geçmeye devam edeceğim, ben komik bir kadınım.

Ülkemi sevmeye her şeye rağmen devam edeceğim, belki muhtarımızı dinleyip deprem için kurulan organizasyona katılırım.

Haberin Devamı

Yalova’da kuzenin evinde balkonda kahvemi içerken denize karşı derin nefesler alacağım sonra da içerde beni izleyen ve beni seven adamın gözlerinin içine bakıp ‘Bende seni çok seviyorum’ diyeceğim, sonra cırcırböceği kızımı kucaklayıp Allah’a şükredeceğim, bütün evladını kaybetmiş anneler için ona sarılacağım ve şehit anneleri için ağlayacağım.

Sabahın köründe bana bunları düşündüren Fatih abiye teşekkürü borç bileceğim.”

BUDUR İŞTE GERÇEK GÜNDEM

Ne güzel değil mi?

Derya’dan gelen, medyatik “resmi gündeme” karşı, en sivil en bireysel gündemdir.

30 yıl önce duvar üstlerinde, kitapçı vitrinlerinde bıraktığımız o gündem.

Ben bir daha bakacağım. Siz de bakıyor musunuz o aynaya?

Yazarın Tüm Yazıları