Çocuklarımızın işi zor

BİRKAÇ ay sonra üç yaşına basacak olan kızım Zeynep'in dünyası henüz çok küçük. Haftada iki-üç gün gittiği kreş. Oradaki birkaç arkadaşı. Odası, bebekleri, Miki'si, legoları, oyun hamurları. Duma Duma Dum programı, Şirinler, Petito bisküvi... Ev ahalisiyle geçtiği gırgır. Birkaç küçük şey daha.

Gerisini şimdilik anlamıyor.

İyi ki de anlamıyor.

Çünkü ben bugünün gençlerine, çevresinde olan biteni anlayabilecek yaşta olanlarına çok üzülüyorum.

Kendinizi o gençlerin yerine koyun ve düşünün.

Öyle bir ülkenin vatandaşısınız ki, sürekli ‘‘horlanıyorsunuz’’.

Sürekli birtakım kapıların önünde, birtakım taleplerle bekliyorsunuz.

Avrupa'nın kapısında ‘‘Ne olur bizi alın’’ diye bekliyorsunuz.

IMF kapısında ‘‘Bize biraz daha para verin’’ diye bekliyorsunuz.

Beyaz Saray'ın kapısında ‘‘Bu paraya olmaz’’ diye kıvranıyorsunuz.

Ülkeniz dışında her gün ülkeniz hakkında olumsuz gelişmeler oluyor.

Başbakanlarınıza ‘‘eroinci’’ deniyor, en büyük komutanınızın resmi dünyanın en bilinen kentlerinden birinde yerlere serilip çiğneniyor.

Kendinize vekil diye seçip Meclis'e soktuğunuz adamlar, Türkiye'nin bir limanına sokulmuyor..

Bu gençliğin ‘‘sağlıklı’’ bir ruh halinde büyüyebileceğine inanıyor musunuz?

Ben inanmıyorum.

Aslında bütün bunların tam tersi bir işlev görmesi, gençleri ‘‘gaza getirmesi’’ mümkün ama olmuyor.

Çünkü bir inadı başarıya çevirecek bir ortam içerde de yok.

Eğitim berbat.

İş yok.

Desteklenen sadece hırsızlar ve hortumcular.

Dışarda horlanan bir ülkenin, içeride adam yerine konmayan gençleri.

Bazen bir ikisi kendini kurtarıyor. Kendi emeğiyle, kendi zorlamasıyla sisteme karşı duruyor ve bir şeyler başarıyor.

Ama sadece birkaçı.

Ya milyonlarcası.

Zor, işleri çok zor...

Kızımın, sizin kızınızın da, oğlunuzun da işi çok zor.

Ödül


ÖDÜLLENDİRİLMEK güzeldir. Yerinde ve zamanında verilmiş ödül gelişmenin, ilerlemenin motoru olur.

Ama bizim ülkede ‘‘ödül’’ işinin de ‘‘b.ku çıktı’’.

Dün Hürriyet'te okumuşsunuzdur.

RTGD, yani Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği ödüller verdi.

Hürriyet dün ödül alanları yazdı.

Benim adımı yazmamışlar.

Unutmuşlar mı, benim tavrımın ne olacağını tahmin mi etmişler bilmiyorum ama iyi ki de yazmamışlar.

Çünkü ben RTGD'nin ‘‘bana da’’ verdiği ödülü gidip almadım.

Çünkü ödüller bana göre tam anlamıyla ‘‘eyyam’’ ödülleriydi.

Hak ettiği için değil, verilmezse kızacağı ya da üzüleceği için ödül vermek olmaz.

Ama RTGD böyle yapmış.

Hak etmeye değil, kalp kırmamaya önem vermiş.

O zaman da ödül ödül olmaktan çıkmış.

Doğrusu bu niyetle verildiği belli olan bir ödülü vermeselerdi ne üzülürdüm, ne kızardım, ne de kalbim kırılırdı.

Hatta tam aksine böyle bir ödüle layık görülmek daha kırıcıydı.

O yüzden gidip almadım.

Böyle ödülleri almamaya da kararlıyım.

Genç Parti'nin Amerikalı veliahtları


GENÇ Parti Genel Başkanı Cem Uzan'ın biraderi Hakan Bey'in bir oğlu olmuş.

Hayırlı olsun. Allah analı babalı, sağlıklı sıhhatli büyütsün.

Ancak bu doğumun ilginç bir tarafı var.

Sağda solda okuduğuma göre, milliyetçi, anti Amerikancı Cem Uzan'ın aynı soyadını taşıyan yeğeni küçük Ata Uzan Amerika'da doğmuş.

Ve haliyle Amerikan vatandaşı.

Zaten Türkiye'de iyi doktor olmadığından değil, çocuk Amerikan vatandaşı olsun diye orada doğuma gidilmiş.

Amca meydanlarda Amerika'ya sövüyor, yeğen Amerikalı olsun diye baba, anneyi Amerika'ya götürüyor..

Ama bunda benim için şaşırtıcı olan bir şey yok.

Çünkü her tarafta Amerika'ya söven Cem Uzan'ın kendi çocuğu da Amerika'da doğmuştu. Yani o da Amerikan vatandaşıydı.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üyeleri, Türkiye'nin limanlarına sokulduğu zaman.
Yazarın Tüm Yazıları