Belediye başkanı kişidir, parti değil

SİYASETTE fikirler, ideolojiler değil, artık ‘‘kişiler’’ ön plana çıkar oldu.

Bir tarafta 50 yıldır oyunu CHP'ye vermiş birisi ‘‘Baykal'ın orada bir gün fazla kalmasına neden olacak diye bu seçim CHP'ye vermeyeceğim’’ diyor.

Diğer tarafta AKP'nin ideolojik olarak neyi ve kimi temsil ettiği dahi net olarak anlaşılamazken Tayyip Erdoğan büyüsüne kapılan kitleler AKP'ye oy veriyor.

İş makro ölçekte böyleyken, mikro ölçekte kişilerin önemi daha artıyor.

Mustafa Sarıgül diye bir adam çıkıyor, Şişli ilçesinde tek başına bir parti oluyor. Şişli'nin karmaşık yapısına karşın büyük kitleleri kendi adı üzerinden CHP'ye bağlıyor.

Keza Antalya'da Menderes Türel diye bir delikanlı AKP'nin hemen hemen hiç şansı olmayan bir kentte, partisini potaya sokuyor. CHP'nin banko alacağı Antalya'da CHP'ye kábus gördürüyor.

Benim gördüğüm bir başka benzer olay da Van da yaşanıyor.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Van'ı mesken tutuyor ve örgütü harekete geçirip AKP'yi önce DEHAP'ın yanı başına hatta önüne taşıyor.

Konuştuğum Vanlılar, ‘‘Hüseyin Bey çok asılıyor. AKP burada kazanacak da. Ama belediyeyi uzaktan kumandayla Hüseyin Çelik'in yönetmesinden korkuyoruz’’ diyorlar.

Bunu Çelik'e soruyorum. ‘‘Haşa’’ diyor. ‘‘Benim işim partimin ve inandığım bir belediye başkanının kazanması için çaba göstermek. Van'ı başkanla beraber Vanlılar yönetecek’’ diye ekliyor.

Keza Ahmet Piriştina. İzmir'i yüklenmiş gidiyor.

Mustafa Sarıgül'ü de CHP Genel Başkanlığı'na uygun görenler var. Onun da sıkıntısı o. Sorduğum zaman, ‘‘Ben 5 yıl daha Şişli'nin sorunlarına kilitlendim. Bizim bir genel başkanımız var’’ diye konuşuyor.

Menderes Türel ise politikaya tek bir nedenle soyunmuş. ‘‘Başkalarının yapmadığını yapmak.’’

‘‘Yıllarca politika için teklifler aldım. Hep hayır dedim. Ancak Antalya'nın potansiyelini görmeyenler tarafından yönetilmesine artık dayanamadım. Ben bir sivil toplum örgütünün yöneticisi olarak çok mücadele ettim. Yetmedi. Antalya'nın potansiyelini harekete geçirmek için aday olmaktan başka çare göremedim.’’

İdeolojik farklılıklar azalıp, programlar benzerleştikçe kişiler öne çıkıyor.

Ben de kendi beldemde öyle yapacağım. Orada oyum tek kadın aday var ona olacak. Belki çirkinleşen çevreme bir kadın eli güzellik getirir diye.

İl genel meclisinde ise CHP'yi desteklemeyi düşünüyorum. Güçlü bir muhalif ses olsun düşüncesiyle.

Büyükşehir Belediye Başkanlığı içinse daha karar vermedim. Ancak TKP'nin ‘‘Boş vermeyin’’ diyen afişlerinden etkilendiğimi söylemeliyim.

ABD Tanrı'yı tartışıyor

AMERİKAN Yüksek Mahkemesi çok ilginç bir davayı görüşmeye başlıyor.

ABD'de devlet okullarında sabahları okunan, ‘‘Pledge of Allince’’ diye bilenen bir ‘‘yemin’’ vardır. Aynen bizim okullarda sabah okuduğumuz ‘‘Andımız’’ gibi.

ABD'de okunan andın ‘‘Bir ulus, Tanrı'nın altında bölünmez, herkese özgürlük ve adalet veren’’ şeklindeki bölümü ile ilgili bir tartışma var.

Michael Newdow adında bir ateist bu ant içinde yer alan ‘‘Tanrı'nın altında’’ cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ve çıkarılmasını istiyor.

‘‘Tanrı’’ kelimesi anda 1954 yılında eklenmiş. Ancak 1943'te Yüksek Mahkeme tarafından alınan bir karara göre öğrencilerin bu andı okumaları zaten zorunlu değil. Bu dava ile ilgili tartışma hayli büyük.

Başkan adayları Bush ve Kerry bu ifadenin ‘‘aynen’’ kalması gerektiğini savunuyorlar.

‘‘Tanrı’’nın öğrencilerin yemininde kalmasını gerektiğini savunanlar, ki bunlar çoğunlukta, ABD başkanlarının göreve başlarken ettikleri yeminin son cümlesini hatırlatıyorlar. ABD'de başkanlık yemini de ‘‘Tanrı yardımcım olsun’’ diye bitiyor.

Üstelik ABD Doları'nın üzerinde de ‘‘In god we trust’’ yani ‘‘İnandığımız Tanrı’’ ifadesi yer alıyor.

Ancak bütün bunlar yemindeki Tanrı kelimesinin Anayasa'ya aykırılığını ortadan kaldırmaya yetmiyor olmalı ki, Yüksek Mahkeme bu durumu görüşmeyi kabul etti.

Şimdi herkes merakla kararı bekliyor.

Din ve Tanrı konusu bütün demokrasilerde tartışma konusu oluyor.

Kiminde fazla içerde, kiminde fazla dışarda olduğu için.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hayvanların hiçbir zaman oy kullanmadığını unutmadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları