Bekarlar için bir manifesto

Haberin Devamı

ÖNCE başlık beni çarptı. Sonra fotoğraf... Yazıyı Radikal Gazetesi’nde okudum. Yazı Sinem Dönmez’e aitti. 6 Eylül 2012’de... Başlık şöyleydi:
“Evet yalnız ölmek istiyorum...”
Masada tek başına oturmuş bu kadın, niye yalnız ölmek istiyor diye, kendi kendime sordum önce...
Fotoğrafın altında aynen şöyle yazıyordu:
“Siz hiç tek başına takılan insanlar için dizayn edilmiş masalara sahip bir kafe ya da restorana rastladınız mı? Peki garsonun ‘Kaç kişi olacaksınız?’ sorusuna, ‘Yalnızım...’ derken ne kadar rahat olabiliyorsunuz?”
Düşündüm... Galiba hepimiz bu sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Garsonun bu sorusuna “Yalnızım...” demek beni zorlamaz. Sizi bilemem...

Bekarlar için bir manifesto

Ama Sinem Dönmez bakın neler diyor:
“En ufak anından en genel geçer durumlara kadar çiftler için inşa edilmiş bir dünyadayız. Davetiyelerden restoranlara aile içi sohbetlerden romantik komedilere her şey ‘çiftleşmek’ üzerine kurulu. Bekârlığın sefilliğe eşit olmadığını, yalnız da mutlu olunabileceği kabul etmek çok mu zor? Bekârsanız, yalnızsınız ve topluma uygun değilsiniz. Böyle düşünmüyor olabilirsiniz, ama toplum bunu dayatıyor. Hormonlarınızın sizi bir gün dürtükleyip çocuk sahibi olmak isteyeceğiniz, hayatınızın sonuna kadar bir insanla, bir yastıkta kocamanız gerektiği bize toplum bilinci olarak aşılanmış. Romantik filmlerin hepsinde karakterlerin mutluluğu öyle ya da böyle bulması sizce tesadüf mü? Masaların çift kişilik olmasının, bekâra uygun evlerin az konforlu, çok pahalı ve marketlerde aile boyu ürünlerin hep daha ucuz olmasının sevimli bir rastlantı olduğuna mı inanıyorsunuz?”
Doğrusunu söyleyeyim, ben yalnızlığı hiç sevmiyorum. Hatta bir randevu için gittiğimde bile yalnız beklemeyi sevmiyorum.
Mahalle baskısının birkaç konu etrafında döndüğünü ben de düşünmüyorum. Örneğin evlilik... Evlilik olunca çocuk... Çocuk olunca başka konular... Sizce bekâr olmak, bekâr kalmak ve yalnız yaşamak bir tercih nedeni değil midir?

Sinem Dönmez; Toronto Üniversitesi İngilizce profesörü Michael Cobb’un bir kitabından bahsediyor. Alıp şöyle bir karıştırdım. Kitabın adı “Single: Arguments for the Uncoupled” yani Bekâr: Çift Olmayanlar İçin Argümanlar... Cobb, bekârlığın kusur olarak görüldüğü günümüzü bekâr bir erkek olarak inceliyor. Anneannesi, yazara gençliği ve yetişkinliği boyunca ve hatta ölüm döşeğindeyken “Kendine sevecek birini bul” demiş. 10 yıldır bekâr olduğunu söyleyen Cobb kendini şöyle anlatıyor:
“Bekârlıktan mutluydum. Bu, istediğim sorumsuz ilişkiyi yaşama özgürlüğünün getirdiği bir mutluluk değildi. Kendim olmanın ve hayatımın tek bir merkezi olmamasının verdiği mutluluktu. Çift olmaya da karşı değilim.”

Ben yıllar içinde insanları sorgulamamayı, eleştirmemeyi galiba öğrendim. Benden bir yorum yapmamı istediklerinde hep aynı şeyi söylüyorum.
“Bir kadınla bir erkeğin ilişkisini kimse yorumlayamaz, kimse bilemez. Çünkü bazen basittir, bazen karmakarışık... Ve bizler bunu dışarıdan göremeyiz...”
Evlilik zor bir kurum, hem de çok zor... Ama insanı aynı zamanda çoğaltan bir şey de...
Yazımın başına, Dönmez’in o yazısına döneyim. Ve bir alıntı daha yapayım:
“‘Sinem, evlen de bir evin yuvan olsun’ diyen anneme ‘Evim var’ cevabını verdiğimde asla tatmin edici olmuyorum. Anneme göre bir evim olması için bir kocam da olması gerekiyor çünkü. Öbür türlü, ‘bekâr evinde’ yaşıyor olacağım. Bekâr evi denen şey de virane, bodrum katı, üstelik pahalı ve buzdolabında çeşitli soslar, biralar, bozulmuş yemeklerle dolu alüminyum kapların olduğu, bir kedi ve etrafta boş içki şişelerinden ibaret bir imge sonuçta... Konu sadece hayat, toplum inşası ya da aile görüşleri de değil. Etrafınızdaki çiftler size ‘Ne zaman evleniyorsun?’ der durur. Kaç düğüne gitmedim bilseniz sırf o ‘Darısı başına’yı duymamak için. Bekâr dediğiniz tehlikelidir, düğünlerde bile bekârlarla oturmalı, bir eş bulmalıdır. Aslında aileler, çiftler ya da evli arkadaşlar olmasa biz bekârlar hiç de rahatsız olmayacağız.”
Galiba bu sözler dünyadaki milyonlarca bekârın ortak sıkıntısı... O zaman bu yazıyı yine Sinem Dönmez’in sanki bekârlar manifestosu gibi algıladım sözleriyle bitireyim.
“Artık bekâr birey olmanın, yalnız, mutsuz, evlenecek insan arayan, umutsuz bir insan olmadığının, aksine özgür, mutlu, başarılı, eğlenceli bir insan olduğunu bir şekilde herkese anlatmamız gerekiyor. Tabii, ben kişisel olarak herkesin bu argümanların hiçbirini gözü görmeyecek kadar âşık olmasını da dilerim!”
Amin...

Yazarın Tüm Yazıları