Avrupa’da bir pedofil çetesi var mı?

Tutuklandıktan 8 yıl sonra çıkarıldığı mahkeme, elektrikçi Marc Dutroux’yu çocuk kaçırma, ırza geçme ve cinayetten ömür boyu hapse mahkum etti.

Olası bir genel afta dahi serbest kalamayacak. Ancak 17 Haziran 2004 günü verilen bu karar, ne fail, ne mağdur yakınları, ne savcı, ne de Belçikalılar başta olmak üzere milyonlarca Avrupalıyı tatmin etti. Verilen ceza ile ilgilenen bile olmadı. Hepsi, gerçeklerin örtüldüğüne inandı. Milyonların içini kemiren bu şüphe, hálá bütün ağırlığı ile sürüyor.

400 bin sayfayı bulan dava dosyasında iddia edildiği gibi, Avrupa’da zengin işadamları, üst düzey bürokratlar, hatta emniyet mensuplarından oluşan bir pedofil çetesi mi var?

Elektrikçi Marc Dutroux gibileri bunlara küçük kız ve erkekler mi sağlıyor?

Kaçırılan, uyuşturucuya alıştırılan, fuhuşa itilen, hatta öldürülen çocukların filmleri elden ele dolaşıyor ve şatolarda düzenlenen alemlerde bu çete mensuplarına mı gösteriliyor?

Bu çete, sadece insan değil, uyuşturucu da mı kaçırıyor?

Kaleme aldığı iddianameyle Marc Dutroux’yu ömür boyu hapse mahkum ettirebilen Belçika’nın Neuchatel Kraliyet Savcısı Michel Bourlet, karardan bir yıl sonra 24 Haziran 2005’te bir basın toplantısı düzenledi ve ‘Toplanan 6000 saç teli ve kılın sadece 2922’si incelendi. Kalanlar başka hangi mağdurlara ve hangi faillere ait? Davanın yeniden açılmasını talep ediyorum’ dedi. Yeri gelmişken belirteyim, savcının bahsettiği 2922 saç ve kılın 650’si, 2001 Mayısı’nda, adli yardımlaşma çerçevesinde İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde Prof. Dr. Sedat Çöloğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından incelenmişti. İşte Dutroux olayının öyküsü, baştan sona şüphe yaratan durumlar ve gelinen son nokta.

OLAYIN ÖYKÜSÜ

Uzun süre tek bir ipucu bulunamadı

1995 Haziranı’nı izleyen bir yıl boyunca, Belçika’nın farklı kasabalarında, yaşları 8-19 arasında değişen Julie, Melissa, Ann, Elfje ve Sabine adlı kızlar kayboldu. Kızların ne ölüsü ne dirisi bulunuyordu, tanık yoktu, delil yoktu. Çocuklarını sokağa bırakamaz olan aileler, polisin ve jandarmanın beceriksizliğinden şikayetçiydi. Gizli ellerin olayların açığa çıkmasını engellediği dedikoduları yayıldı.

9 Ağustos 1996 akşamı, bu listeye, yüzme havuzundan eve gitmek üzere çıkan, ancak gidemeyen 14 yaşındaki Laetitia Delhez de eklendi. Jandarma üç gün boyunca, helikopterler eşliğinde Betrix ve çevresini metre metre aradı. Yüzlerce kişi ile görüştü, bir ipucu bulamadı.

Laetitia’nın kayboluşundan üç gün sonra genç bir öğrenci, beyaz renkte bir Renault Trafic minibüsün, yüzme havuzu civarında tuhaf bir biçimde dolaştığını ve plakasında FRR harflerinin bulunduğunu hatırladı. Obelix Operasyonu’nu başlatan jandarma, ülke genelindeki FRR plakalı 50 kadar beyaz Renault Trafic’den birinin, Marc Dutroux üzerine kayıtlı olduğunu saptadı.

13 Ağustos 1996’da yargıç Jean-Marc Connerotte, oto hırsızlığı, gasp ve uyuşturucu satmaktan sabıkalı, evvelce beş kızı kaçırmak, ırza geçmek ve alıkoymaktan 13,5 yıla mahkum edilmiş, 3 yıl yattıktan sonra 1992’deki şartlı tahliye yasasından yararlanmış, üç çocuk babası Marc Dutroux için tutuklama emri verdi.

Daha sonraki yıllarda, 1992’deki şartlı tahliye yasasının, Dutroux’nun bundan yararlanmasını sağlamak, böylelikle o zamanki olayların ve bağlantıların açığa çıkmasını engellemek üzere çıkartıldığını öne süren çok oldu.

Soruşturma sırasında yaşanan garip olaylar ise her seferinde bu yönde bir şüphe yarattı. Sanki bazı gizli eller, olayın derinleşmesine izin vermiyordu.

ŞÜPHE 1

Evinde köpekli arama hiç yapılmadı

Dutroux’nun FRR plakalı aracında ve evinde yapılan aramalarda, pornografik video kasetleri, uyku ilaçları, yüzlerce Ecstasy hapı bulundu. Laetitia’nın eşyaları koklatılan özel eğitimli bir köpek, yatak konarak mobil eve dönüştürülmüş Renault Trafic araç içerisinde, kızın kokusunun bulunduğunu gösterir davranışlar sergiledi. Jandarma tutanaklarına göre, özel eğitimli bu köpek, evin içerisinde de dolaştırıldı. Ancak kaçırılan kıza ait bir ipucuna rastlanmadı. Halbuki bir gece önce küçük kız o eve getirilmiş, bir süre üst katta tutulmuş, daha sonra evin bodrumundaki özel hücreye konmuştu. Köpeğin nasıl olup da onun kokusunu alamadığı duruşma sırasında çok tartışıldı. Daha sonra, köpeğin aslında eve hiç götürülmediği ortaya çıktı.

ŞÜPHE 2

Gizli bölmeden gelen çığlıkları duymadılar

Dutroux’nun evinde ele geçirilen video kasetler hemen incelendi, tecavüz edilen kızların birçoğunun 18 yaşından küçük ve uyku ilacı etkisinde olduğu saptandı. Kasetlerdeki saldırgan, Marc Dutroux’nun kendisiydi ama, kızlardan hiçbiri kaybolan Belçikalı küçükler değildi. Soruşturmanın ilerleyen safhalarında, bu kızların Ağustos 1994’te Slovakya’da kaçırılan Eva ve Yancka Mackova kardeşler ile 4 Haziran 1995’te gine Slovakya’da kaçırılan Henrieta Palusova olduğu ortaya çıktı. Dutroux, 15 Ağustos’ta, Laetitia’yı kaçırdığını itiraf etti. Çelik yelek giydirildi ve onlarca jandarma eşliğinde, yer göstermek üzere evine götürüldü.

O tarihe kadar, Dutroux’nun evi defalarca arandığı halde bulunamamış olan, bodrum katındaki, çimento ve metalden yapılmış 200 kilo ağırlığında bir kapının ardında, 234 santim uzunluğunda, 99 santim eninde ve 164 santim yüksekliğinde, duvarları sarı boyalı, plastik bir kovanın tuvalet yerine kullanıldığı beton hücreye ulaşıldı.

Karşılarına birbirine sarılmış iki çıplak küçük kız çıktı. Biri, bu hücrede 80 gündür alıkonan, defalarca ırzına geçilmiş, 12 yaşındaki Sabine, diğeri 6 gün önce kaybolmuş, başına aynı şeyler gelmiş Laetitia’ydı. Kimse onların canlı bulunabileceğini ümit etmemişti.

Duruşmalar sırasında, 90’lı yıllarda uyuşturucu kaçakçılığı suçlaması ile yargılanan ve beraat eden jandarma Rene Michaux’nun, önceki ev aramalarından birinde çocuk sesleri duyduğu, ancak sokakta oynayanlar zannederek ilgilenmediği ortaya çıktı. Bu bilgi, resmi kurumlar içerisindeki bazı görevlilerin Dutroux’nun ilişkilerinin ortaya çıkmasını istemediği biçiminde yorumlandı.

ŞÜPHE 3

Soruşturma bitmek bilmedi tam sekiz yıl sürdü

İşsiz elektrikçinin 5 tane daha evi olduğu anlaşıldı. Bunların bahçesi iş makineleri ile tarandı ve 17 Ağustos’ta, saat 18.30’da, 2.70 metre derinlikte, siyah büyük plastik bir çöp torbası içerisinde 8 yaşındaki Julie Lejeune ile arkadaşı 8 yaşındaki Melissa Russo’nun çıplak cesetlerine ulaşıldı. Charleroi’da, adli tıp uzmanı doktorlar Angelo Abati, Jean-Pol Beauthier ve Jean-Pol Prignon tarafından gerçekleştirilen otopsilerinde, uzun süre aç ve susuz bırakıldıkları, birinin 16, diğerinin 13 kiloya düştüğü, pek çok kez cinsel saldırıya maruz kaldıkları ve canlı olarak gömüldükleri ortaya çıktı.

Aynı gün 20.25’te iş makinesine bir kumaş parçası takıldı. 22.45’te erişkin bir erkek cesedine ulaşıldı. Bu, Dutroux’nun suç ortağı Bernard Weistein’dı. Otopsi sonucuna göre, trakea ve bronşlarında toprak vardı, o da canlı olarak gömülmüştü.

O gece, Weinstein’ın evinin bahçesinden 17 yaşındaki Ann Marchal ile 19 yaşındaki Eelfje Lambrechts’in çıplak cesetleri çıkartıldı. Her ikisinin ırzına geçildiği, uzun süre aç bırakıldıkları saptandı. Ann Marchal’ın elleri başına bağlıydı. Başının üzerine bir plastik torba geçirilmişti. Ağzı flasterle kapatılmıştı ve farenks seviyesinde rohipnol tablet bulundu. Adli tıp uzmanları doktor Jean-Pol Beauthier ve Bernadette Eugene-Dahin, otopsi raporlarına her ikisinin de canlı olarak gömüldüğünü kaydetti. Marc Dutroux, bu cinayetlerin hepsini kabul etti ama, yargıç önüne çıkması için 8 yıl geçmesi gerekti. Soruşturma sürekli uzuyor, bitmek bilmiyordu.

ŞÜPHE 4

Başarılı sorgu yargıcı rüşvetle suçlandı

Dutroux davasının soruşturması sırasında birçok tartışmalı olay yaşandı. Başarılı sorgu yargıcı Jean-Marc Connerotte’a, mağdur aileleri bir tükenmez kalem hediye edince, Adalet Bakanlığı ‘rüşvet aldı’ diyerek yargıcı görevden aldı. Şehirdeki Volvo fabrikası işçileri, durumu protesto için greve gitti. İtfaiyeciler, adliye binasının üzerine su sıktı. Kral II. Albert, televizyonlara çıkıp, adalet sisteminin insanlık dışı davranışından yakındı. 300 bin Belçikalı bir yandan şartlı tahliye yasasını, diğer yandan polis ve jandarmanın ciddiyetten uzak çalışmasını protesto için yürüdü.

ŞÜPHE 5

Kelepçesinin anahtarını bulup kaçtı

Marc Dutroux, 1998’in Nisanı’nda ön duruşmaya götürülürken polisin elinden kaçtı. Lüksemburg, Hollanda, Fransa ve Almanya’dan 5 bin polisin görev aldığı, 3,5 saatlik operasyonla, Fransa sınırı yakınlarında ormanlık alanda yakalandı. Daha sonra kelepçesinin anahtarı, cezaevinde kaldığı hücrenin bitişiğindeki mutfakta bir tuz kabının içinde bulundu. Emniyet Genel Müdürü, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı istifa etti. Belçika hükümeti, Dutroux soruşturması sırasında kamuoyu tarafından en ağır biçimde eleştirildi. Güvenlik birimleri arasında işbirliği olmadığı, bilgi paylaşımının yetersiz kaldığı gerekçesiyle, 2000 yılında Adli Polis ve Jandarma teşkilatları birleştirildi. Avrupalılara göre bunların hepsi göstermelikti, olayların üstü örtülmeye çalışılıyordu.

ŞÜPHE 6

3 bin 78 saç ve kılın incelemesi durduruldu

Marc Dutroux’ya ait ev ve araçlardan 6 bin adet saç ve kıl toplandı. Bunların, 650’si İstanbul’da olmak üzere, 2 bin 922’si dünyanın değişik laboratuvarlarında biçim ve görüntü açısından incelendi. Aralarında, kaçırılan kızlara ve yargılanan kişilere ait olmayan saçlar da bulundu. Kalan 3 bin 78’i ise hiç incelenmedi. Çünkü saç ve kılların incelenmesi tamamlanmadan dava karara bağlandı, Adalet Bakanlığı da ‘masraf oluyor’ diyerek analizleri durdurdu. Halbuki bunların istisnasız hepsinin incelenmesi, hatta DNA analizlerinin yapılması ve en azından Avrupa’nın DNA veritabanları ile karşılaştırılması gerekirdi. Bunların arasında dünyanın dört bir yanında kaybolan insanların örnekleri olabileceği gibi, başka saldırganların da saç ve kılları olabilir. İncelemenin yarım bırakılması, gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyici bir önlem olarak yorumlandı.

ŞÜPHE 7

20 kritik tanık ya öldü ya öldürüldü ya da akıl hastası ilan edildi

Marc Dutroux, bütün bunları başkalarının talebi üzerine yaptığını, her şeyi işadamlarının finanse ettiğini, doktorların, polislerin, askerlerin ve politikacıların yer aldığı bir çete için çalıştığını durmadan tekrarladı. Savcı da, bu yönde tanıklık edecek 20 kişinin adını bildirdi. Ancak bu kişiler ya öldü, ya öldürüldü ya da akıl hastalığı tanısı kondu. Bu nedenle dinlenen 470 tanık arasında yer alamadılar. Belçika Parlamentosu’nda bir araştırma komisyonunu kurulduysa da, 17 ay süren incelemelerden bir sonuç çıkmadı.

SON DURUM

Dava tekrar açılıyor

Kraliyet Savcısı Michel Bourlet, yaz başından bu yana, her fırsatta konuştu. İncelenmeyen saçlardan tutun da, tutanaklarda yer alan, ancak daha sonra ortadan kaybolan video kasetlere, Julie ve Melissa’nın seslerini duyduğu halde onları kurtarmayan jandarmaya kadar pek çok şey söyledi. Medya ve kamuoyu baskısı buna eklenince, 30 Eylül 2005’te davanın yeniden görülmesine karar verildi. Duruşma salonunda Zeki Çavaş da oturuyor ve 19 yıl önce, 5 yaşındayken kaybolan kardeşi Gevriye’nin ölü ya da canlı bulunabileceğine inanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları