Alevilerin Batı’ya dönük yeni stratejisi

GEÇEN hafta Türkiye’de yaşayan Alevilerin uğradıkları hak ihlalleriyle mücadele stratejilerinde çok önemli bir adım atıldı.

Bu adım, Türkiye’de çatı kuruluş olarak en kalabalık Alevi örgütlenmesini temsil eden Alevi Bektaşi Federasyonu’nun ilk kez düzenli bir “hak ihlali raporu” yayımlamaya başlamasıdır.

Raporlama yöntemi, Türkiye’de “eşitsizlik ve ayrımcılık temelinde Alevileri hedef alan hak ihlalleri” ve “nefret suçları” konusunda hem iç kamuoyu hem de dış dünya nezdinde farkındalık yaratmayı hedefliyor.

Raporun önem taşıyan yönü, İngilizce, Almanca ve Fransızcaya da çevrilerek Birleşmiş Milletler’e, Avrupa ve ABD’deki insan hakları kuruluşlarına ve Avrupa Parlamentosu milletvekillerine de gönderilecek olmasıdır.

ALEVİNİN NİKÂHI KIYILIR MI?


İlginçtir ki, birinci rapor daha ilk sayfada “Aleviler Cemaatin Hedefinde” başlığıyla projektörleri Gülen Cemaati’ne çevirerek yola koyuluyor. Rapora göre, cemaat tarafından İngilizce olarak çıkarılan Turkish Review adlı derginin ocak sayısında yayımlanan bir makalede yer alan “Alevilerin yargı ve orduyu ele geçirdikleri, Türkiye’de mezhepçi bir laikliğin olduğu, Alevi bir elitin Sünni kitleleri yönetmesine izin verildiği” gibi görüşler, “Aleviler hakkında kara propaganda niteliği taşıyor”.

Rapordaki çarpıcı bir nokta, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “İskender Çolak’ın CHP’li ve Alevi olduğunu bildiğim halde nikâhını kıydım” şeklindeki sözlerinin aktarılması. Raporda, “Bu sözler Alevilerin nikâhını kıymak kötü müdür diye düşündürüyor” eleştirisi getiriliyor.

SİYASETTE MEZHEBİ HATIRLATMAK İHLAL Mİ?


Rapor, eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun Kutlu Doğum Haftası nedeniyle “Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed” diye başlayan bir genelge yayımlamasının da hak ihlali olduğunu öne sürüyor. Raporda “Resmi okullarda adı ne olursa olsun herhangi bir din ya da inancın moral ahlakının genelgelerle dayatılması laikliğe aykırı bir durum oluşturmaktadır ve dolayısıyla Alevi öğrenciler açısından bir hak ihlalidir” deniliyor.

Keza “Kurtlar Vadisi Pusu” dizisinde sıkça “Ateist Aleviler” ifadesinin kullanılması, Tokat Zile’de Alevilerin yaşadığı bir mahalleye belediye tarafından temel altyapı hizmetlerinin verilmemesi iddiası, ayrıca Eskişehir’de zorunlu din dersinden muaf tutulması için ailesinin mahkemeden karar aldığı ilkokul 5’inci sınıf öğrencisi Nazlı Şirin El’e bu karara rağmen karnesinde “1” notunun verilmesi de diğer başlıklar arasında.

Raporda en çok eleştiri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gidiyor. Erdoğan’ın tam 8 ayrı seçim konuşmasında CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini ön plana çıkarması da “hak ihlali” olarak gösteriliyor. Bu noktada eski CHP milletvekili Şahin Mengü’nün “CHP’nin mezhep partisi haline geldiği” yolundaki sözleri de yine ayrımcılık olarak nitelendiriliyor.

RAPORLAR SONUÇ YARATABİLİR


Bu raporların Batı’da yaratacağı etkiyi kestirmeye çalışırken, Alevilerin kendileriyle ilgili hak ihlallerine ilişkin tezlerini “nefret suçu” ve “ayrımcılık” kavramları üzerinden temellendirmelerinin öneminin altını çizmeliyiz.

İnsanların salt kimliklerinden dolayı hedef oldukları aşağılama, hakaret ya da saldırı gibi fiilleri tanımlamak için kullanılan “nefret suçları” son 20 yılda Batı dünyasında insan hakları hukukunun yöneldiği en önemli alanlardan birini oluşturuyor. Bu alandaki uluslararası hukuk literatürü zenginleşirken, Avrupa’da pek çok ülke nefret suçları ve ayrımcılıkla mücadele için yasa çıkarıp, bu suçları yaptırıma bağlıyor.

Ayrıca, Alevilerin son 10 yıl içinde sorunlarını Batı platformlarına taşıma stratejilerinde önemli başarılar elde ettiklerini de unutmayalım. Bu gelişmelerden birincisi, AİHM’nin Alevilerin başvurusu üzerine Türkiye’yi 2007’de zorunlu din dersleri müfredatı, ikincisi ise geçen yıl nüfus cüzdanlarına din hanesi açılması konularında mahkûm etmesiydi. Ayrıca AB’nin ilerleme raporlarında ve ABD’nin insan hakları raporlarında Alevilerin sorunları giderek artan ölçüde yer buluyor.

Alevilerin hak ihlali tezlerinin Avrupa hukuk rejiminde objektif karşılığı bulunduğu için, atılan son adımın Batı’da sonuç getirmesi olasılığı hiç de yabana atılmamalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları