10 kısım tekmili birden dünya tarihi

1900’den başlayıp 1999’a yani 2000’e bir kalaya kadar dünya tarihinin en önemli olaylarını, kişilerini öğrenmek istiyorsanız, en çarpıcı resimaltlarıyla, en çarpıcı fotoğraflarla hazırlanmış Fotoğraflarla 20. Yüzyılın Sosyal Tarihi dizisini okumalısınız.

Görsel bir antoloji, ansiklopedi olarak da nitelendirebilirim 10 ciltten oluşan külliyatı. Her 10 yıla damgasını vuran olaylar, kişiler, ayrı bölüm başlıkları altında incelenmiş.

Böylece siyasal olayları, kralları ve onların halkını, zenginler ve yoksulları, göçmenleri, çalışma hayatını, boş zaman keyiflerini, sanatı, sanatçıları, modayı, bilimi, savaşı ve barışı, ulaşım araçlarını, sporu ve sporcuları, çocukları, geçim derdini, kargaşayı, eğlence dünyasını, ulaşım araçlarını, pop müzik, suç ve kederi, Soğuk Savaş, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Berlin Duvarı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını fotoğraflarla yeniden hatırlayacağız, öğreneceğiz.

Yukarıdaki konular ana başlıklardan bazıları. Dünyanın yeni milenyumun başlayana kadar neler yaşadığının görsel tanıklığı.

Fotoğraflara baktığımda bazen ürperiyorum, bazen seyrettiğim bir sanatçının fotoğrafına hayranlıkla bakıyorum, bazen de savaşın korkunçluğunu bir kez daha lanetliyorum.

Devrimleri, acıları, çöküntüleri, yükselişleri kare kare izlemek, tarihi öğrenmenin en kısa, en etkili, belleklerde en kalıcı yolu.

*

Dizinin en hoşuma giden bölümünün İşte İnsan başlığını taşıyan bölüm olduğunu söylemeliyim.

Kitaptaki metinler, resim altları üç dilde yazılmış: Türkçe, İngilizce ve Fransızca.

İşte İnsan bölümünden görüntüler: Kendi emniyet kemerini bağlamış Yüzbaşı J. Edward. Evcil timsahlardan birinin kemerini bağlıyor.

Resimaltları da ironik bir hava taşıyor.

1930’lar cildinde Savaşa Doğru bölümü, kan ve gözyaşıyla anılacak günlerin, farkına varmadığımız habercisi.

1910’lar da Birinci Dünya Savaşı’nın acılarının fotoğraflarıyla dolu.

1940’lar cildi, İkinci Dünya Savaşı’nın bütün kötü karelerini, daha sonra Barış’ın da umut dolu karelerini içeriyor. Cepheyi ve cephe gerisini.

Çocuklar bölümündeki fotoğraflara dikkatle bakın. Auschwitz Kampı’nın dikenli telleri ardındaki çocukların nasıl belleğinizde yer ettiğini, rüyalarınıza girdiğini göreceksiniz.

Eğlence Dünyası’nın her 10 yıldaki durumunu birbiriyle karşılaştırın. Böylece insanların eğlence biçiminin de ne yönde değiştiğini bu fotoğraflardan izleyebilirsiniz.

Gençlik bölümlerinde; kuşakların idollerinden giyimlerine hatta eğlencelerine kadar her şeyin bir moda ekseni çevresinde belirlendiğine kanaat getireceksiniz.

Görsel tarih...

1900’lerden 1999’a kadar, insanlığın tarihini, savaşların, barışların tarihini yeniden gözden geçirin. Kitaplığınızın aslarından biri olacak.

Sık sık başvurma gereği duyacaksınız.

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Bitik Mehmet Anıl Can

Hilal Kenan Yarar Doğan

Attila Grigori Tomski Papirüs

Bulutlardan Yontma Kayalar Enis Batur Alkım

Otuzların Kadını Tomris Uyar YKY

KİTAPLARDAN

YENİ BİR YÜZYILA GİRERKEN (1. ciltten)

19. yüzyılın bitiş çizgisinin son hamlesinde yer alan bir dizi icat, keşif ve yenilik, 20. yüzyılın o çılgın ve neşeli yıllarının da başlangıcı oldu. Telefon, telgraf, otomobil, sinema, röntgen ışınları, radyoaktivitenin keşfi, gramofon, sentetik iplik, katot ışını, buharlı türbin ve daha binlerce buluşun hepsi 1890’ların ürünüdür. Hayatın kalitesiyle birlikte kelime dağarcığı da inanılmaz boyutlarda değişiyor, gelişiyordu.

(...)Ve böylece yeni bir yüzyıla girildi. New York ve Paris metroları açıldı. Artık Standart Oil adında yeni bir petrol şirketi, Mr. Gilette tarafından pazarlanan yeni bir kullanıp atılan tıraş bıçağı, Thomas Edison’un yaptığı ‘pil’ adı verilen yeni bir enerji kaynağı, Henri Ford’un sahibi olduğu otomobil üreten yeni bir şirket vardı. İlk Dünya Basketbol Şampiyonası, İlk Tour de France (bisiklet) ve ilk Nobel ödüllerinin; art nouveau ve Brownie fotoğraf makinesinin; Potemkin isyanı ve San Francisco depreminin; Pavlov’un köpeklerinin ve Charles Dana Gibson’in ‘Kızlar’ının yıllarıydı.

SAVAŞ, HER YERDE SAVAŞ (4. ciltten)

Yüzyılın diğer onyıllarına kıyaslandığında, 1940’lar diğer hiçbir onyılda olmadığı kadar net bir çizgiyle ikiye bölünmüştü. 1945 yılına kadar her yerde savaş ve yıkım vardı. Sonrasında ise büyük çaplı bir yeniden yapılanma süreci başladı. Silah ve cephane hariç, her şeyin kıt olduğu bir dönemdi. On yılın büyük bölümü boyunca insanlar elektrikten, gerçeklerden, yiyeceklerden, giyecekten ve her tür refahtan yoksun, karanlıkta yaşadılar. Savaşta da, barışta da, at eti, balina eti, kurutulmuş yumurta, meşe palamudundan yapılmış ersatz kahvesi, fare, konserve jambon ne buldularsa onu yediler, neye ulaşabildilerse onunla yetindiler.

IRKÇILIK VE DİRENİŞ(6. ciltten)

Bir önceki onyılda ekilen tohumların hem iyi, hem de kötü hasadı 1960’lı yıllarda toplanmıştı. Irkçılık, Güney Afrika’da Sharpeville katliamını ve Verwoerd’in öldürülüşünü getirdi. Küba’da Castro devrimi, Domuzlar Körfezi fiyaskosuna yol açtı. Sivil toplum hareketinin yarattığı dinamizm ‘60’lı yıllarda ABD’nin dört bir yanına yayıldı. Bunu büyük bir kargaşa dönemi izledi, Martin Luther King öldürüldü, Los Angeles, Şikago, New York ve Cleveland’da ırkçı olaylar patlak verdi, Malcolm X ve Black Power (Siyah Bilinci) sahnenin ortasındaki yerini aldı.

Afrika’da Ian Smith beyaz azınlığın iktidarını sürdürmek için umutsuzca giriştiği son hamleyle Rodezya’daki İngiliz göçmenlere önderlik etti. Nelson Mandela ömür boyu hapse mahkum edildi. Jomo Kenyatta bağımsızlık yolunda halkının önderi oldu. Bolivya’da Che Guevara, İsrail’de Adolf Eichmann ve Vietnam’daki My Lai köyünün savunmasız halkının kaderi, vahşice öldürülmek oldu. Marilyn Monroe aşırı doza kurban gitti, Elvis aşırı yeme hastalığının pençesine düştü. Meksika Olimpiyatları’nda siyah atletler Siyah Bilinci selamı verecek kadar cesurdu. Beatles sürekli olarak ‘All you need is love’(tek ihtiyacımız aşk) diyordu, ama yetersizdi.

AZ TESTOSTERONLU ‘80’LER (8. ciltten)

Modern sinemada sık rastlanan senaryolarda olduğu gibi, 20. yüzyılın sonu yaklaştığında, dünya iyiden iyiye kritik noktaya gelmişti. Zengin ile yoksul, iktidar ile halk, işgücü ile sermaye arasındaki gerginlik giderek arttı. Dünyaya yeni ekonomiler, ittifaklar, yeni sosyal yapılar kazandırmak için uzlaşma ve fedakarlık şarttı; ancak bilindik bir durum olmaktan çıkıp, sosyal bir vaka haline geldi. Demokrasi hükümetlerin temeli değil, aracı olmaya başladı. Komünist rejimde eksik olan kişisel özgürlük, sistemin sunduğu güvenceden daha fazla önem kazandı. Piyasada artık yeni birileri vardı; yeni yerlerde yeni yüzler. ‘Seksenlerin Parlak Genç Kadroları’, yuppie’ler ortaya çıktı; kibirli, hırslı, çalışkan ama uzağı göremeyen. Yeni nesil erkek evde çamaşır yıkayan, çocuk bakan ve erkeklik hormonunun yan etkilerinden kurtulmaya çalışan bir varlıktı. Kadınlar yalnızca erkeklere ait olan alanları istila etmeyi başardı. Eylül 1983’te ABD ilk kez bir siyahı Miss Amerika seçti.
Yazarın Tüm Yazıları