Zonaya yakalananlar artıyor

Eğer sırtınız, göğsünüz veya yüzünüzde birkaç gün önce başlayan yanma, kaşınma ve ağrı gibi müphem şikâyetleri takiben cildinizde içi su dolu kabarcıkların oluştuğunu görürseniz (hele bir de bu içi su dolu kabarcıklar muntazam bir çizgi şeklinde yerleşmişlerse) bunların “zona hastalığı” ile ilişkili olabileceği aklınızda olsun.

Zona hastalığı aslında seyrek görülen viral bir hastalıktır ve vücudun belli bir bölgesinde kuşak şeklinde, yerleştiği sinirin derideki dağılımına uygun olarak- döküntüler yapmaktadır.

Zona hastalığıyla son zamanlarda daha sık karşılaşmaya başladık. Bunun nedenini tam olarak bilmiyoruz ama bağışıklık zayıflaması sorununun yaygınlaşmasıyla ilişkili olabileceğini düşünüyoruz. Diğer taraftan hastalığın stres, üzüntü, uykusuzluk, yorgunluk gibi vücut direncinin azaldığı durumlarda daha kolay ortaya çıktığı da bilinmektedir. Yani stres ve üzüntü gibi nedenler de zona yapabiliyor.

YANLIŞ DİYET ZONA YAPAR!

Zona hastalığının başka nedenleri de var. Mesela sağlıksız diyetler! Uzun süren yanlış diyet uygulamaları ya da birdenbire fazla miktarda kilo kaybını hedefleyen diyet programları zona hastalığına yol açabiliyor. Ayrıca kötü beslenme de başlı başına zona nedeni olabiliyor.

Diğer taraftan özellikle lenfomalar olmak üzere kanserli hastalarda da zonaya yakalanma ihtimali artıyor. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapik ilaçlardan bazıları bağışıklık sistemini de baskı altına alıyor. Bu ilaçları kullananlarda da zona hastalığının görülme olasılığı artıyor. Benzer şekilde ışın tedavilerinden sonra da zonaya yakalanma ihtimali artıyor.

VİRAL BİR HASTALIKTIR

Zona hastalığının bir virüs hastalığı olduğunu yeniden hatırlatalım. Zona virüsü suçiçeği geçiren kişilerin sinir köklerine gizlice yerleşiyor ve herhangi bir zamanda özellikle de vücut direncinin azaldığı durumlarda- zona hastalığı şeklinde kendini gösteriyor. Yani aslında ömür boyu hiçbir zarar vermeden sinir köklerinde durması gereken virüsler, kişi ya suçiçeği geçirmekte olan birisiyle karşılaşınca ya da vücut direnci zayıflayınca yeniden hastalık yapabilecek bir güce ulaşıyor ve cilt döküntülerine neden oluyor.

AĞRISINA DAYANMAK ZOR

Hastalığın tek belirtisi cilt döküntüleri de değildir. Zonada çok şiddetli ağrılar ortaya çıkabiliyor. Öyle ki bazen bu ağrılar döküntülerden çok önce kendini gösteriyor, kalp, safra kesesi ya da böbrekle ilgili yanlış teşhislere bile yol açabiliyor. Ağrıların döküntüler geçtikten sonra da devam ettiği biliniyor. Hatta bazen ağrı yakınmaları bir yıla kadar uzayabiliyor. Zonanın teşhisinde kullanılan bir kan testi yok. Deri döküntüleri çıktıktan sonra döküntülerin çok tipik olması teşhisi koymaya yetiyor. Tedavide antiviral ilaçlar kullanılıyor ve başarılı sonuçlar alınıyor. Ayrıca ağrı kesicilerden B grubu vitaminlerden kaşıntı gidericilerden de yararlanılıyor.

UZMAN GÖRÜŞÜ

Gebelikte alkol kullanımı: Bilinmesi gerekenler

Amerikan CDC (Centers for Disease Control)’a göre:
- Gebelik sırasında alkolün zararsız olduğu bir dönem yoktur. Hamile olduğunuzun farkına varılmadan bile içilen içki fetusa zarar verebilir.
- Gebelikte içilmesi güvenli olan bir alkol cinsi ve miktarı bilinmemektedir. Alkollü bütün içkilerin her miktarı fetusa zarar verebilir.
- Hamilelikte içilen alkol bebeğin doğumsal anormalliklerine ve özürlü olmasına yol açabilir. Özellikle alkolik annelerin fetuslarında kalp, beyin ve diğer önemli organlarda hasarlar oluşabilir.
- Nadiren, sosyal bir ortamda içilen az miktarlarda alkolün fetusa zararı ispatlanmamış olmakla birlikte, teorik olarak bile risk oluşturabilir.
Bu belirlenenlerin alkol tüketiminin fazla olduğu batılı ülkeler için daha geçerli olduğunu düşünüyoruz. Arada sırada içilen bir iki kadeh içki yüzünden vicdan azabı çekilmesine gerek olmadığı kanaatindeyiz.
Dr. Erhan Cankat

BİR BİLGİ

Kırmızı doğum lekeleri


Kırmızı doğum lekeleri damarsal genişlemelerdir. Bunlardan biri olan şarap lekesi (port wine stains) en çok yüz bölgesinde görülür. Açık pembe renk olarak başlayabilir. Zamanla kalınlaşıp kırmızı hatta bordo renge dönebilir. Şarap lekesinin tedavisinde lazer yöntemi kullanılmaktadır. İlk tercih edilecek lazer, pulsed dye lazerlerdir. KTP lazer, ND: YAG lazer ve IPL yöntemi de alternatif olarak kullanılabilir. Yüzün yan kısımlarındaki lekeler, yüzün orta kısımlarına göre daha kolay tedavi edilir. Tedaviler 4-6 hafta aralıklarla yapılır. En az 6 seans tedavi gerekebilir. Yeni doğan damarsal genişlemeleri (çilek hemanjiom), doğumdan sonraki ilk ayda ortaya çıkar. Genellikle 9 yaşına kadar kendiliğinden iyileşir. Kanamadıkça ve göz ve ağız gibi önemli organlara baskı yapmadıkça tedavi yapılmaması gerekir.
Dermatolog Dr. Güneş Ertürk

BİR SORU/BİR CEVAP

Omega-3 desteğini ne miktarda almalı


Eğer haftada 3-4 kez balık yiyen biri değilseniz balık yemediğiniz günlerde 500 mg.lık Omega-3 kapsüllerinden (EPA/DHA) bir veya iki adet alın. Omega-3’ü yemeklerle birlikte almak faydalanma olasılığını artırıyor. Trigliserid yüksekliği ya da bellek kaybı gibi herhangi bir sorunun tedavisi için kullanmadığınız sürece yüksek dozda Omega-3 almanıza gerek yok.
Bu dozlar ihtiyacınız olan Omega-3 desteğini kazanmanız için yeterli olacaktır. Omega-3 desteğinden bilhassa kolesterol problemi olanların, trigliseridi yüksek bulunanların, şeker hastalarının, yaşlıların faydalanmaları tavsiye ediliyor.
Diyetisyen Nilüfer Bayram

BİR UYARI

Prehipertansiyona dikkat edin


Prehipertansiyon “hipertansiyonun erken dönemi” anlamına geliyor. Bu dönem tansiyonun henüz çok yüksek olmadığı, yani sistolik (büyük) kan basıncının 12-14, diyasistolik (küçük) kan basıncının 8-9 arasında bulunduğu dönemdir. Bu dönemde yakalandığında tuz tüketimini azaltmak en azından sofradan tuzluğu kaldırmak, sodyum oranı düşük bir beslenme planı uygulamak, paketlenmiş besinlerden, konserveler, turşular ve şişelenmiş meşrubatlardan vazgeçmek, potasyumu bol muz, patates, kayısı, portakal, magnezyumu zengin ceviz, badem, fındık, posası yüksek sebze ve meyvelerle bir beslenme planı yapmak, kilo kontrolünde ısrarlı davranmak, alkol ve sigarayı bırakmak sorunu daha “tasarım aşamasında” iken çözmenizi ya da en azından mümkün olduğu kadar ileri yaşlara ötelemenizi sağlayabiliyor. Eğer kırk yaş üstü biriyseniz tansiyonunuz normal bile olsa en geç altı ay ara ile kan basıncı ölçümünüzü tekrarlayınız.
Dr. Evren Altınel
Yazarın Tüm Yazıları