Zapsu’nun oyunu

ÖNCE acayip kaygılandı...

"Ben şimdi Tayyip Bey’e ne derim?" diye kederlendi.

Tasalandı, hicrana boğuldu.

Ve bu ruh haliyle hemen harekete geçti.

O fotoğrafın gazetelerde yayınlanmasını engellemek için çırpındı durdu.

Ama olmadı... Başaramadı.

Sonra ortaya çıkan krizi yumuşatmak için şöyle bir açıklama yaptı:

"Eşimin namaz kılması beni memnun etti ama başı açık kılmasına karşıyım."

Ancak bu açıklama da beklenen etkiyi yaratmadı.

Cinsellik ve dinsellik çok satar’ ilkesi yürürlükteydi ve ortada bu ilkeye geçerlilik sağlayacak nefis bir malzeme vardı.

Ve doğal olarak malzeme değerlendirilecekti.

Durumun kontrolden çıktığını fark eden Zapsu, bu kez Tayyip Bey’in kendisine "Takma kafana Cüneyd" diye mesaj gönderdiğini iddia etti.

Ancak nedense bu da Zapsu’nun kederini hafifletemedi.

"Takma kafana" uyarısına rağmen o hálá kafaya takmaya devam etti.

* * *

Ve hazin hikayenin mutlu sonu:

Ne yapacağını bilemez hale gelen zavallı Zapsu, sonunda çıkar yolu buldu.

Kendisini durumdan kurtaracak yol şuydu:

Olayı en trajik noktaya taşıyarak işin içinden sıyrılmak!

Ve böylece "iktidarın en Batılı danışmanı", hayatının en zor dönemecini alaturkanın kralı bir yöntemle atlatmaya karar verdi.

Verdiği mesaj şuydu:

"Ne istiyorsunuz benden? Eşimden mi boşanayım? Yoksa danışmanlıktan mı istifa edeyim? Kırk katır mı? Kırk satır mı? Hadi söyleyin."

Böyle bir mesajın nasıl bir etki yaratacağını biliyordu.

En katı kalplilerin bile bu kadar trajik bir ikilem karşısında yumuşayacağından emindi.

Hesapladığı tepki şöyle bir şeydi:

"Aman Cüneyd Bey! Ne yapıyorsunuz? Ne yuvanızı dağıtın ne de partinizden istifa edin. Hiç bunları kendinize dert etmeye değer mi yahu?"

Yaratmak istediği hava buydu.

Hemen söyleyelim:

Cüneyd Bey’in bu son oyunu tutmuştur.

Yani mesaj yerine ulaşmıştır.

İnanmayan Başbakan Erdoğan’ın dün öğle saatlerinde yaptığı "Medya yuva yıkmaya çalışıyor" mealindeki açıklamaya bakabilirler.

* * *

Cüneyd Bey, partisinin lideri nezdinde kendisini kurtarmış olabilir ama benim nezdimde fevkalade olumsuz puan almıştır.

Çünkü...

Ta en başta yapması gerekeni yapmamıştır.

Çıkıp medeni bir şekilde şu basit gerçeği haykırma cesareti gösterememiştir:

"Ortada benim açımdan bir sorun yoktur. Cüneyd Zapsu ayrı bir bireydir, Beyza Zapsu ayrı bir birey. Birbirimizin yapıp ettiklerinden sorumlu değiliz. Benim dini ve siyasi görüşlerimle eşimin dini ve siyasi görüşleri tabii ki farklı olabilir. Bizim karı/koca olmamız kişiliklerimizin yok olduğu anlamına gelmez."

Cüneyd Zapsu, keşke böyle bir tavır koyabilseydi de hem "Kocasına ram olmuş eşler" anlayışını darmadağın etseydi, hem de saygınlığını korumuş olsaydı.

’Haydi Davos’a kampanyası

İSVİÇRE’nin karla kaplı şirin kasabası Davos’ta her yıl düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki toplantısına ünlü film yıldızı Angeline Jolie’nin de katıldığını öğrenince yüreğim cız etti.

Şöyle dedim:

Neden bizim değerlerimiz Davos toplantılarına katılarak ülkemizi temsil etmezler?

Ne eksikleri var?

Mesela yurtdışına ihraç edebileceğimiz ender markalarımızdan Hülya Avşar, neden Davos’a gitmez?

Ne yani?

Hülya Avşar, bu yılki Davos toplantılarının ana teması olan "Yaratıcı zorunluluk" konusunda gıpta ettirecek bir performans sergileyemez mi?

"Erkek aldatır ama önemli olan çaktırmamasıdır" başlıklı bir bildiri, uluslararası bir toplantıda ortalığı karıştırmaz mı?

Ya da "Eski eşle tatile gidildiğinde eski eşin yeni sevgilisinin kıskanma sorunsalı" konulu bir tebliğ, katılımcıların havasını değiştirmez mi?

Ne bileyim, şöyle eğlenceli ve matrak bir hava ortaya çıkmaz mı?

Neden Hülya’nın "muhteşem fikirleri" ulusal ölçeğe sıkışıp kalsın ki.

Neden insanlık, bu görüşlerden mahrum kalsın?

O halde Beyaz’dan rica edelim.

Hemen "Hülya seni Davos’ta görmek istiyoruz" konseptli bir kampanya başlatsın.
Yazarın Tüm Yazıları