Yüzerken aklıma gelen soru

GEÇEN sabah yüzerken aklıma bir soru takıldı.Woody Allen’in, "Vicky, Christina, Barcelona" filmini benim çevremdeki erkekler çok sevdi.

İşin tuhaf yanı şu.

Çevremdeki kadınların da neredeyse tamamı filmi çok sevdi.

Erkeklerin niye sevdiğini anlıyorum.

Ama kadınlar niye sevdi?

* * *

Filmi seyretmeyenler soruyu anlamayabilirler.

O nedenle filmin çok kısa özetini vereyim.

İspanyol bir ressam, restoranda gördüğü, Barcelona’ya gelen iki Amerikalı genç kadına, pattadanak, birlikte köydeki evine gitmeyi teklif eder.

Kadınlar şaşırırlar.

Scarlett Johansson, "Orada ne yapacağız" diye sorunca, ressam da "Sevişiriz" cevabını verir.

Bu kadar da patavatsız bir adamdır yani.

Ressam çok ünlü bir sanatçıdır.

Eski sevgilisi Penelope Cruz ile ayrılması çok olaylı olmuş ve bütün İspanyol basınına konu olmuştur.

Normalde beklenen nedir?

"Sen kafayı mı yedin" deyip reddetmek değil mi?

Hayır iki Amerikalı kadın teklifi kabul eder.

Ressamın Barcelona dışındaki evine giderler.

Ressamla, Scarlett Johansson arasında ilişki başlar. .

Sonra eski sevgili Penelope Cruz gelir ve adam iki kadınla birlikte aynı evi paylaşır.

Bu arada, evlenmek üzere olan üçüncü Amerikalı kadın da aynı adama áşık olur vs.

Yani işin özeti şudur.

Bir erkek ve üç kadın.

* * *

Tamam, bir erkek için, hayatında birbirinden güzel üç kadının bulunması, çok tehlikeli ama yine de hayalleri uçuşturacak bir durumdur.

Yani erkeklerin bu filmi sevmelerinin, en azından kimine göre günahkár, kimine göre davetkár ama her halukárda masum olmayan bir nedeni var.

Peki kadınlar bu filmi niye sevdi?

Yoksa kadınlar, poligamiyi çok mu severler?

Etrafımda küçük bir test yaptım.

Filmi seyredip beğenmiş, tanıdığım birkaç kadına bu soruyu sordum.

Çok ilginç bir durum ortaya çıktı.

Hiçbiri, bu olaya, bir erkeğin üç kadınla ilişkisi olarak bakmıyor.

Yani bunu sıradan bir "poligami", bir çokeşlilik olayı olarak görmüyorlar.

Peki, bu değilse geriye ne kalıyor?

* * *

Belki dostluk, arkadaşlık.

Belki, hayatın içinde küçük parantezler açıp, dağılmak, dağıtma lüksü.

Belki rutinden kaçış, çevrenin empoze ettiği ahlaka meydan okuma duygusu.

Belki, sadece ve çok basit bir "Neden olmasın" hissi.

Yani, bilinçaltındaki küçük bir "Yapsak dünya mı yıkılır" tavrı.

Ne olursa olsun, durum değişmiyor.

Ortada bir erkek ve üç kadın var.

Bu ilişkiyi anlatan bir film nasıl sevilebilir?

* * *

Aklıma şöyle bir şey geldi.

Dikkat ettiniz mi, bu ilişkide aldatan ve aldatılan yok.

Bir erkek var, ama erkek hiç birini aldatmamış.

Esas sevgili gitmiş, sonradan dönmüş.

Üç kadın var, ama hiçbiri aldatılan değil.

O zaman insan kendi kendine soruyor.

Acaba ortada aldatma ve aldatılma durumu olmadığı zaman, ilişkiler daha katlanılabilir, daha içselleştirilebilir mi oluyor?

Tabii bütün bunlar sıradan birer erkek faraziyesi.

Hayatım boyunca, kadın beynini hiçbir zaman tam anlamıyla çözemedim.

Yıllardır beraber yaşadığım kadın bile beni hálá şaşırtabiliyor.

Hálá benim için sürprizleri var.

O nedenle, bu soruya kadınların vereceği gerçek cevabı çok merak ediyorum.

Kadınlar, "Barcelona" filmini neden bu kadar çok sevdiler?
Yazarın Tüm Yazıları