Yüzde 1'in arasından çıkıp yüzde 99'a karışmak

Hani konuşmalarda bahsi geçer ya, "Biz böyle düşünüyoruz, ama dışarıya çık bi bak, sadece yüzde bir, hadi bilemedin ikiyiz" diye...

Haberin Devamı

Galiba bu oransal geyik doğru. Neden mi?        

Gecelerden geçen cumartesi, Beşiktaş’ın şampiyonluğunun tescillendiği gece. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndan çıkmışım. “Dün Gece Yolda Giderken...” diye maalesef olanaksızlıktan kötü kotarılmış bir müzikalden... Dışarısı ana baba günü. Beşiktaşlılar sokakta. Çılgın bir kutlama halindeler. Arabalarla Taksim’e hücum etmekteler. Trafik kilit.

Yani taksiyle gitmem imkansız. Yürüyorum çaresiz. Bende de istikamet Taksim.

O da ne? Bambaşka bir kalabalık daha var. Çarşaflı kadınlar, türban altı Converse’li küçük kızlar ınönü Stadı’ndan çıkıyor.
Az ötede Anadolu Gençlik Vakfı yazan bezler asılmış otobüsler. Sıra sıra... Ne oluyor, bunlar da mı Beşiktaş’ı kutluyor derken, “bir yoldan geçen” durumu özetliyor: Fetih kutlamaları varmış statta.

Haberin Devamı

Onlar da yeni çıkmış. Oh yani, her kesimi temsil eden insan sokakta. Göz kararı oranladım hemen:
Futbol delileri yüzde 60’tı, türban altı Converse’liler yüzde 39 ve Açıkhava’da müzikal seyreden sanat fanatikleri ise yüzde 1’di.
“Ah be yavrum ne olacak bu hâl?” filan diyerek mesaj kaygılı final yapmayacağım. Ama işte, hepsinin arasından geçtim ve içim yenildi, o kadar...

Şehir Atlası

SEN BEĞENMEDİYSEN BANANE KABALIĞI

Bebek Kitchenette’de yemek yedik arkadaşlarla. Bir arkadaşımız içtiği minestrone’yi (ıtalyan usulü sebze çorbası) beğenmedi.
Hesap geldiğinde garsona bunu kibarca belirtti. Hani çorbanın parasını düşsün diye değil, bilsin diye. Arkadaşımızın kocası ıtalyan, biliyor yani ezbere bu çorbanın hasını/tadını tuzunu.

Neyse, garson ne dedi sizce? Valla aynen şöyle: “Bizde en çok sevilen çorba budur”. Bu kadar! “Ha?” diye kaldım, arkadaşım da. Öyle sert söyledi ki garson, bir şey diyemedik. Bu, şu demek yani: “Sen beğenmedin, yüzde birsin. Ama kitlemizin yüzde 99’u beğeniyor. Banane senden, seni gidi azınlık!” Tüylerimiz diken diken kalktık tabii oradan.

BİR ÖRNEK DAHA

Joke’un bir şubesi de Mayadrom’da açıldı, Joke Queen. Ben daha gidemedim, ama okurlardan Ece Çağlar gitmiş, yemiş içmiş ve bana yazmış. Çok da uzun üstelik. Kısaca demiş ki; “dekorasyon-atmosfer çok iyi, ama mantı siparişi veren arkadaşımız gelen mantıyı çok yağlı bulunca olan oldu”. Ne olmuş? Yetkiliyi çağırmışlar, “Çok yağlı, değiştirmeniz mümkün mü?” demişler. Yetkili de “Siz mantı denince bir kaşığa 40 tane sığan türden bir şey mi anlıyorsunuz?” diye abuk bir cümle sarf etmiş.

Haberin Devamı

Yani, Kitchenette’le aynı hesap olmuş bu: “Herkes mantımıza bayılıyor, sen nesini beğenmedin ki?” düşüncesi ya da düşüncesizliği!

The Marmara’nın köpeğinin ardından

The Marmara Oteli’nin kapısında duran köpeği, yani “Ebru”yu, Taksim’e çıkan herkes en azından bir kere görmüştür.

Ebru köpek artık yok, ölmüş. Önce, “Köpeği birkaç kişi tartaklamış, o yüzden ölmüş” haberleri çıktı. Sonra otel yetkilileri bunu yalanladı.
Hayvancağız kendi eceliyle ölmüş meğer.

Cidden bir simgeydi o köpek. Hani “şehrin simgeleri” diye bir yazı yazılsa o da yer alırdı muhakkak.

Ama şunu da söylemeden duramayacağım. Hangi Avrupa kentinde beş yıldızlı otelin önünde köpek gördünüz? (Ben bir tek Napoli’de gördüm, orası da çöp cennetiydi, belki ondan.)

Haberin Devamı

Yani bu da normal bir simge değildi, onu söylemek istiyorum.

Observer’dan onay aldım

The Observer pazar yayınlanan seyahat ekinde Mardan Palace’ın açılışı üzerine Antalya’yı “yeni Dubai” olarak tanımlayıp şöyle demiş: “Türkiye sahilleri ucuz paket turları ile tanınıyordu. Son yıllarda yapılan lüks otellerle bu kıyılar milyonerler cennetine dönüştü.”

Eh şimdi övünme zamanı. Ben ne yazmıştım cumartesi günü, “Yeni Dubai: Antalya” demiştim. Bu lüks otel trendi artarak devam edecek, Antalya Dubai gibi arsızlığın, gösterişin yeni merkezi olacak, hatta oldu bile diye...

Observer beni onayladı yani! Sağ olsunlar!

Yazarın Tüm Yazıları