Yılda 8 milyar dolar nasıl çöpe gidiyor

POSTADAN Thomas Friedman’ın en son kitabı çıktı.

Friedman’ın, Boyner Yayınları’ndan çıkan kitabının başlığı "Sıcak, Düz ve Kalabalık".

Haberin Devamı

New York Times’ın yazarı küresel ısınma tehdidine karşı nasıl bir "Yeşil Devrim"e ihtiyacımız olduğunu kaleme almış.

Henüz okumadım ancak Friedman’ın bu kitabının da küreselleşmeyi işlediği "Dünya düzdür" gibi ses getireceği kesin.

Zira gün "Yeşil Devrim" günü.

Yeri geldikçe Türkiye’de "Yeşil Devrim" ile ilgili çalışmalara değiniyorum.

Bu çalışmaların birçok boyutu var.

Enerji tasarrufu en önemlilerden biri.

Bugün ve yarın "İnşaatta Kalite Zirvesi" ni düzenleyen İMSAD (İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) "Binalarda enerji verimliliği" hareketini başlatmış bir kurum.

İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan hareketin sözcüsü konumunda.

"Yıllar önce enerji verimliliğine odaklanmış olsaydık bugün IMF’ye filan ihtiyacımız olmazdı" diyor.

ENERJÄ° KÄ°MLÄ°K BELGESÄ°

Türkiye ısınmak için yılda 15 ila 16 milyar dolar harcıyormuş.

Turan’ın dediğine göre, bunun 7 ila 8 milyar doları "verimsizlik" nedeniyle çöpe gidiyor.

Sonuç olarak ısınmaya hem bizden çok daha zengin Danimarka’nın beş misli para ödüyoruz, hem çevreyi fazlasıyla kirletiyoruz.

Orhan Turan, Türkiye’deki binaların sadece yüzde 9’unda yalıtım olduğunu söylüyor.

Yani binalarda enerji tasarrufunda yolun çok başındayız.

Avrupa Birliği’nin hedefi 2020 yılına kadar yüzde 20 oranında enerji tasarrufu.

İMSAD da inşaat sektörünün uyumu için AB ile yakın işbirliği içerisinde.

Dolayısıyla, Türkiye’nin de enerji tasarrufu için AB gibi 2020 yılına kadar kendisine bir hedef koyması gerektiği görüşünde.

İlk adım binaların "Enerji kimlik" belgesine sahip olmaları.

Orhan Turan’a göre, böyle bir belge gelecekte binanın değerini etkileyecek.

"Enerji Kimlik" belgesine gelinceye kadar önce "Deprem Kimlik" belgesini çıkartsak diyorum.

Sera gazlarını azaltmanın ekonomiye maliyeti

YEŞİL Devrim ile ilgili söz çok.

Bir boyutunda "enerji verimliliği" varsa bir diğerinde karbondioksit salınımını azaltmak var.

Kyoto Protokolü’nü imzalamadan önce Türkiye’nin bu konuda bir yükümlülüğü yoktu.

Ne ki şimdi imzalamış olduğu için 2012’den itibaren küresel ısınmaya karşı elini taşın altına sokmak zorunda.

Önümüzdeki Aralık ayında Kopenhag’daki "İklim değişikliği zirvesi"nde Kyoto sonrası yani 2012’den itibaren neler yapılacağı konuşulacak.

Ülkeler yeni taahhütlerde bulunacak.

Peki Türkiye ne yapacak?

Gelişmekte olan bir ülke olarak karbondioksit salınımını yüzde kaç oranında azaltmayı taahhüt edecek?

Bir hatırlatma yapmam gerekirse 1990 ile 2004 yılları arasında Türkiye’de sera gazlarında artış miktarı yüzde 74 oranında.

Son hesaplamalara göre ise 2006’ya kadar bu oran yüzde 96’yı bulmuş.

Bu trendle artış 2020 yılında yüzde 200’ü bulacak.

DPT’NİN TALEBİYLE MODEL YOLDA

Haberin Devamı

Sanayiciyi zora sokmadan, ekonomiyi etkilemeden bu trendi nasıl tersine çevireceğiz?

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bunu merak etmiş.

Sanayi ya da Çevre Bakanlığı değil de neden DPT?

O ayrı mesele. Â

Her neyse DPT’nin talebi üzerine EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi) ile Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu karbon salınımını azaltmanın ekonomiye maliyeti üzerine çalışıyor.

"Karbondioksit salınım araştırması"yla tanıdığımız Kumbaroğlu ekibiyle enerji ve ekonominin entegre olduğu bilimsel bir model çıkartmaya çalışıyor.

Bu model üzerinde çeşitli senaryolar üretiyor.

Sera gazları yüzde 10 ya da yüzde 20 azaltılırsa örneğin otomotiv sektörüne maliyeti ne olur?

Ya da çimento sektörü nasıl etkilenir gibi.

Model 30 sanayi, 8 ulaşım, 4 hizmet sektörüyle konutları kapsıyor.

Bunların her birinin enerji talepleri farklı.

Peki ayrıntılı verilere dayalı bu dev çalışma kolay yürüyor mu?

Yürümüyor elbette çünkü istatistiki verilere ulaşmak bizim ülkede hiç kolay değil.

Müftülerin de katkısı var

EDAM Başkanı Sinan Ülgen’e bu çok önemli çalışma için demir çelik, çimento ve otomotiv sektörlerinden ayrıntılı bir veri akışı olmuş. Özellikle kamu bilgi paylaşımında çok cimri.

Örneğin elektrik santralları asla bilgi vermiyor. Karbon salınımları nedir? Belli değil. En büyük zorluk ise kamu binalarındaki verilerde. Türkiye’deki 80 bin camide ne kadar elektrik tüketiliyor?

Sinan Ülgen bu bilgiyi ortaya çıkartmak için mütfülerle bile konuşmak zorunda kalmış.

Yazarın Tüm Yazıları