Yek - dü, yek - dü

EVEET, eller yukarı ve şalvarlar aşağı, Kandahar'ın Taliban'ı hizaya gir! Hadi, at belinden o fişekliği de görmemiş olayım. Vay Kör Ömer, vay molla efendi, çık canım, çık sen de deliğinden.

Essalüm aleyhüm ve rahmetullah, gel yahu, şöyle baş köşeye teşrif buyur.

Ve çöz şu sarığını be adam, göz estetiğimi bozuyor. Bitlenmek de istemem.

N'oldu ya seyyid, Allah rızası için şunu bir anlat.

* * *

ANLAT, çünkü hatırladığım kadarıyla daha düne kadar yemin billah, ‘şehadet mertebesine erişene kadar dövüşeceğiz ve kafire teslim olmayacağız’ diyordun.

Mübarek ramazan vakti oruçlu ağzınla yalan söylemek sana yakıştı mı?

Hayırdır inşallah, o pek güvendiğin Hindukuş dağlarına kar mı yağdı?

Yoksa, Tora Bora ininde veya başka bir kovukta saklanan ama günleri mutlaka sayılı olan Usame bin Ladin hergelesinin ketenperesine mi geldin?

Pakistan Ketta'sındaki kabiledaşların ve Nijerya Kano'sundaki yamyamdaşların ortalığı vaveylaya verdi diye ‘İslam sokağı’nın (!) külliyen ayaklanacağını mı sandın? Uygarlık dünyasının bundan tısıp geri adım atacağına mı inandın?

Hiç o sokağa aldanılır mı? Bak, bugün de aynı Ketta'da aynı kabiledaşların Bonn'da seni ıskartaya çıkartan hükümeti desteklemek için gösteri yapıyor.

Üstelik, etme eyleme Molla Ömer, New York'taki ikiz kuleleri uçakla parçalamak senin kayadaki Buda heykellerini dinamitle parçalamana benzer mi?

Bu iş, Peştun süvarilerden öğrendiğin ve kellesi kopartılmış keçi leşine cirit attığın o ‘buzkaşi’ oyununa benzemez... Hesabını er geç sorarlar.

Sorarlar ve işte böyle, ‘şehadet mertebesi’ palavrasyonunu yalatırlar.

Hadi Taliban, hadi Kör Ömer, eller yukarı şalvarlar aşağı, kelle sırasına.

Ve çıkartın şu sarıkları da bit mit geçmesin, yek - dü, yek - dü, marş!

* * *

HEM 11 Eylül kahpeliğinin ertesi günü, hem de onu izleyen süreçte kaleme aldığım tüm yazılarda ısrarla, uygarlıklar arasında değil barbarlıkla uygarlık arasında başlamış olan uzun savaşta ‘tarafsız’ kalınamayacağını vurgulamıştım.

Bu stratejik savaşta ancak taktik bir muharebe alanı oluşturan Afganistan'da ise Taliban rejiminin çok geçmeden tasfiye edileceğini kaydetmiştim.

‘İslam sokağı’ (!) denilen ve Müslüman ülkelerin bazılarında yaygara kopartan kof kalabalığın ise fazla kıymet-i harbiye ifade etmediğini, her halükarda da gidişatı değiştirmeyeceğini ve değiştiremeyeceğini belirtmiştim.

Oysa, bizim her boydan ve her soydan ‘barışperest’te kah gariban bir ‘din kardeşliği’ (!), kah ilkel bir ‘anti Amerikancılık’ dürtüsü depreşti.

Bunlar bin bir dereden su getirerek, uygarlığın meşru zeminde barbarlığı cezalandırma harekatına karşı çıktılar. Üstelik de, hazretler Körfez Krizi sırasındaki mavallarını unuttular. Her biri yine birer ‘stratejist’ kesildi.

Afgani sahadaki zaferin imkansızlığı hakkında ha babam döktürdüler...

Bir de, tabii, ‘İslam sokağı’nın (!) gazabıyla korkutmaya çalıştılar.

* * *

İMDİİ, işte kapı işte sapı, dün ‘birinci raund’ bitti. Barbarlık nakavt!

Yakında o da canlı veya ölü mutlaka paçayı ele verecek olan bin Ladin hariç, hem Kandahar'daki son Taliban kalesinin, hem de ‘El Kaide’nin kovuk kazdığı Tora - Bora'nın düşmesiyle Afganistan'daki taktik muharebe sona erdi.

Ne ‘şehadet mertebesine erişmek’ mavalları söktü, ne de ‘İslam sokağı’nın (!) kuru sıkı ‘gazabı’ (!) ilk gazanın kaderini değiştirebildi.

Fakat savaş devam ediyor ve de biline, daha devam edecek.

Benim bizim her boy ve soydan ‘barışperest’e naçizane tavsiyem, bari bu defa biraz ölçülü atın da Kandahar'ın Taliban'ı gibi, yek - dü, yek - dü, nihayetinde yine kelle sırası hizaya girmek zorunda kalmayın.
Yazarın Tüm Yazıları