Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Spordan uzak, kitaplar arasında büyüyen çocuk: Aysen Solak

Arazi ve uzun mesafe koşan kadın sporcu arkadaşlarımı yazmak için aradığımda hepsi “Beni değil, esas şu kişiyi yaz. Ben onun sayesinde uzun koşmaya başladım” dedi.

Haberin Devamı

Hepsi kendini değil, ona bu yolu açan kişiyi anlatmaya değer buluyordu.
Oysa her biri ayrı bir örnek, ilham ve gurur kaynağı.
Aysen Solak’la nerede tanıştık hatırlamıyorum. Ama, unutamadığım bir anım var.
2015’te Kapadokya Ultra Trail 110 km yarışının 62’nci km kontrol noktasına gece karanlığında geldiğimde, Aysen 62 km koşup 1. gelmiş, oteline gidip yatmak yerine soğukta 110 km koşanlara destek veriyordu.
Ben çamur deryası içinde üstümü başımı değiştirmeye çalışırken hepimize çorba, makarna kaptı getirdi. Moral verdi. Yüreklendirdi. Git otelde yat dinlen değil mi? Yok. O hâlâ birilerine yardım derdinde.
Bunun ne demek olduğunu yaşayan bilir inanın.
Spor kültürü ve sporcu ruhu diye anlatmaya çalıştığım erdem tam da bu.
Aysen, sponsoru olsa, yarışlara Türk kadın takımı çıkarır, beraber koşar. Bunu Bakiye Duran da hep söyler, hayal eder.
“Ben, kendim, ben, ben, ben” demez asla hiçbiri. İlla birilerine önayak olmak, destek olmak isterler.
Aysen’e anlat kendini dedim. Az yazmış. Rüzgarın kızı o.
Hakkını teslim etmek gerek.
Okuyun, tanıyın, gurur duyun.
Yonca
“elçi”

 

Haberin Devamı

Benim kızım isterse yapar

Ben spordan uzak, kitaplar arasında büyüyen çocuklardandım.
Dört ilkokul değiştirirken parlak bir öğrenci olduğumu gören öğretmenler, babamı beni dershaneye yazdırması için ikna etmeye çalışırdı.
Babamın beni ziyan edeceğini söylerlerdi. Babamsa “Ben çocuklarımı sıkmam. Benim kızım isterse yapar” derdi.
Koştuğum her yarışın sonlarına doğru yorulduğum, kendime olan inancımı yitirmeye başladığımda beni iten de bu güç.
Kimsenin bana inanmasına ihtiyacım yok.
Fark yaratabilirim.
İlkokul, Anadolu lisesi, fen lisesi ve nihayetinde ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği’nde okumam, bana başarıyı hak etmek için çok çalışmam gerektiğini, ancak başarının da böbürlenilecek bir unsur olmadığını, her zaman daha iyisinin yapılabileceğini, hedefimize ulaşmak istiyorsak mazeretlere sığınamayacağımızı öğretti.
O yüzden benden “bacağım ağrıdı, midem bulandı” gibi şikayetler duyamazsınız.
Üniversite mezuniyetim sonrası İstanbul Orienteering Kulübü’nde sporcu iken maraton ve ultra maratonlarla ilgilenen kişilerle tanıştım.
Hepsi bana “yapabilirsin” dedi.
Ultra maratonun hayalden daha yakın olduğunu gördüm ve 2013 yılında kendimi denedim.

DAĞLARI FETHEDEN 
TÜRK KADIN
Dayanıklı olduğumu biliyordum. Çalışkandım da. Bu yüzden uzun mesafe koşularına başlar başlamaz kendimi kürsülerde buldum. Tabii düzenli antrenman yapıyordum.
2014 yılında kariyerim gereği Polonya’ya taşındım.
Polonya’da, onlarca güçlü atletin arasında yer alabilecek miydim?
Onları izledim. Kendime örnek aldım. Çok çalıştım.
Toplamda 24 kere Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde kürsüye çıktım. 
Yarış raporlarında hakkımda “Türk kadın Polonya dağlarını yine fethetti” gibi yorumlar yazıldı. Start alırken kimsenin tanımadığı, finişte herkesin tanıdığı, herkesi şaşırtan ufak tefek ama güçlü Türk kadını olmak alışkanlık oldu.
2015 yılında 5 ayda 14 yarış koştum.
2016 yılında görece daha az yarış koştum; işim çok yoğundu. 2 haftada bir 7x24 nöbet tutuyordum. Hâlâ işim çok yoğun.
Bazı günler sabah 5’ten gece yarısına kadar çalışıyorum. Ofisten çıkıyorum, antrenman yapıyorum, oradan Almanca kursuna gidiyorum.
Eve geliyorum, ertesi günkü öğle yemeğimi pişiriyorum.
Yapmak istediklerim için günümü dakika dakika hesaplıyorum.
Ancak en çok gurur duyduğum başarım 2016 yılında, 100 km’lik Polonya Şampiyonası’nda 4’üncülük kürsüsüne çıkmamdı. Gerçekten çok usta sporcularla kürsü paylaşıyordum.
Uluslararası resmi değerlendirmede, Türk kadın arazi koşucular arasında en yüksek sıralamaya sahibim.
2017 yılından itibaren Türkiye’deki yarışlara daha çok gelip gitmeyi planlıyorum. Çünkü benden önceki koşucular bana nasıl ilham kaynağı ve destek oldularsa, benim de benden sonrakilere öncülük etmem gerek.
Türkiye’de arazi koşu yarışları gelişiyor, çoğalıyor ama hâlâ koşucu sayısı da, katılan ve koşan kadın sayısı da az.
Sessiz sedasız kendi kendine çalışan, koşan; kendini geliştirmeye çalışan, belki de ilham ve cesarete ihtiyacı olanlara anlatabilecek çok şeyimiz var.

 

Yazarın Tüm Yazıları