İZAYDAŞ Genel Müdürü diyor ki

Evin görüşmemiz sırasında şunları söyledi:

‘‘İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından 464.180.000 DM tutarında bir yatırımla hayata geçirilen İÇEP (İzmit Çevre Entegre Projesi) kapsamında yer alan tesislerin işletmeci kuruluşu olan firmamız İZAYDAŞ (İzmit Atık ve Artıkları Arıtma, Yakma ve Değerlenirme AŞ), yazınızda değindiğiniz atığın bertaraf edilmesi için 1997 yılından itibaren yoğun çaba göstermiştir.

Atığı tank çiftliğinde depolayan şirket ile başlatılan görüşmeler sonunda 'Resuduel fuel' olarak tanımlanan atığın tesislerimizde bertaraf edilmesi için uzlaşma sağlanmış ve yakma işlemi için resmi makamlardan gerekli onaylar alınmıştır. Buna karşın, tarafımızca bilinmeyen nedenlerle söz konusu atık, İzmit gümrük yetkilileri tarafından başka bir firmaya satılmıştır.

207.837.000 DM tutarında bir yatırımla inşa edilen ve işletmeciliği İZAYDAŞ tarafından yapılan 'Klinik ve Tehlikeli Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisi', Çevre Bakanlığı tarafından verilen 'işletme lisansı'na sahip olan ülkemizdeki tek atık yakma tesisidir.

Kendi maddi ekonomik çıkarları uğruna ülkemizi tehlikeli atık çöplüğüne çevirmek isteyen kişi ve kuruluşlara karşı verilen mücadelede her zaman birlikte olmak dileğiyle....’’

Kendileri açısından böyle bir olumsuzluk varsa, İzmit Gümrüğü'nce satılan 600 ton atık ne yapılabilir?

Kenan Evin bunu şöyle yanıtlıyor:

‘‘Bir tahlil etmek lazım; içinde toksit ve zehirli maddeler var mıdır, yanıcı mıdır? Ağır metal içeriyor mu? Kükürt ve azot oranı ne kadardır? Zehirli midir, çevreye zararlı mıdır? Bu tür atıklar ya yakılır ya da ekonomik değeri var ise geri kazanım tesislerinde işlenir? Türkiye'de bu konuda bazı özel tesisler var ama bütün maddeleri işleme izinleri yok. Bazılarının lisanslarının olmadığını biliyoruz. Bu tür sıvı atıkların bazı uyanıklar tarafından fuel-oil'e karıştırılarak kazan yakan tesislere satıldığını ve böylece büyük vurgunlar yapıldığı biliniyoruz.’’

Her şey açık; görmeden bilmeden zehirleniyoruz.

BİLKENT Üniversitesi İç Mimari Bölümü'nden bu yıl mezun olacak bir öğrencinin annesiyim. Size sadece ailemizin değil, bizim gibi 20'den fazla son sınıf öğrencisi ve ailesinin yaşadığı burukluğu ve hüznü yansıtmak için yazıyorum.

Çocuklarımızın, Bilkent gibi uluslararası standartlarda bir üniversiteden mezun olmalarının gururunu yaşıyoruz. Aldıkları eğitimin ileriki yaşamlarında onlara yeni ufuklar açacağı inancıyla aslında çok mutluyuz, ama aynı zamanda da hüzünlüyüz. Çünkü, hayatları boyunca daima mutlulukla anımsayacakları mezuniyet törenine, 1 ya da 2 dersleri temmuz ayındaki yaz okuluna kaldığı için ne yazık ki katılamıyorlar.

Bir öğrencinin sınıf arkadaşlarıyla birlikte kep giymesinin vereceği heyecan ve mutluluğu takdir edersiniz. Bu çocuklar, kalan bir dersi her halükárda bir ay sonra vereceği için, sadece mutlu ve gurur dolu bir günden mahrum kalıyorlar.

Eğer rektörlük 11 Haziran'daki mezuniyet törenine çocuklarımızın da katılımına imkán sağlarsa sadece onlar değil, biz aileler de çok mutlu olacağız. Bilkent Üniversitesi yöneticilerinin, bizleri böylesine büyük bir mutluluktan mahrum etmeyecekleri umudundayız.

Bir anne-ANKARA

KASTAMONU'ya bağlı İnebolu balıkçı barınağı mendireğinin ikinci kısım ihalesiyle mendirek 380 metreye uzatılacaktı.

Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı DLH'nin yaptıracağı liman için geçen yıl 2 trilyon çıkmış, ancak bir faaliyet gösterilmediğinden para başka tarafa aktarılmıştı. Bu yıl ise bütçeye 3.8 trilyon lira ayrılmış. Ancak inşaatı yüklenen Heseka firmasının sahibi Engin Musaoğlu (DYP Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun oğlu) ‘‘Para çıktı ama henüz emir gelmedi’’ diyor.

Karadeniz'de bir sorunu var; çalışmanın yapılacağı yer balçık... Taramanın yapılması için yeni teknikler getirilmesi gerekiyor. Zaman zaman çalışan tarama gemisinden randıman alınamıyor. Taramanın da ciddi bir maliyeti var.

Balıkçılar, mendireğin inşaatına başlanamaması nedeniyle tepkili... Onların şikáyeti üzerine 10 gün kadar önce MHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ile konuşurken ‘‘Bir ihmal yok, teknik anlamda bir sorun var. Onları aşıp 30 Mayıs'ta törenle temel atacağız’’ demişti.

Balıkçı esnafından bazıları dün bizi yeniden arayıp, ‘‘Sayın milletvekili size söz verdiği için biz de heyecanla 30 Haziran'ı bekledik. Ne yazık ki, böyle bir tören ve sonrasında bir faaliyet olmadı. Hálá bekliyoruz, inşaat için yaz sezonunu yine mi kaçıracağız? Bir milletvekili sözünü böyle mi tutacak?’’ dediler.

Sayın Serdaroğlu'na sözünü hatırlatırız.

BURSA Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı'nın, yerel AS TV'de Bursa'daki bir kılıç kalkan ekibinin Kore'den (Seul'a 32 km uzaklıktaki İncheon Kenti'nde) bir festival çağrısı aldığını, ancak harcamalar nedeniyle sponsor bulamadığını, bu çağrı üzerine sponsorlar bulunduğunu, bu gazetecinin daha sonra bunları da ekrana çıkarttığını ve sonunda kendisini 33 kişilik kafileye dahil ettirerek Kore'ye gittiğini biliyor musunuz?

31 Mayıs günü duvardan düşen on aylık köpeğimi lüks hayvan hastanelerinden biri olan 3. Levent'teki Veterinerium'a götürdüm. Çektirdiğim röntgen sonucu düşmeden dolayı akciğerde yırtılma olduğu ve iç kanama geçirdiği söylendi. Ameliyat odasında ayağına serum bağladılar. Eşimle ben yanında kaldık. Gitgide gözle görülür bir şekilde nefes almamaya başladı. 'Neden bir şey yapmıyorsunuz' dediğimizde kanamayı durdurmak için serumun içine ilaç koyduklarını söylediler. Tedaviye cevap vermiyordu. 'Eğer yaşamayacaksa acı çekmesin, uyutun' dedim. Durum ümitsiz bir hal alınca hayvancık baygın düştü. Bize sordular 'ameliyat edelim mi?' 'Bir mucize olursa belki yaşar' dediler. Ameliyat edildi. Anestesiden çıkamadı.

Soruyorum; görevinizi yaptınız mı, vicdanınız rahat mı? Orada üç tane veteriner doktorsunuz. Üçünüz baştan neden doğru karar veremediniz? Kurtulmayacaksa uyutun diye teklifte bulundum, dinlemediniz. Üç saat oksijen dahi takmadınız. Onun ölümüne sebep oldunuz. Çünkü muayene ve aşıya gelen sağlıklı hayvanlarla meşgul oldunuz. Ama benim garibanın zamanı yoktu. Kazanç tarafınız ağır bastı. Yazıklar olsun.

Mücella VARGIN-4.LEVENT

KENDİSİNİ 'tıp camiasında uzun yıllar çalışmış' bir kişi olarak tanıtan okurumuz ikinci el alımla ilgili şöyle diyor: ‘‘Her zaman ikinci ele karşı oldum. Ancak şu da bir gerçek ki, ikinci el, dünyada pazarı olan ve kullanımı ihtiyaç olan bir sektör. Nasıl ki insanlar ikinci el araç alıyorsa, tıp cihazı da almak zorundalar bütçelerine göre. Ancak asıl olan Türkiye'ye gelen bu ikinci el cihazların kontrolünü sıkı yapmak ve buna uymayanları gerçek anlamda cezalandırmaktır. Aynen otomobil içinde olduğu gibi. Eğer bu kontrol iyi yapılırsa hem Türkiye'ye hurda ithali durdurulur hem de yurtdışında çok iyi durumda olan cihazlar yenilerinin yarı fiyatına, bazen altına alınarak kaynak israfı önlenir.’’

KADIKÖY Haydarpaşa Rıhtım Caddesi Reşit Efendi Sokak'ta yıllardan beri bir taksi durağının bulunduğu bilinir. Son zamanlarda bu durak fiili olarak trafik görevlilerince kaldırılmaktadır. Özellikle taksilerin yolcu almak üzere beklemeleri engellenmektedir. Buradaki amacın, trafiğin genel akışını ve kamu düzenini sağlamak olmayıp, Kadıköy-Ünalan hattında çalışan minibüs dolmuşların haksız çıkar sağlamasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Muammer DEMİRTAŞ-KADIKÖY

EMEKLİ Sandığı'nın Etiler Dinlenme ve Bakımevi'nin bir sakini diyor ki: ‘Bakımevi 65 yaş ve üzeri yaklaşık 700 emekliye hizmet veriyor. Ne yazık ki, söz konusu evin muhtelif sağlık merkezi içindeki göz muayene ünitesinde bir göz tansiyon aleti bulunmuyor. Gerekçe olarak da ödenek olmadığı söyleniyor. Yapılan boya, halı, fayans ve gül bahçesindeki sökülüp yenilenen yolları düşünürseniz onlarca milyar gittiğini göreceksiniz. Peki 10 milyara bir göz tansiyon aleti nasıl alınamıyor?’

MALTEPE, Dragos sakinleri olarak önemli bir ricada bulunacağım. Doğalgaz altyapısı olmadığı, şebeke tesisatının henüz yapılmadığı ileri sürülerek konutlarımıza gaz verilmesi hususundaki isteğimiz kabul edilmiyor.

İGDAŞ bu gibi durumlarda abonelerden katkı payı almayı düşünebilir mi?

Haydar MEMİŞOĞLU-MALTEPE

ROMA'da yapılan NATO toplantısında, toplantı salonunun duvarında bulunan Türk bayrağının ölçüleri ve boyutları yanlıştır. Üyesi olduğumuz bir kuruluşun bizim bayrağımızı bilmemesi onlar için büyük bir utançsa da, bunu onlara bildirmeyen Dışişleri Bakanlığı ve orada bulunan diğer devlet erkanı için daha büyük bir utançtır. Bayrağını bilmeyen ve buna sahip çıkamayan bir ulus olmayalım.

Hasan ÖZYURT