Türkiye-Rusya ilişkilerinde zıtlıkların çarpıcı birlikteliği

Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini alması nedeniyle Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin ciddi bir kriz içinde seyretmekte olduğunu, her gün Washington cephesinde ortaya çıkan yeni olumsuz gelişmeler üzerinden izliyoruz.

Haberin Devamı

Peki ABD ile ilişkilerinde bu sarsıntıyı yaşadığı bir sırada Türkiye’nin S-400’leri aldığı Rusya ile ilişkileri nasıl seyrediyor? Türkiye-Rusya cephesindeki bazı son gelişmelere baktığımızda, tabloda beliren görüntüleri şöyle özetleyebiliriz:

1- MOSKOVA’DAN ABD VE TÜRKİYE’YE KARADENİZ TEPKİSİ

9 Şubat’ta bir grup ABD ve Türk donanma gemisinin, uçakların da katılımıyla Karadeniz’de düşman bir denizaltıyı yakalama senaryosuna dayalı ortak bir deniz tatbikatı gerçekleştirdiklerinden haberimiz oldu” diye söze girdi Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, 18 Şubat tarihindeki basın toplantısında.

Açıklamaya göre, tatbikata USS Donald Cook ve USS Porter muhripleriyle, bir ABD P-8 Poseidon deniz karakol uçağı ile TCG Oruçreis ve TCG Turgutreis firkateynleri ile iki Türk F-16 savaş uçağı ve bir keşif uçağı katılmıştır.

Haberin Devamı

Zakharova, ABD Savunma Bakanlığı’nın bu tatbikatla “ABD ve müttefiklerinin Avrupa güvenliğinin güçlendirilmesine katkı yaptıkları” yolundaki açıklamasına da dikkat çekti, “Bu tatbikatın Rusya karşıtı bir hamle olduğunu herkes görebilir. Tatbikat, Karadeniz sahilimize yakın bir bölgede, sınırlarımızın hemen yanı başında gerçekleştirildi ve dolayısıyla barış ve istikrarı tehdit ediyordudedi. Rus Sözcü, “Altıncı Filo’nun Karadeniz’de bir düşman bulmaya çalıştığı anlaşılıyor ama boşuna arıyorlardiye ekledi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın web sitesinde girildiğinde, 10 Şubat günü aynı konuda “Deniz Kuvvetlerimiz ile ABD Deniz Kuvvetleri unsurları Karadeniz’de geçiş eğitimi icra etti” başlıklı bir haberin görsel malzemeyle birlikte yer aldığı görülebilir. Açıklamada “Faaliyet kapsamında icra edilen temel deniz harp nevilerine yönelik eğitimler; iki ülkenin Deniz Kuvvetleri unsurları arasında işbirliğini güçlendirmiş ve birlikte çalışabilirliğe katkı sağlamıştır” deniliyor.

Özetle, Türkiye ve ABD’nin, bu tatbikatla Karadeniz’de Rusya’ya karşı birlikte “sancak ve varlık gösterdiklerini” söyleyebiliriz. Milli Savunma’nın web sayfasındaki haberde, birinde Türk ve diğerinde ABD bayrağının dalgalandığı yan yana giden iki savaş gemisinin fotoğrafı göze çarpıyor. Zakhorava’nın açıklaması, Moskova’nın bu sancak ve varlık gösteriminden duyduğu ciddi rahatsızlığın bir ifadesidir.

Haberin Devamı

2- RUSYA FIRAT KALKANI BÖLGESİNİ VURUYOR:

Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun (ÖSO) kontrolünde bulunan “Fırat Kalkanı” bölgesinde iki ayrı noktadaki akaryakıt pazarları geçen hafta cuma günü füzelerle vuruldu. Kim ateşlemişti bu füzeleri?

Ankara Temsilci Yardımcımız Uğur Ergan’ın geçen çarşamba günkü haberinden, bu balistik füzelerin Rusya tarafından ateşlendiğini öğrendik. Aldığım bilgiler, balistik füzelerin Suriye’nin batısında Lazkiye’deki Hmeymim hava üssü civarından ve ayrıca Halep’in 30 kilometre kadar doğusundaki Kuveires hava üssünden ateşlendiğine işaret ediyor.

Hedef alınan akaryakıt pazarlarından biri El Bab bölgesindeki Tarhin, diğeri ise Fırat’ın Türkiye’den Suriye’ye giriş yaptığı Cerablus kasabasının yakınlarındaki el Hamran’da bulunuyor. Fırat’ın doğusunda ABD’nin kontrolündeki bölgede çıkartılan petrol bu akaryakıt pazarlarına getirilerek, buradaki derme çatma rafinelerde işlendikten sonra mazot ve benzin olarak satışa çıkıyor. Söz konusu akaryakıt pazarları, Fırat Kalkanı bölgesinin hem ekonomisi hem de elektrik üreten jeneratörlerin çalıştırılabilmesi bakımından kritik bir önem taşıyor.

Haberin Devamı

El Cezire web sitesinde önceki gün çıkan bir haberde, saldırılarda 200’den fazla akaryakıt tankerinin tahrip olduğu, çıkan yangınların söndürülmesinin 20 saat sürdüğü bildirildi. Üstelik, bu saldırı bir ilk değil. Rusya, Cerablus’taki akaryakıt pazarını geçen ekim ayında da bu kez Doğu Akdeniz’deki bir savaş gemisinden attığı balistik füzelerle vurmuştu.

Rusya’nın Türkiye’nin kontrolündeki Fırat Kalkanı bölgesindeki bu merkezleri vurmasının arkasında hangi saikler yatıyor? Rusya’nın hesaplayarak attığı bu adımın, her halükârda Türkiye’nin buradaki varlığını ve sahaya hâkim olan ÖSO gruplarını zora sokmaya dönük bir güç gösterisi olduğu aşikâr.

3- NÜKLEER REAKTÖRDE ATILAN ÖNEMLİ ADIM

Haberin Devamı

Bu arada, Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler ve enerji alanındaki işbirliği bu gibi gelişmelerden hiçbir şekilde etkilenmeden kendi zemininde ilerlemeye devam ediyor. Geçen çarşamba günü Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nın üçüncü ünitesinin temel atma töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin’in videokonferans üzerinden katılımlarıyla gerçekleşti.

Putin ile Erdoğan’ın konuşmaları, son derece sıcak mesajlarla örülüydü. Putin, “Koronavirüs pandemisinin yarattığı güçlükler bile Akkuyu projesinin aksamadan uygulanmasını engelleyemedi” diye konuştu. Putin, ilk ünitesi 2023 yılında devreye girecek olan Akkuyu’nun Çok yönlü Türk-Rus ortaklığını daha da ileri götüreceğini, iki ülke hakları arasında dostluk ve karşılıklı anlayışı daha da güçlendireceğini” belirtti.

Haberin Devamı

Erdoğan ise projeyi Türk-Rus işbirliğinin sembollerinden biri olarak gördüklerini kaydederek. İşbirliklerini yeni projelerle derinleştirme noktasında Putin ile aynı güçlü iradeyi paylaştıklarınısöyledi. Cumhurbaşkanı, Putin ile diyaloglarının yalnızca ikili ilişkilerde değil bölgesel ve barış ve istikrarın korunmasında da “kilit rol oynadığına” dikkat çekti.

İlginç bir nokta, Erdoğan’ın turizm konusunda da bir mesaj vererek, 2020’de ekonomi alanında olduğu gibi turizmde de yaşanan ivme kaybının bu yıl telafi edileceğini belirterek, “Sağlık altyapımız ve güvenli turizm anlayışımızla bu sene de Rus misafirlerimizi ağırlamaya hazırız” mesajını vermesiydi. Erdoğan, konuşmasını “En kısa zamanda değerli dostumla yüz yüze görüşmek üzere” diyerek tamamladı. Putin, “Anlaştık, çoktandır buluşmadık. Bunu yakında yapmalıyız” diye yanıtladı.

4- FIRAT’IN DOĞUSUNDA ABD’YE KARŞI RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ

Türkiye ile Rusya arasında siyasi düzeyde yakın ilişkilere işaret eden bir gelişme de geçen perşembe günü Türkiye, Rusya ve Katar dışişleri bakanlarının Katar’ın başkenti Doha’da üçlü bir çerçevede görüşmeleriydi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rus ve Katarlı mevkidaşları Sergey Lavrov ile Abdarruhman Al Sani’nin bir araya gelmeleri bir ilki oluşturdu.

Lavrov, ortaya çıkan üçlü mekanizmayı Türkiye, Rusya ve İran arasında 2017’den beri işleyen Astana formatını tamamlayıcı bir oluşum olarak nitelendirdi. Yayımlanan ortak bildiriye bakıldığında, mutabık kalınan görüşler büyük ölçüde Astana toplantılarında Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye konusunda kabul edilen ilkelerin tekrarı olarak görülebilir.

Önceki gün üç bakanın birlikte yaptığı basın toplantısında dikkat çekici açıklamalardan biri Lavrov’un “Terörizmle, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve komşu ülkelerin güvenliğini tehdit eden ayrılıkçılık girişimlerine karşı mücadele konusunda anlaştık” şeklinde konuşmasıydı.

Ayrılıkçı girişimlere karşı mücadele”, aslında Astana metinlerinde sıkça karşılaşılan bir hedef. Suriye’ye komşu ülkelerin (yani Türkiye’nin), güvenliğini tehdit eden ayrılıkçılık girişimleriyle kastedilen, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’den başkası değil. Bununla, aynı zamanda YPG’nin Fırat’ın doğusunda ABD’nin himayesinde kurduğu özerk idari yapılanmanın ayrılıkçı bir yöneliş kazanmasına karşı bir uyarı da yapılmış oluyor. Yani bir mesaj da YPG’yi destekleyen ABD’ye gidiyor.

Dolayısıyla, “Ayrılıkçılık girişimleri”ne yapılan vurgudan, Türkiye ile Rusya’nın, Fırat’ın doğusunda ABD’nin güdümünde Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir kopma eğilime karşı kararlı bir ortak bir tutum sergilediklerini anlamalıyız.

Sonuçta, bugün Türkiye ile Rusya arasında işbirliğinde yoğunlaşma, rekabet ve çatışmanın bir arada yaşandığı, bu yönüyle önemli çelişkiler de barındıran nevi şahsına münhasır bir ilişki yürüyor.

Yazarın Tüm Yazıları