Çocuklara okul öncesi dönemde din eğitimi tartışması

Bu ayın başında Ankara’da yapılan 20. Milli Eğitim Şûrası’nın başlığı “Eğitimde Fırsat Eşitliği” olmakla birlikte, kamuoyunda en çok tartışma yaratan sonuçlarından biri okul öncesinde din, ahlak ve değerler eğitimine başlanması konusunda alınan tavsiye kararı oldu.

Haberin Devamı

Şûra’nın sonunda yapılan oylamada “Okul öncesi programlarında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır” şeklindeki bir madde oy çokluğuyla kabul edildi.

Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararlar her ne kadar tavsiye niteliği taşısa da, yine de konunun tartışmaya açılıp olgunlaştırılması ve ardından uygulamaya geçirilmesi yönünde önemli bir ağırlık yaratıyorlar.

TÜRKİYE’NİN OKUL ÖNCESİ EĞİTİM HEDEFLERİ

Bu tavsiye kararı ne anlama geliyor? İlkokul eğitiminin altıncı yaşta başladığı düşünülürse, bu yaştan önce özellikle 4 ve 5 yaşlarındaki çocuklardan okul öncesi eğitime katılabilenlere din, ahlak ve değerler konularının da öğretilmesini öngörüyor.

Çocukların gelişmesi açısından yaşamsal önemde görülen okul öncesi eğitimin yaygınlaşması, uzun bir zamandır Türkiye’nin hedeflediği ve aslında belli bir mesafe de kat edilmiş olan bir konu. Okul öncesi eğitim, ağırlıklı olarak mevcut ilköğretim kurumları bünyesinde ve ayrıca resmi ve özel anaokullarında da veriliyor.

Haberin Devamı

2019-2020 öğretim dönemi başladığında, 5 yaş grubundaki çocukların okullaşmasında yüzde 71.2 gibi bir orana kadar çıkılmıştı, 2020 Mart ayında pandeminin patlak vermesinden önce. Geçen 2020-21 öğretim döneminde ise bu oran 56.9’a gerilemişti.

İçinde bulunduğumuz dönemde okulların açılmasıyla birlikte okul öncesi eğitimin de başlamasına karşılık, bu kategorideki okullaşma oranı konusunda henüz paylaşılmış bir veri yok.

Bu arada, 4 yaşında okul öncesine dahil edilen çocukların okullaşma oranı öncelikli küme olan 5 yaşa kıyasla oldukça geride kalıyor. Örneğin Milli Eğitim’in verilerine göre, 2020-2021 döneminde bu yaş grubundaki çocukların okullaşma oranı yüzde 16.4’tü.

BAKANLIĞIN ÖNERİLERİ ARASINDA YOKTU

Konunun değerlendirmesine geçmeden önce kısaca bu dosyanın Şûra’da ele alınış şekline de değinelim. Milli Eğitim Bakanlığı, Şûra öncesi katılımcılarla toplam 117 öneri paylaşıyor. Değindiğimiz başlık Bakanlığın katılımcılara gönderdiği öneriler arasında yer almıyor.

Buna karşılık Şûra’nın “Okul Öncesi Eğitimin Yaygınlaştırılması ve Eğitim Sisteminin Kalitesinin İzlenmesi Özel İhtisas Komisyonu”na muhafazakâr çizgideki Eğitim-Bir-Sen isimli öğretmen sendikası tarafından bu konuda hazırlanmış bir öneri sunuluyor.

Haberin Devamı

Yaklaşık 30 üyenin yer aldığı komisyona getirilen bu öneri gündem dışı bulunarak tartışmaya açılmıyor. Komisyon gündemine girmeyen, konunun uzmanları tarafından herhangi bir şekilde tartışılmayan bu konu Genel Kurul’daki oylamanın tamamlanmasından sonra gündem dışı getirilen beş yeni öneri arasında oylamaya sunuluyor. Öneri yaklaşık 400 kadar delegenin bulunduğu genel kurulda çoğunlukla kabul edilirken, 46 karşı oy çıkıyor.

ERKEN ÇOCUKLUKTA SOYUT ÖĞELER ANLAMLANDIRILAMAZ

Türkiye’nin eğitim alanındaki iki önemli sivil toplum kuruluşu olan Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile Eğitimde Reform Girişimi’nin (ERG) bu konuda birlikte hazırladıkları bir değerlendirme, okul öncesi din eğitimine bilimsel çerçevede eleştirel bir bakışı yansıtıyor.

Haberin Devamı

Her ikisi de Şûra’nın katılımcısı olan AÇEV ve ERG’nin değerlendirmesinde, öncelikle bu alandaki bilimsel literatür esas alınarak, küçük çocukların erken çocukluk dönemlerinde soyut öğeleri anlamlandıramadıkları, daha çok somut nesneler üzerine düşündüklerine dikkat çekiliyor. Değerlendirmeye göre, “Erken çocukluk döneminde din, ahlak ya da değerler eğitimi adı altında, bu öğelerin çocuklara tanıtılması ve/veya empoze edilmesi, çocuğun zihninde anlam veremediği düşüncelerin veya karışıklığın, kimi zaman da korkuların oluşmasına yol açabilir.

Değerlendirmede “Gelişimsel özellikleri nedeniyle çocuklardan erken çocukluk dönemlerinde, bu olguları/ kavramları anlamalarını ve hatta belli dini kurallara göre hareket etmelerini beklemek genel eğitim yaklaşımının da amaçlarına uymaz” deniliyor.

Haberin Devamı

Metinde, devamla “Değerler eğitimi ve ahlak eğitiminin evrensel tanımına ve bilimsel eğitim yaklaşımlarına uyacak şekilde kurgulanması, din eğitiminin ise bu dönemde hiçbir şekilde çocuklara verilecek eğitim kapsamının içinde yer almaması gerektiği” vurgulanıyor.

Raporun sonunda, tavsiye kararının uygulamaya geçirilmeden önce bilimsel araştırmaların gösterdiği kanıtlar çerçevesinde ve çocuk hakları norm ve standartları ile ulusal mevzuat doğrultusunda değerlendirilmesi öneriliyor.

MEVCUT UYGULAMADA İLKOKUL DÖRDÜNCÜ SINIFTA BAŞLIYOR

Bu noktada altını çizmemiz gereken bir husus var. Mevcut uygulamada ilk öğretimdeki zorunlu “Din Kültürü ve Ahlak Kültürü” dersi birinci sınıfta değil, çocukların 9 yaş eşiğine geldikleri dördüncü sınıfta verilmeye başlıyor. Dolaylısıyla, bu derse ilkokulun ilk üç yılında programda yer verilmezken, okul öncesi dönem için önerilmesi izaha muhtaç bir başlık olarak beliriyor.

Haberin Devamı

Ayrıca, 2014 yılında düzenlenen bir önceki 19’uncu Milli Eğitim Şûrası’nda ilkokul birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarda “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersine yer verilmesine ilişkin bir tavsiye kararı alınmasına karşılık, bu öneri uygulamaya konmadı.

Meselenin bir diğer yönü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla ilgili. AİHM’nin zorunlu din dersleri konusunda aldığı ihlal kararlarının Türkiye tarafından uygulanmadığı gerekçesiyle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nden bir dizi karar çıkmış bulunuyor. Bu kararların ardından bir de okul öncesi eğitimde din eğitimine geçilmesi, Türkiye ile Avrupa Konseyi arasında yeni bir soruna yol açabilecek nitelikte görünüyor.

Bu arada, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da 2013-2014 döneminden bu yana belediyeler ve derneklerce açılan kreşlerde 4-6 yaş grubundaki çocuklara din eğitimi verdiğini hatırlatalım. Diyanet’in 2020 yılı faaliyet raporunda 4-6 yaş grubunda 181 bin 808 öğrencinin din eğitimi gördüğü belirtiliyor. Bunlardan 90 bin 657’si erkek, 91 bin 151’i kız çocuğu.

BAKAN: ‘TAVSİYEDİR, UYGULAMA ZORUNLUĞU YOK’

Peki bu konuda Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ne düşünüyor? Bakan, Şûra’dan sonra kendisine spesifik olarak bu konuda yöneltilen bir soruya şu karşılığı vermişti:

Buradaki önerinin doğruluğunu ve yanlışlığını Milli Eğitim Bakanı olarak tartışamam. Bildiğiniz gibi Şûra kararları, tavsiye niteliğindeki kararlardır. Uygulanma, yaptırım zorunluluğu yoktur. Milli Eğitim Bakanlığının en yüksek danışma kurulu olarak Şûranın aktif olarak bizim belirlediğimiz önceliklerde çalışmasını istedik. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı olarak Şûrada gerek oybirliği gerekse oy çokluğuyla kabul edilen tüm kararları yeniden değerlendireceğiz, belirlemiş olduğumuz eğitimde fırsat eşitliği çerçevesinde alt başlıklarda gerekli yerlere dercedip ona göre yol haritamızı çıkaracağız. Yani burada alınan her kararı, Milli Eğitim Bakanlığı olarak benimsediğimiz, reddettiğimiz veya kabul ettiğimiz anlamına gelmiyor.”

Görüleceği gibi, Milli Eğitim Bakanı genel ifadelerle konuşarak kendisini herhangi bir şekilde bağlamıyor. Bir bu kadar önemlisi, Bakanlık olarak Şûra’da kendi belirledikleri önceliklerin çalışılmasını istediklerini hatırlatıyor. Söz konusu öneri bu öncelikler arasında yer almıyordu.

Şûra’da çıkan bu tavsiye kararının uygulama durumu önümüzdeki dönemin eğitim alanında izlenmesi gereken kayda değer sorularından biri olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları