Karlı havada yemek siparişi verilir mi, verilmez mi?

İstanbul Valiliği, ikinci bir emre kadar moto kurye hizmetini yasakladı. Çok yerinde bir karar. Diğerlerine de örnek olsun. Ama bu yasak gelmese birçok firma hizmete, birçok kişi de sipariş vermeye devam edecekti. Bu meselede vicdani olarak nerede durmalıyız, görüşleri ve karşı görüşleri derledim...

Haberin Devamı

- TEZ: Ne var ki bunda? Kar-kış demeden ben de her sabah işime gidip her akşam geri geliyorum. Bu kadar abartacak bir durum yok ortada.
ANTİTEZ: Bu yokuşlu şehrin buzlu yollarında motor kullanmak, senin otobüsle, metroyla, vapurla ya da arabayla işe gitmenle aynı şey değil ama.
-TEZ: Siparişimi ille de güzel havalarda, günlük güneşlik zamanlarda mı vereceğim? Asıl böyle zor zamanlarda lazım kurye hizmeti.
ANTİTEZ: Topu topu senede üç-beş gün. Pizza yemesen ölmezsin. Makarna haşlayamıyor musun, iki yumurta kırıp yiyemiyor musun?
 -TEZ: O zaman karlı havalarda asker de nöbet tutmasın, sağlık çalışanı da mezraya gitmesin, hatta kar temizleme çalışanları da işi bıraksın...
ANTİTEZ: İkisi aynı şey mi? Biri zorunluluk, diğeri keyfi. Doğru olan bütün bu zor meslekleri yapanlara gerekli donanımın sağlanması.
 -TEZ: Firma hizmet veriyorsa, ben bu hizmeti aldığım için niye vicdan azabı çekeyim? Alan memnun, veren memnun. Kime ne bundan?
ANTİTEZ: İyi de burası Türkiye. İnsanların üç kuruş kazanabilmek için hangi koşullarda çalışmaya zorlandıklarından haberin yok galiba...
 -TEZ: İş kuryeye gelince humanist kesiliyorsun ama taksici seni karlı havada almayınca kıyameti koparıyorsun. Bu ne yaman çelişki?
ANTİTEZ: Biri dört tekerin üstünde, kapalı alanda, kaloriferi var. Öbürü iki küçücük tekerin üstünde. Bir kaza anında bedeni korumasız.
 -TEZ: Ben sipariş vermeyeyim de moto kuryeler işsiz mi kalsın? İnsaflı olalım derken asıl insafsızlık bu. Bırakın da adamlar işlerini yapsın.
ANTİTEZ: Sen bir de onu kuryeye sor bakalım. Karlı havada dişini sıkıyorsa bayıldığından değil, yapmazsa işini kaybetme korkusundan.

Haberin Devamı

Fatma Girik hatıratı
Yeşilçam’dam koca bir çam, dört yapraklı yoncanın bir yaprağı düştü toprağa.
Fatma Girik’i kaybetmenin belki de tek tesellisi bize emanet ettiği filmleri.
Öyle ya sanatçılar aslında eserleriyle yaşar, onlar varoldukça kendileri de ölümsüz olurlar.
180’den fazla filmi arasından en sevdiklerim hangileri diye düşündüm.
Birinci sıraya “Şoför Nebahat”i koydum.
Sonra “Toprak Ana”, “Ezo Gelin” ve “Yılanların Öcü” var. “Boş Beşik”i izlediğimde küçüktüm. Ne ağlamıştım... Unutamam o yüzden. Bir de “Kanlı Nigar”ı hep özel bir yere koyarım. İnsanın aklına gelince bile gülümsetiyor.
Peki sizin Fatma Girik filmleriniz hangileri olurdu?

Haberin Devamı

Selami Şahin’in kırmızı çizgisi
Selami Şahin, kızı Meryem Şahin’in şarkıcı Edis’le öpüşür gibi göründüğü (“göründüğü” diyorum çünkü bence yanlış açı kurbanı oldular) fotoğraf hakkında konuştu:
“Çocuklarım büyüdü, onların hayatına karışmıyorum. Evlatlarım benimle arkadaş gibidir. Onlar karar verir bense karşılarım.”
Anlayana kapak gibi cevap aslında.
Belki kızlarının hayatlarını babalarına sormaktan vazgeçeriz böylece. Aile içinde rahatsızlık yaşandığı belli. Anne-kızın tartıştığı söyleniyor ama dışarıya karşı böyle net bir çizgi çekti Selami Şahin. Bravo doğrusu.

Evlerden ırak
◊ Bülent Serttaş'ı trençkotu...
Karlı havada yemek siparişi  verilir mi, verilmez mi
Tuhaf trençkotunun 16 bin 500 lira olduğu ortaya çıkınca “Çantamı görmediler, o da 12 bin lira” açıklaması yaptı.
◊ Merve Boluğur şıpsevdiliği...
Erkan Şen’den ayrılıp Emre Kaya ile yakalandı. Yakalansın, hobi olarak yine yakalansın ama her birine “gerçek aşk”, “aşkın dibi” gibi şeyler yazmıyor mu... Murat Dalkılıç’ı hâlâ unutamadı hissi geçiriyor insana.
◊ Serdar Ortaç şuursuzluğu...
2003 yılında “Nehir Gözlüm” şarkısını platonik âşık olduğu Nehir Erdoğan’a yazdığını açıklamıştı. 19 yıl sonra aynı şarkıyı platonik aşkı Cansu Dere’ye yazdığını söylüyor. İnsan platonik aşkını karıştırır mı canım?

 

 

Yazarın Tüm Yazıları