İğne size, çuvaldız bize

Biz doktorlar, obezite ve diyabet tanısı koyduğumuzda hemen siz hastalar ve besin üreticilerini suçluyoruz. Oysa biz de suçluyuz.

Haberin Devamı

Kronik hastalıkların patlama yaptığı bir dönemdeyiz. Yaşı 50’yi geçen her iki kişiden birinde ya obezite, diyabet, hipertansiyon ya da artrit, damar sertliği, yağlı karaciğer, safra taşı gibi kronik sorunlar var.
Patlamanın, özellikle de obezite ve diyabet patlamasının hareketsizlik ve beslenme yanlışlarımızdan kaynaklandığı ise kesin.
Bu gibi konular açılınca biz doktorlar hemen besin üreticileri ile siz hastaları suçlar, sorumlu tutarız.
Oysa tek suçlu ya da sorumlu ne sizsiniz ne de besin endüstrisidir.
Biz de suçluyuz!
Nedeni mi? Buyurun...
Obezite ve diyabet patlamalarının kötü beslenme ve az hareket etme sorunları ile ilişkili olduğu kesin ama neredeyse 7,2 şiddetindeki bu patlamada, diyabette yıllardır o ilacı mı, bu ilacı mı kullanalım diye tartışan, tıp kongrelerinde beslenme-diyabet ilişkisine en fazla iki satır ayırıp aktivite-diyabet ilişkisini neredeyse tümüyle unutan, kan şekerindeki yükselmeyi ilaçsız, hapsız nasıl çözeceğini değil de Türkiye’de insülin satışlarının neden az olduğu sorusuna kafa patlatan ve önüne gelen her diyabetliye bir antidiyabetik hap ya da insülin yazan doktorların da sorumluluğu var.
Keza sigara içen, göbek büyüten, kötü beslenip az hareket eden hastasını “bunları düzeltmen lazım” diye uyarmayan, kilo vermesi, yürümesi ve doğru beslenmesi için tıbbi tavsiyelerde bulunmayıp reçetesine hemen bir kolesterol hapı yazan biz doktorlar da en az sizin kadar suçluyuz.
Meselenin özü net ve açık olarak budur. Ve bu yol kötü bir yoldur.

Hemoglobin A-1C testi neden önemli

Kanda şeker seviyesinin yükselmesi hızlı ve kötü yaşlanmanın en mühim nedenlerinden. Kan şekeri yüksek seyrettiğinde bedenimizde “glikasyon” olarak tanımlanan kötü bir süreç devreye giriyor.

Haberin Devamı

Protein yapısındaki maddeler şekerle birleşip yapısal değişime uğruyor. Oluşan yeni ürünler ise hücre, doku ve organlarda toksik etkilere yol açıyor. Hızlı yaşlandırıyor, paslandırıcı süreçleri tetikliyor.
Kanda oksijen taşımakla görevli hemoglobin molekülü de bir tür protein. Şeker arttığında o da glikasyona uğruyor ve hbA1c yapısına dönüşüyor.
Glikasyona uğramış hemoglobin miktarının artması demekse -yani hbA1c’nin yükselmesi- glikasyon süreçlerinin hızlandığı anlamına geliyor.
O halde bu testi sadece diyabetin takibinde değil, sağlıklı yaşamı ve yaşlanmayı izlemede de kullanmamız mümkün.
Makul değer 5,5 ve altı. 5,7’den sonrası “aman dikkat!” uyarısı getiriyor, 6 ve sonrası “adımlarına dikkat et, ayağını denk al!” anlamına geliyor. 6,5 ve sonrası ise “acil önlem almalısınız” diyor. Bir araştırmada hbA1c’deki yüzde 1’lik bir artışın bile kalp damar hastalığı riskinde yüzde 20’ye, göz ve böbrek damar hastalığı riskinde yüzde 40’a varan artış anlamına geldiği gösterilmiş.

Haberin Devamı

PPI ilaçları reçetesiz satılmasın

Sağlık Bakanlığımız biraz gecikerek de olsa kontrolsüz ve reçetesiz ilaç tüketimi konusunu ciddi takibe aldı.
Bu takipler hem ilaç harcamalarımızın azalması hem de ilaçlara bağlı sağlık sorunlarından korunmamız bakımından çok mühim.
Bu çerçevede antibiyotiklerin ve antidepresanların reçetesiz satışı kesin bir şekilde yasaklandı.
Aslında aynı duyarlılığı her ilaç için göstermemiz lazım ama bir öncelik sırası ile gidilecekse en başa PPI’leri yazmak gerekiyor.
PPI grubu ilaçlar mide asit pompasını felç eden, neredeyse her “midem ağrıyor, şişkinliğim, gazım, ekşimem var!” diyene reçete edilen ve ciddi yan etkilerine rağmen adeta leblebi niyetine tüketilen haplar. Tıpkı antibiyotik ve antidepresan ilaç tüketiminde olduğu gibi burada da “dünya şampiyonu” olmaya aday ülkeyiz.
Netice net olarak şu:
Bu ilaçların da reçetesiz satılmalarını hemen yasaklamak gerekiyor.
Nedeni de açık:
Mide asit pompa sistemini felç eden bu ilaçlar sorunu çözmüyor, asit pompasını felç ederek hastayı geçici olarak rahatlatıyor.
Ama bu arada kemik erimesini, B12 vitamini noksanlığını hızlandırıyor, bağışıklığımızı zayıflatıp başta protein sindirimi olmak üzere midenin ve sindirim cihazının pek çok fonksiyonunu altüst ediyor.

Haberin Devamı

90’lı yaşlara hazır olun

Ortalama ömür beklentisi her ülkede artıyor. Hemen her ülkede insanları ömrü az ya da çok uzuyor.
Ömür uzaması şampiyonu ülkelerin başında da Güney Kore ve Fransa geliyor.
2030 projeksiyonunda uzun yaşam şampiyonlarının bu iki ülke olacağı anlaşılıyor. Özellikle Güney Kore’nin başarısı son derece dikkati çekti.
Güney Kore’de 2030 yılında dünyaya gelecek bir kız çocuğunun 90 yaşı geçme olasılığının yüzde 57 olacağı hesaplanmış. Güney Kore’nin ipi birinci göğüslemesinin sebepleri olarak da şunlar sayılıyor:
Geleneksel beslenme alışkanlıklarına bağlı kalınması, giderek artan kaliteli yükseköğretim ve eğitim düzeyi ve yaratılan ekonomik mucize.
Ben bu bulgulardan ilkini yani “geleneksel beslenme alışkanlıklarına bağlı kalma” maddesini pek önemsiyorum.
Bizim ve daha birçok ülkenin temel yanlışı, binlerce yılda oluşturduğu beslenme kültürünü bırakıp sağlıksız “batı tipi beslenme”ye yani “fastfood yiyecek ve içeceklere” yönelmesidir.
◊ Dr. Murat Keklikoğlu

Haberin Devamı

Kalın bağırsak kanserlerigençlerde ürkütücü bir artış gösteriyor

Yakın zamana kadar kolon ve rektum kanserleri gençlerde nadir görülen kanserler arasındaydı. Araştırmalar bu kanserlerin son yıllarda 20’li ve 30’lu yaşlarda da korkutucu bir artış gösterdiğine işaret ediyor.
Bu artışın da gençlerde giderek belirginleşen obezite sorunu, aşırı işlenmiş gıda tüketimi/fastfood beslenme ve yaygınlaşan sigara-alkol alışkanlıkları ile ilişkili olduğunun altı çiziliyor.
Özellikle fastfood besinler, kızartılmış gıdalar, kötü yağlar, posa fakirliği en çok suçlananlar.
Özeti şu: Çocuklarınızın ne yiyip içtiklerine dikkat edin.
Bu dikkati sadece obez değil, normal kilolu çocuklarınız
için de devam ettirin.
◊ Dr. Murat Keklikoğlu

Yazarın Tüm Yazıları