Çocuklara kızmak onları nasıl etkiler?

BİRÇOK aile çocuğuna kızar. Acaba ailenin kızması çocuğu nasıl etkiler?

Haberin Devamı

 

 

Çocuklara kızmak onları nasıl etkiler

Kızmanın temelinde, öfke vardır. Öfkeyi sağlıklı ve sağlıksız diye ikiye ayırmak mümkün.

Sağlıksız öfkede birey kendi yaralarını, sağlıklı öfkede değerlerini korur.

Trafikteki öfkeli insanların çoğunda, öfke sağlıksızdır ama liderlerdeki öfke sağlıklıdır. Örneğin Atatürk, Gandi, Mandela emperyalist güçlere karşı öfkeliydi. Çünkü bağımsızlık değerini koruyorlardı.

YALAN SÖYLEME

Bir baba, çocuğuna ‘yalan söylediği için’ kızdığını söyledi. Nedeni sorunca, “Otoritem sarsıldı” dedi. Ama başka bir baba, “Benim için dürüstlük önemlidir” dedi.

Haberin Devamı

Birinci baba, öfkeyle kendi yarasını (otorite); ikinci baba ise bir değeri (dürüstlük) koruyor.

Peki, bu iki kızma kendisini nasıl gösterir?

ŞİDDET VE KARARLILIK

Sağlıksız öfkedeki kızma kendisini ‘şiddet ve bağırma’ olarak; sağlıklı öfkedeki ise ‘kararlılık’ olarak gösterir. Ebeveyn şiddetlenmez. Kendisini sakince ifade eder.

Peki, bu iki kızmanın çocuğa etkisi nasıl olur?

Çocuklara kızmak onları nasıl etkilerDEĞERSİZLİK DUYGUSU

Aile, çocuğuna kendi ihtiyacından dolayı kızarsa çocukta korku ve değersizlik duygusu oluşmaya başlar. Çocuk der ki “Ailem kendi ihtiyacından dolayı bana kızıyor”.

Ailesi tarafından kullanıldığını bile düşünebilir. Örneğin çocuk “Ailem kendi başarı imajını sürdürmek için benim başarılı olmamı istiyor ve bana kızıyor” der.

Aile, bir değer ihlalinden dolayı kızarsa çocukta değersizlik duygusu oluşmaz çünkü çocuk bilir ki bu kızmanın temelinde ‘ailenin kendi ihtiyaçları’ yok, bir ‘değer’ var.

Peki, değer ihlalinden dolayı duyulan öfkede, şiddet veya bağırma yok mudur?

Ben çok rastlamadım. Genellikle sakinlik, kararlılık ve kesinlik vardır.

KARARLI SÖYLEM

Kısacası, kendi ihtiyacımızdan dolayı öfke oluşursa bunu çocuğa yansıtmadan, kendi içimizde çözmeliyiz. Onlara asla kızmamalıyız. Bu, çocuğa zarar verir.

Haberin Devamı

Değer ihlali görürsek, bunu çocuğa sakince ve kararlılıkla söylemeliyiz. Aslında bu söyleme ‘kızma’ değil, ‘kararlı söylem’ diyebiliriz. Bu, çocuğa zarar vermez. Tam tersi değer oluşturur. Çocuk mutlu ve huzurlu büyür.

DERS SÜRELERİ KISALTILMALI MI?

MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ders saatlerinin kısaltılması gerektiğini söyledi. Acaba bu değişim, öğrenmenin kalitesini arttırır mı? 1990’larda Amerika’da birçok eyalet ders sürelerini 50 dakikadan 90 dakikayı çıkararak, ‘blok ders’ sistemini benimsedi. Amaç
öğrenmenin kalitesini arttırmaktı. Ama kalite bazı derslerde arttı, bazılarında artmadı. Peki bunu belirleyen etken neydi? Dersin işleniş şekli.

Haberin Devamı

Öğretmenin anlatımına bağlı, öğretmen merkezli derslerde, çocuklar sıkıldı ve blok ders öğrenmeyi ‘olumsuz’ etkiledi. Keşfetmeye ve deneye bağlı öğrenci merkezli derslerde ise öğrenmenin kalitesi arttı. Çünkü keşfetmenin olduğu derslerde, kısa süre öğrenme sürecini bölüyordu. Çocuklar deneyinin sonucuna ulaşamadan ders bitiyordu. Hatta Amerika’daki blok dersleri örnek alan çoğu Latin Amerika ülkesi de başarısız oldu. Çünkü orada da dersler çoğunlukla öğrenci değil, öğretmen merkezliydi. Bu sebeple aslında derslerin süresini kısaltmaktansa derslerin doğasını değiştirmemiz gerekir. Asıl o zaman çocuklar sıkılmaz. Unutmayalım ki Maria Montessori der ki “Öğrenme sürecinde olan bir çocuk 4 saat konsantre olabilir”.

Haberin Devamı

ÇOCUKLAR NEDEN HEMEN BÜYÜMEK İSTER?

Çocuğum 5 yaşında ve sürekli “Anne ben ne zaman büyüyeceğim?” diye soruyor. Nasıl bir yanıt vermeliyim?

Maalesef toplumumuzda çocuklar güçsüzlük duygusuyla büyüdüğü için bu duygudan kurtulmak için hemen büyümek istiyor. Aile bu güçsüzlük duygusunu nasıl yaratıyor? Biri direkt diğeri dolaylı olmak üzere iki farklı yöntemle yapıyor. Örneğin, “Yemeğini yemezsen büyümezsin” diyerek, çocuğa “Senin görevin büyümek” mesajını veriyor. Büyümenin de bir yaşı olmadığına göre çocuk her zaman eksik veya güçsüz hissediyor. Aile bazen de çocuğa dolaylı olarak mesaj veriyor. Örneğin, “O senin yapabileceğin bir iş değil” veya “O iş için sen daha küçüksün” gibi söylemlerde bulunuyor. Çocuk da hemen büyümek istiyor. Peki, aile ne demeli? Eğer çocuk bir işe kalkışırsa o işin mutlaka onun seviyesinde olan bir kısmı vardır. İşbölümü yapıp, o kısım çocuğa yaptırılmalı. Çocuk bu durumda, benim seviyem ne olursa olsun, “Her seviyede bir iş yapabilirim” der. Büyümeye çalışmak yerine doya doya çocukluğunu yaşar.

Haberin Devamı

ÇOCUKLAR NEDEN YEMEK YEMEZ?

Çocuğum yemek yemiyor. Zorla yemek yediriyorum. Ne yapmam lazım?

Bireylerin bilinçaltı olduğu gibi toplumların da bilinçaltı vardır. Carl Jung buna ‘kolektif bilinçaltı’ der. Atalarımız çoğunlukla göçebe yaşadığı için açlık ve soğuk her zaman büyük bir tehdit olmuştur. Bu iki tehdit kolektif bilinçaltına işlemiş ve günümüze kadar gelmiştir. Bundan dolayı çocukların aç kalmasından ve üşümesinden çok korkarız. Zorla yemek yediririz veya zorla giydiririz. Hiçbir canlı açlıktan ölmez (aç bırakmak ya da yiyecek bulamamak hariç tabii ki) veya bile bile kendini soğuğa maruz bırakmaz. Onun için ailelerin bu konuda baskıyı kaldırması ve çocuğunun neden yemek yemediğini keşfetmesi gerekir. Aileler kaygılarını yenip sebeplerini anlarsa, sorumluluğu çocuğa bırakırsa, çocuk kendi doğasına dönüp yemeye başlar.

 

NOT: Toplumun aydınlatıcısı olan tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutlarım.

Yazarın Tüm Yazıları