Genetik yük mü yaşam tarzı mı

Genetik yükünüz ağır, genetik mirasınız kötü de olsa, erken yaşlarda etkili ve kalıcı bazı yaşam tarzı değişiklikleri ile pek çok kronik sağlık sorununu çözebilirsiniz... Nasıl mı? İşte bazı ipuçları...

Haberin Devamı

Diyabetten hipertansiyona, Alzheimer’dan Parkinson’a pek çok sağlık sorununda genetik yükünüz –ya da genetik mirasınız- önemli bir belirleyici olsa da, en az onun kadar önemli olan bir risk faktörü daha var: Yaşam tarzı yanlışları! Özellikle obezite dahil kronik dejeneratif hastalıklar ve bazı kanserler söz konusu olduğunda yaşam tarzının en az genetik yük kadar etkili olduğu kesin. Genetik yükünüz ağır, genetik mirasınız kötü de olsa erken yaşlarda yapabileceğiniz etkili ve kalıcı bazı yaşam tarzı değişiklikleri pek çok kronik sağlık sorununu önleyebiliyor. Önleyemeseler bile geciktiriyor. Daha da önemlisi o sağlık sorununun muhtemel zararlı etkilerini hafifletiyor, sorun oluşturma gücünü azaltıp oluşturabileceği tahribatı minimuma indiriyor.

Haberin Devamı


TİP 2 DİYABETİ ÇÖZÜN

Diyelim ki, insülin direncine kodlanmış bir genetik kurgunuz –ya da kusurunuz- var. Eğer insülin direncini tahrik etmeyecek tarzda beslenir, biyolojinize uygun yakıtlar alır, aktif, hareketli, egzersiz yoğunluğu yüksek bir hayat sürerseniz insülin direncinin gelişimini geciktirir, gücünü ve etkisini hafifletebilir, hatta sorunu tamamen çözerek oluşabilecek bir tip 2 diyabetin ve kilo fazlalığı- obezite probleminin önüne geçebilirsiniz. Yine diyelim ki, tip 2 diyabetiniz var ve hayat tarzınızı tepeden tırnağa değiştirip beslenmenizi, aktivitenizi baştan aşağı değiştirdiniz. Aktif, egzersize dayalı yaşamı ve doğru beslenmeyi hayatınızın vazgeçilmezlerinden biri yaptınız. Hatta biraz daha gayret edip fazla kilolarınızdan kurtulup alkolden sigaradan uzak yeni bir hayata odaklandınız. Çok büyük bir olasılıkla kötü bir genetik miras gibi düşündüğünüz diyabete veda edecek, en azından onu en fazla bir iki hapla yönetebileceksiniz.

TESLİM OLMAYIN

Bir iyi haber de şu: Yeni bir çalışma egzersizi bir yaşam tarzı alışkanlığı yapabilen diyabetlilerde göz, kalp ve böbreklerde sorun çıkma ihtimali de minimuma iniyor.Kısacası “genetik mirasa teslim olmak” yok. Hangi yaşta olursak olalım yaşam tarzımızdaki yanlışlardan kurtulmanın faydası olduğu ve olacağı kesin. Daha dikkatli besleneceğiz. Daha aktif bir hayat süreceğiz. Daha güzel uyuyacağız. Stresten uzak huzura odaklı bir yaşam ortamı oluşturacağız... Yaşam tarzımızdaki yanlışlardan kurtulmak kötü bir genetik mirasa teslim olup hasta biri olmamanın en etkili yoludur.

Haberin Devamı


D VİTAMİNİ İÇİN GÜNEŞ ŞART


Kontrolsüz ve uzun süreli güneşlenmenin deri kanserine yakalanma riskini arttırabileceği yüzlerce araştırma ile onaylanmıştır. D vitamini ihtiyacımızı sadece besinlerle karşılayamayacağımız, güneşlenmek zorunda olduğunuz da doğru ve onaylanmış bir bilgidir. Günde 1 kilo balık veya 10 bardak süt de içseniz yetinmeyip yoğurda, peynire ağırlık da verseniz, hatta her kahvaltınıza bir adet yumurta da ekleseniz yeterince güneşlenmeden yeteri kadar D vitamini asla stoklayamazsınız. Peki, o zaman ne yapacağız?
Çare şu: Güneşten usulüne uygun şekilde faydalanmaya çalışacağız. Bu işi güneşin dik geldiği öğle saatlerinin dışında, koruyucu kullanmadan, 10-15 dakika kadar güneşte kalarak yapacağız.

Haberin Devamı

FAZLA KİLO VARSA İYİ UYKU OLAMAZ


Kİlo fazlalığı olanlar uykuda rahat nefes alıp veremiyor. Kilo sorunu uykunun süresini kısaltıp kalitesini bozuyor. Kilo sorunu olanlarda horlamaya, obezlerde ise uykuda solunum durmaları yani “uyku apnesi” ataklarına daha sık rastlanıyor. Şişmanların %50’sinin uyku düzeni bozuk, en az %80’inin ise uyku kalitesi düşük. Bu kişilerin ertesi gün başları daha sık ağrıyor, daha yorgun oluyorlar, dikkatleri daha az, bu nedenle de ev, iş ve trafik kazalarını daha sık yapıyorlar. Şişman şoförlerin direksiyon başında uyuklama ve kaza yapma ihtimalleri daha fazla… horlama ve uyku apnesi gibi bir sorununuz varsa önce bel çevrenizi ölçün, erkekseniz 100, kadınsanız 90 cm.nin altına indirmeye gayret edin.

Haberin Devamı

Midenin dişi yok


Yavaş yemek, yani her lokmayı uzun uzun çiğnedikten sonra yutmak çok ama çok önemli bir sağlık avantajıdır. İyi çiğnemek hem midenin işini kolaylaştırıp sindirime yardım edecek, gıdaların içindeki lezzetlerin daha çok farkında olmamızı sağlayacak, hem de tokluk duygusunun beyne ulaşması için gerekli zamanı kazandırarak “daha az” ile doymamızı, daha az kalori kazanmamızı kısacası obeziteden korunmamızı da kolaylaştıracaktır.
ZEVKİNE VARIN
Oturulan, küçük lokmaların uzun uzun çiğnendiği, yemeğin damak zevkine varıldığı sofralar sadece daha lezzetli olmaz, daha az gaz, şişkinlik, ekşime, yanma yapar ve daha az şişmanlatırlar. Lütfen yavaş yiyin. Her lokmayı en az 20-25 kez çiğneyin. Lütfen her lokmanın hakkını verin ve sakladığı lezzetleri size sunması için ona azıcık zaman fırsatı verin. Unutmayın: Midenin dişi yok!

Haberin Devamı

Ofis hayatı obez ‘üretir’

Metabolİzma ve kilo yönetimi ile uğraşan uzmanlar, ofis hayatının önemli bir obezite nedeni olduğu konusunda hemfikirler. Kilo fazlalığı ve obezite sorununun birinci nedeni haline gelen insülin direncinin en önemli sebebi de “kasları kullanamamak”; yani günün önemli bir bölümünü oturarak “hareketsiz” geçirmek olduğu için bu bilgi hiç tartışma gerektirmiyor. Ofis hayatı aktif yaşamın birinci freni gösteriliyor, ofis çalışanları için bina içinde hatta ofislerinde yapabilecekleri aktivite planları ve alanları oluşturuluyor. İnsülin direncinin ilk başladığı yer kas dokusu, ilk ortaya çıktığı kas grubu ise bacak ve kalça, baldır adaleleri. Yeni yapılan bir çalışma (Sydney Üniversitesi) uzun süre oturmanın en az sigara kadar önemli bir obezite, kalp hastalığı, diyabet ve kanser nedeni olduğunu gösterdi. Hareketsiz yaşamın bağışıklık sistemini de güçsüz düşürdüğünü, yaşlılığa bağlı bellek kaybını hızlandırdığını, kemik erimesini tahrik ettiğini, cinsel gücü azaltıp sperm yapımına fren olduğunu gösteren çok sayıda bulgu olduğunu da hatırlatalım.


İYİ HABER

1-Yeni bir çalışma, D vitamini rezervi yüksek kişilerde hipertansiyon riskinin daha düşük olduğunu gösterdi. Çalışma Avrupa’da yaklaşık 150 bin yetişkin üzerinde yapıldı. D vitaminin her gün yeni bir marifeti ortaya çıkıyor. Kanseri engelleyen, mikroplara karşı direnci güçlendiren, diyabete fren koyan, belleği destekleyen, kemik kas ve dişlere güç, kuvvet veren bu özel vitaminden mahrum kalmayın. Ne yapın edin “D vitamini fakiri” biri olmayın.
2-Zaten biliniyordu, bir kez daha teyit edildi: ABD’de yapılan bir çalışma düzenli egzersiz yapmanın meme kanseri riskini ciddi ölçüde azaltabildiğini gösterdi. Çalışmanın sonuçlarına bakılırsa düzenli yürüyüş yapan kadınlarda meme kanseri riski % 14 daha az. Aynı çalışma herhangi bir nedenle kanser olup da kanseri yenen birinin düzenli egzersiz yaparak hastalığın tekrarlama ihtimalini de %20 azaltabileceğini gösterdi. Düzenli fiziksel egzersizin sadece meme değil, prostat ve kalınbağırsak kanseri riskini de azaltabileceğini gösteren çok sayıda araştırma var. Özetle kanserden korunmak isteyenlerin sadece “ne yiyip içtiklerine” değil, “ne sıklıkta ve yoğunlukta hareket ettiklerine” de dikkat etmeleri lazım.

KÖTÜ HABER

1-YENİ bir Harvard Tıp Okulu araştırması gösterdi ki öfke önemli bir sağlık riski. Öfke o kişilerin yalnızca çevrelerini değil, kalp ve beyinlerini de üzüyor. Çabuk ve sık öfkelenenlerde kalp krizi riski beş, beyin kanaması geçirme riski üç kat artıyor, kişinin öfkeli tepki göstermesini izleyen ilk iki saat çok önemli. İlk iki saatlik dönem riskin maksimumda olduğu zaman dilimini oluşturuyor.
2-Bir başka Harvard çalışması da kahvaltı yapmayanlarda kalp krizi riskinin yükseldiğine işaret ediyor. Sabah evinden kahvaltısını yapmadan çıkanların kalp krizi geçirme riski, güne güzel bir kahvaltı ile başlayanlara oranla %27 daha fazla.

Yazarın Tüm Yazıları