Bir arzu nesnesi olarak müzeler

Müzeler uzun bir süredir mimari tasarımlarıyla da ön planda.

Haberin Devamı

Bilbao’da Guggenheim, Meksika’daki The Museo Soumaya, Rio’daki Niteroi Contemporary Art Museum, Paris’teki Louis Vuitton Foundation, Çin’deki Ordos...
Say say bitmez.
Bu zincirin son halkası da Dubai’de açılan Museum Of The Future oldu.
Uzaktan bakıldığında uzay gemisini andıran müze, daha ilk günden içeriğiyle değil, binasının görkemli ve farklı formuyla ilgi odağı oldu, olmaya da devam ediyor.
Dubai yönetimi müze için “Dünyanın en güzel binası” iddiasında bulunuyor.
Müzenin dünyanın en yüksek binası olduğu tescillenmiş Burj Khalifa gökdelenine çok yakın bir mesafeye konuşlanmış olması da dikkat çekici.

O ÜÇ CÜMLE

Müze içinde çok amaçlı salonlar, laboratuvar ve galeri alanları var.
Hatta Amazon yağmur ormanlarının dijital olarak yeniden yaratıldığı bir salon dahi kondurmuşlar.
Ama yine de en çok dikkati çeken şey müzenin binası.
Ve bina üzerine Arap kaligrafisiyle yazılmış üç cümle.
O üç cümlede şöyle deniliyor:
“Yüzyıllarca yaşamayabiliriz ama yaratıcılığımızın ürünleri biz gittikten sonra miras kalabilir”.
“Gelecek; onu hayal edebilen, tasarlayabilen ve uygulayabilenlerindir”.
“İnovasyon, entelektüel bir lüks değildir.
Ulusların ve halkların evriminin ve gençleşmesinin ardındaki sırdır”.

MAYISI BEKLİYORUZ

Peki bizde durum ne?
Müze olarak şu an heyecanla beklediğimiz tek bir şey var, o da İstanbul Modern.
Mayısta açılışı yapılacak müzenin tasarımı Renzo Piano’nun mimarlık ofisi tarafından gerçekleştirildi.
Şu anda Galataport’a gidenlerin en çok konuştuğu şeylerden biri İstanbul Modern’in dış tasarımı.
Ama açılış sonrası esas konuşulacak şey müzenin çatı katındaki seyir terası olacak.
450 metrekarelik bu alanın en önemli özelliği tüm çatıyı kaplayan havuz.
Elbette bu havuz yüzmek için tasarlanmamış.
Boğaz’ın ve binanın arkasındaki İstanbul siluetinin suya yansımasını ziyaretçilere göstermek için yapılmış.

Bir arzu nesnesi olarak müzeler

Haberin Devamı

Müzik yasağı da sona ermeli

Açık alanlarda maske kullanımı kalktı, kapalı alanlarda ise havalandırma yeterliyse maske takmak zorunlu değil.
Doğal olarak herkes “Havalandırma hangi şartlarda yeterli?” sorusuna takıldı ama gerçekçi olalım, restoran ve kafelerin kapalı alanlarında bir süredir zaten maskesiz oturuyorduk.
Üstelik gayet mesafesiz, dip dibe, havalandırma yeterli mi değil mi diye bakmadan...
Şimdi esas mesele ise hâlâ geçerli olan 24.00’tan sonraki müzik yasağı.
Tüm yasaklar bir bir kalkarken bu yasağın sürmesi anlamsız.
Sağlık Bakanı Koca, “Müzik yasağıyla ilgili Bilim Kurulu’nun bu anlamda aldığı bir karar yoktur.
Onun da yakın dönemde kalkacağı kanaatindeyim” diyor.
Kalkmalı da zaten.
Bu iki yıllık süreçten en çok etkilenen müzisyenler oldu.
Onları daha fazla yormanın, üzmenin alemi yok.

Yazarın Tüm Yazıları