Ankara-Vaşington hattında gelişmeler

Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye-ABD ilişkilerinde önemli bazı gelişmeler meydana geldi. Rahip Brunson’un serbest kalması ve ülkesine dönmesinden sonra Ankara-Vaşington hattında olumlu yönde atılan adımlar birbirini takip etti.

Haberin Devamı

 

İlk olarak iki ülke arasında üst düzeyde telefon diplomasisi yeniden başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump kısa bir süre içinde 2 telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Bu iki ülke arasındaki sorunların üst düzeyde ele alınması ve sorunların çözümü için önemli. İki ülke liderlerinin kısa bir süre içinde yüz yüze görüşmeleri için fırsatlar ortaya çıkacağı da anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump’ın yüz yüze görüşmeleri için ilk fırsat 10-11 Kasım tarihlerinde Fransa’da ortaya çıkacak. Fransa bu tarihlerde 1. Dünya Savaşı’nın bitmesinin 100. yılının anılması için ülkede bir seri etkinlik düzenliyor. Diğer bazı ülkelerin lideriyle beraber, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump da, bu anma törenlerine katılmak için Fransa’da bulunacaklar. Rusya Devlet Başkanı Putin ve birçok Avrupa ülkesinin devlet ve hükümet başkanlarının da bu tarihlerde Fransa’da bulunması ikili görüşmeler için önemli bir fırsatı ortaya çıkartıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump’ın Paris’te ikili bir görüşme yapacakları esasen açıklanmış bulunuyor.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump 30 Kasım-1 Aralık tarihlerinde Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te de görüşme imkanına sahip olacaklar. Dünya’daki en büyük 19 ekonomi ile Avrupa Birliği’nden oluşan G-20 Grubunun liderliğini bu yıl Arjantin yürütüyor. Bu yılki G-20 Zirvesi de, bu çerçevede, Buenos Aires’de yapılacak. G-20 üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının 30 Kasım-1 Aralık tarihinde bu Zirveye katılmak amacıyla Buenos Aires’de bulunması bekleniyor. Bu tip Zirve toplantılarının marjında önemli ikili görüşmelerin de yapıldığı biliniyor.

Ankara-Vaşington ilişkilerinde geçen hafta yaşanan olumlu gelişmelerin başında, Menbiç Mutabakatının uygulanması çerçevesinde, Menbiç çevresinde ortak askeri devriyelerin başlaması geliyor. Gaziantep’te bir ay kadar süren ortak eğitim çalışmaları sonunda iki ülke askerleri Menbiç’teki ortak devriye operasyonlarını başlattılar. Menbiç Mutabakatının uygulanmasının gecikmesinin Ankara’da tedirginlik yarattığı ve Mutabakatın bir oyalanma aracı olarak kullanıldığı düşüncesinin ortaya çıktığı biliniyor. Ortak Devriye operasyonlarının başlaması bu açıdan Ankara’da olumlu karşılandı.

Haberin Devamı

Menbiç’te bundan sonra, Menbiç Mutabakatı çerçevesinde, YPG’nin elindeki ağır silahların toplanması, Menbiç’teki PYD/YPG mevcudiyetinin sona ermesi ve YPG’nin Fırat Nehri’nin doğusuna çekilmesi, Menbiç çevresinde başlayan Türk-Amerikan ortak askeri devriyelerinin Menbiç şehri içinde de başlaması ve Menbiç’te gerçek Menbiçliler tarafından yerel bir idare oluşturulması bekleniyor. Ancak bu aşamalar gerçekleştirildikten sonra Menbiç Mutabakatının tam olarak uygulandığını söylemek mümkün.

Suriye, Türkiye-ABD ilişkilerinde önemli ve sorunlu bir konu olmayı sürdürüyor. Ankara hala Vaşington’un Suriye’de ne yapmak istediğini, ABD-PYD/YPG ortaklığının nereye gittiğini, Vaşington’un DEAŞ’la mücadele etmesi için PYD/YPG’ye ileriye dönük sözler verip vermediğini, Vaşington’un PYD/YPG’ye verdiği ağır silahların (verilen sözler tutulup) ne zaman toplanacağını, Vaşington’un ABD’nin desteğiyle Kuzeydoğu Suriye’de kurulan PYD/YPG yapılanmasını ne zamana ve nereye kadar sürdürmeyi planladığını tam olarak bilmiyor. Bütün bu sorular Ankara’da Vaşington’un Suriye konusundaki niyet ve politikaları konusundaki endişe ve şüpheleri arttırıyor. Vaşington’un DEAŞ’la mücadeleden sonra Suriye’deki varlığını bölgedeki İran etkisini azaltmak amacıyla açıklamaya çalışması da, Irak’taki ABD-İran dolaylı işbirliği ve sağlanan ahenk de dikkate alındığında, Ankara açısından çok da rahatlatıcı olmuyor.

Haberin Devamı

Geçen hafta Ankara-Vaşington hattında yaşanan diğer olumlu bir gelişme de ABD’nin Türkiye’yi İran’a uygulanmasına 5 Kasımda başlayan ikinci bölüm yaptırımların dışında tutması oldu. Vaşington’dan gelen haberler Türkiye’nin İran’a uygulanacak ve İran’ın petrol ve doğalgaz sektörünü hedef alan yeni yaptırımlarının dışında (geçici de olsa) tutulacak 8 ülke arasında olduğunu gösteriyor. Vaşington’un İran’dan petrol ve doğalgaz ithal eden (Japonya, Güney Kore gibi) 8 müttefiki ülkeyi İran’a yeniden başlatılan yaptırım rejimi dışında tutmaya karar verdiği anlaşılıyor. Türkiye, İran’dan (iki ülke arasındaki boru hattından) doğalgaz ithal ediyor ve Türkiye’nin de muafiyetten yararlanacağı ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Ankara-Vaşington hattındaki “yumuşamadan” olumlu yönde etkilenecek diğer bir gelişmenin de F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslim edilmesi sürecinde yaşanacağı beklentisi ortaya çıkmış durumda. Esasen Türkiye F-35 uçaklarını sadece satın almıyor, aynı zamanda projenin önemli bir ortağı. F-35 savaş uçaklarının bazı parçaları Türkiye’de üretiliyor. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma füze sistemini satın almasını gerekçe olarak kullanan ABD Kongresi F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimi konusunda bazı şartlar getirmiş durumda. Bunlar arasında ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlarının Kongre’ye Türkiye’yle ilişkiler konusunda ortak dönemsel raporlar vermesi de bulunuyor. İki ülke arasındaki ilişkilerdeki olumlu gelişmeler ışığında Kongre’ye sunulacak raporun olumlu olması beklentisi yükselmiş durumda. Esasen Trump Yönetimi’nin F-35 konusunun Türkiye ile ABD arasında “yeni” bir sorun haline gelmesini istemedikleri, Türk yetkililerin de F-35 uçaklarının Türkiye’ye teslimi konusunda işleyen süreçte gecikme ve sorun beklemedikleri anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Doğal olarak Türkiye ve ABD arasında çözüm bekleyen birçok sorun ve konu var. İki ülke arasında üst düzey görüşme ve diyalogun başlatılmasının bu sorunların çözümüne katkı yapacağı da açık. Günümüzde telefon görüşmeleri önemli bir diplomasi aracı olarak kullanılıyor. Çeşitli uluslararası toplantıların marjında gerçekleştirilen yüz yüze ikili görüşmeler ise zaten önemli ve daha da önem kazanmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump’ın telefon ve yüz yüze görüşmeler diplomasini tekrar başlatmaları sorunların çözümünde etkili olacak. Böylece NATO müttefiki 2 ülke arasında sorunların çözümüne katkı yapacak etkili bir yol tekrar devreye girmiş oluyor.

Başkan Trump’ın dikkatinin son dönemde önemli ölçüde ABD ara seçimleri üzerinde toplandığı biliniyor. ABD için daha da büyük önem kazanan bu seçimler 6 Kasım tarihinde yapılıyor. Ara seçimlerde Kongre’nin Temsilciler Meclisi kanadının tamamı (435 milletvekili) ve (100 üyeli) Senato kanadının ise 35 sandalyesi için seçim yapılıyor. Kongre’de Cumhuriyetçi Parti’nin çoğunluğunun sürdürülmesi Trump Yönetimi için daha da önem kazanmış durumda. Kongre’de Rusya’nın 2016 Başkanlık Seçimlerine müdahalesi ve Başkan Trump’ın bu konudaki rolü konusunda sürdürülen araştırma ve soruşturmalar Kongre’yi hangi partinin kontrol edeceğini hususunu daha da önemli hale getirmiş vaziyette.

6 Kasım tarihinde, Kongre seçimleri yanında, 36 eyalette valilik seçimleri de yapılacak. ABD 50 federe eyaletten (devletten) kurulu bir federasyon. Bu eyaletlerin hangi partinin kontrolünde olduğu birçok açıdan önemli. ABD 2020 yılında yeni Başkanlık seçimlerine gidecek. Başkan Trump’ın (kendisinden önceki ABD Başkanlarının çoğunluğu gibi) ikinci dönem için de aday olmayı istediği düşünülüyor. Federe düzeydeki valilik seçimleri Trump’ın gelecek planları için de önem taşıyor.

6 Kasım ara seçimleri bu kez (her zamankinden çok daha büyük ölçüde) uluslararası bir ilgi topladı. Bunda Başkan Trump’ın kişiliğinin ve (Trump yönetiminin siyasi geleceğini etkileyebileceğine işaret edilen)  Kongre’de sürdürülen soruşturmaların etkisi olduğu açık. Ayrıca burada Başkan Trump’ın göç ve sığınmacılar konusundaki tutumu da önemli bir rol oynuyor. Trump Yönetimi’nin ABD vatandaşlık sistemini tamamen değiştirmeye kadar götürdüğü göçmen aleyhtarı politikaları Amerikan toplumunu ikiye bölmüş ve uluslararası ilgiyi üzerine toplamış durumda.

Başkan Trump’ın göç konusunu 2016 Başkanlık seçim kampanyasından bu yana sürekli olarak (siyasi amaçları doğrultusunda) kullandığı ve konunun Amerikan siyasetini ikiye bölmüş olduğu zaten biliniyor. Başkan Trump’ın bu arada Orta Amerika Cumhuriyetlerinden (Honduras, Guatamala, El Salvador ve Nikaragua) başlayarak, Meksika üzerinden ABD’nin güney sınırlarına ulaşmaya çalışan 6-7 bin kişiden oluşan göç konvoyunu, yoğun bir şekilde seçim kampanyası için malzeme olarak kullandığı izleniyor.

Başkan Trump’ın (yaya olarak kuzeye doğru hareket eden) konvoyun ABD-Meksika sınırına varmasına daha haftalar varken, ABD Ordusuna ait birlikleri göçmen konvoyunu sınırda durdurmak için sınıra sevk etmesi ile konvoyda yer alan (çoğu kadın, çocuk ve gençlerden oluşan) kişilere karşı şiddet kullanılacağı yönünde yaptığı açıklamaların bir yandan ABD toplumunu daha da böldüğü, diğer yandan uluslararası ilgiyi ABD ara seçimlerine topladığı gözlemleniyor.

Başkan Trump’ın ABD vatandaşlık kanununu bir kararname ile değiştireceği ve ABD’de hukuk dışı yollarla bulunanların ABD’de doğan çocuklarının Amerikan vatandaşı olma hakkını geri alacağı yönündeki ifadeleri de ABD içinde yeni bir tartışmayı başlatmış gibi. Birçok kişi bunun ABD Anayasasına aykırı olacağına işaret ediyor.  Trump’ın bir kere daha, esasen uluslararası bir sorun olduğu açık olan göç konusuna, ırkçı yöntem ve motivlerle yaklaştığına inanılıyor.

Uluslararası ilişkiler alanında geçen hafta dikkat çekici bir gelişme de Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun Türkiye ziyareti sırasında yaşandı. Poroşenko İstanbul’da bulunduğu sırada İstanbul Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti ve Patrik Bartholomeos ile görüştü. Esasen yabancı devlet adamlarının Patrikhaneyi ziyaretleri yeni bir husus değil. Geçmişte aralarında Hillary Clinton’ın da (ABD Dışişleri Bakanı sıfatıyla) bulunduğu birçok devlet yetkilisinin Patrikhaneyi ziyaret ettikleri biliniyor. Ancak, Ukrayna Devlet Başkanının Patrikhane ziyaretinin zamanlaması oldukça dikkat çekici.  

İstanbul Rum Patrikhanesi, Moskova Ortodoks Patrikhanesi ve Ukrayna Ortodoks Kilisesi arasındaki ilişkilere ve Ukrayna Kilisesinin Moskova Patrikhanesinden ayrılmasıyla ilgili gelişmelere esasen 16 Ekim 2018 tarihli ve “Ortodoks Dünyasında Bölünme” başlıklı yazımda ayrıntılarıyla değinmiştim. Poroşenko’nun Patrikhane ziyareti bu yazımdaki değerlendirmeleri ve Ortodoks Dünyası içindeki bölünmeleri bir kez daha gündeme getirdi. Ukrayna Devlet Başkanının Balat’taki Rum Ortodoks Patrikhanesini ziyaretinin Moskova’da olduğu kadar Vaşington ve Berlin gibi başkentlerde de dikkatle izlendiğine hiç şüphe yok. Ortodoks Dünyası içindeki çatışmanın Ankara açısından Patrikhane’nin ekümeniklik iddiasıyla ilgili bir yanı var. Öte yandan Moskova ve Vaşington için konunun siyasi ve bölgesel dengeleri ilgilendiren yanı çok daha ağırlıklı. Poroşenko’nun İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’ni ziyaretinin İstanbul ve Moskova Patrikaneleri arasındaki bölünmeyi daha da büyüteceği, Moskova’nın bu ziyaretin arkasında Vaşington’un “parmağını” arayacağını tahmin etmek zor değil.   

Yazarın Tüm Yazıları