Gram gram Instagram

Telefonumu değiştirince, şifremi unutunca, Instagram’a bir hafta boyunca giremedim.

Haberin Devamı

Şimdi hemen, unuttum şifremi dersen yolluyorlar demeyin, onların hepsi denendi.
Teknik bir arızaydı. Biraz zaman aldı.
Ne yalan söyleyeyim, biraz zaman alması işime de geldi.
Herkes insanlığın yeni beden duruşu olan, ‘boynu eğik ekran bakar/hareketsiz zaman akar’ halindeyken, ben ekranda bakacak bir şey bulamadım.
Kim nerede seyahatte, kim hangi kıyafetle, kim hangi afetle göremedim.
Kahvenin yanında bugünlerde masada hangi kitap var, bulutların üzerinde hangi cümle yazar, kim sporunu bu sabah nerede yapar yakalayamadım.
Tabii sanat etkinlikleri, güzel dağlar taşlar, sanat eserleri ve komik bir kaç şeyi de kaçırmış oldum.
Olsun, işime baktım ben de.
Kendi kahveme, kitabıma, kendi manzarama, kendi işime gücüme baktım.
Madem başkalarını bilemiyorum, kendimi bileyim dedim.
Bu bir fırsattı ve uzun zaman daha yakalayamayacağım bir fırsat olduğunu fark ettiğimde, hayatıma ve gözlerimin hafızasına güvendim.
Paylaşmamanın dayanılmaz hafifliği diye bir şey de varmış.
Güzel bir resmin oluyor, aklına bir şey geliyor, kendine saklıyorsun.
Yorum denilen şeyden uzak kalıyorsun ve üzerine fırlatılan, ‘like’ kalplerinden.
Birileri, çoğu tanımadığım kişiler, hayatımın kareleri hakkından ‘olmuş olmamış’ demiyor.
Bu jürinin kalkıp gidişi de iyi oldu yani.
Onların like’ları için mi yaşıyoruz, kendi love’larımız için mi?
En yakın arkadaşların ‘like’lamadın diye birbirine küstüğü bir çağda yaşıyoruz.
Ekran performanslarımız, hayattaki etten kemikten halimizden bile önemli hale geldi.
Koca bir gündeki paylaşmaya en değer gördüğümüz anımızı, bütün anlarımız gibi gösterip sepete kalpler atıyoruz ama gerçekte biliyoruz ki, günümüzün tamamı hiç de o resimdeki gibi geçmedi.
Ne demek istiyoruz arkadaşlarımıza?
Özetle, benim harika bir hayatım var.
Peki kendimize ne demiş oluyoruz bunu düşündük mü?
Hayatım harikaymış gibi yapıyorum ama aslında ne kadar normal.
Bir de ekranın yarattığı sahte harikalar diyarını gerçek zannedersek, kendi hayatımız artık bizi hiç kesmez oluyor.
Bu da sosyal medyanın yarattığı, sonsuz bir tatminsizlik hissi.
Bugünlerde herkes bir diyet tavsiye ediyor.
Ben de bu diyeti tavsiye ediyorum.
Hayatınızın paylaşmaya değer olup olmadığını düşünmeyip, sadece ‘yaşadığınız’ bir hafta, ruhu besliyor.
Bundan güzel diyet mi olur diyorum.
Dün şerefine, Cumhuriyetimize her gün bayram diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları