Kitap Fuarı’nda “Sahaflar Sokağı…”

 Bazı insanlarda dostluğunuz, ne zaman başlamış olursa olsun, o beraberlik “hep çok eskidir”.

Haberin Devamı

Dolayısıyla bu tür  âşinalığa, “kadîm” demek yanlış olmaz ! İşte, Turkuaz Sahaf’ın sahiplerinden, Emin Nedret İşli Beyefendi de böyle bir “renk”tir benim için… O, “Turkuaz” bir dosttur ! Mârifetlerini burada takdime kalksam, “pehlivan tefrikası”na döner yazacaklarım. Meraklısı,  “ya bilir, ya da bulur” deyip geçiyorum.

 

İzmir Kitap Fuarı’nın bir bölümünü, hemen hemen kişisel gayretleriyle, birkaç yılda, bir “Sahaflar Sokağı”na çevirdi. Önceki yıllarda yapılmış söyleşilerden birinde, (özetle) “Cerrahîlerin eski Şeyhi merhum Muzaffer Özak’ın, son sahaflar şeyhi olduğu konusunda geniş / yaygın ve oldukça da muhkem bir mutabakat vardır... Bu mutabakattan yola çıkılarak, sahhafların tam 30 yıldır bir şeyhi bulunmamaktadır. Buna karşın; mezkûr meslek erbabının karşılaştığı çeşitli sorunlarda devreye giren ve bunların halli noktasında önemli sorumluluklar alan kanaat önderleri arasında Emin Nedret İşli; eski yazıya ve sahaflık mesleğinin inceliklerine olan vukufiyeti; …yerel yönetimlerle olan yapıcı kontakları; dürüst, samimi ve ilke temelli duruşu sayesinde kurabildiği uzun soluklu ve güven temelli insan ilişkileri; eli kalem tutan yaşayan sahafların en önemlilerinden oluşu gibi çok sayıdaki faktörün oluşturduğu vektör sayesinde, meslek erbâbının hali hazırdaki en önemli kanaat önderi olarak temayüz etmektedir…” ifadelerine yer verilmiş.   İşte burada sözü edilen “kanaat önderliği”nin, Türkiye Sahaflar Birliği Derneği Başkanı sıfatıyla buluşunca, “kişisel gayret”le kolkola girdiği ve katma değer yaratmaya başladığı anlaşılıyor.

 

Haberin Devamı

Biraz dertleştik ayak üstü… “Bu kadar çok kitap yayınlanması, ilk bakışta göze güzel görünüyor. Ama ben tedirginim. Sizce hayra alâmet mi bu ?” diye sordum. “Bence değil” diye yanıtladılar. “Bu kitapların çok büyük bir bölümü, 5-6 sene sonrasına bile kalmayacak; acı ama ‘çöp’ olup raflardan kaybolacaklar. Ciddi bir düzeysizlik ve sıradanlık var…” yakınmasıyla devam ettiler. Biz sohbet ederken, aynı yaş grubundan insanlar, 5 dakika içinde, birkaç kez, ısrarla aynı kitabı sorunca da, (hayret ettiğimi görerek) “artık aranan kitapları, TV dizileri, sinema filmleri, magazin programları tetikliyor ve belirliyor. Meselâ biri bir pot kırınca, bakıyorsunuz herkes ‘Kürk Mantolu Madonna’yı sorar olmuş… Hâlimiz bu…” diyerek toparladılar. Öyle anlaşılıyordu ki, her meslekte olduğu gibi, sahaflıkta da “çember daralıyor… Bildiklerimiz, bildiklerimiz gibi değil artık…” Popüler kültür, neyi sağlam bıraktı ki ?

 

Haberin Devamı

Oysa, lise ve Üniversite yıllarımda bile, “eskiye özlem kokan mekanlar”dı buralar. Kitapların reenkarne olduğunu söyledikleri zaman, pek etkilenmiştim. (Hattâ, buna ‘tenasuh’ deniyordu eskiden. Yani, ruhun bir cisimden ötekine geçmesi, ruh göçü…) Tozlu rafları arasında, adetâ kutsal bir havanın dolaştığı yerlerdi… Bir fırın nasıl ekmek kokarsa, sahaf da eski kokardı. Bir nevi büyü hüküm sürerdi o kokuda… Hayran kalırdım, hiçbir listeye, kataloğa (şimdiki gibi bilgisayar ekranına…) bakmadan, emin adımlarla yürüyerek, binlerce kitap arasından istediğiniz kitabı buluvermelerine. Hattâ bazen, yürürken malûmat da (bilgi değil…) verirlerdi; “…şu tarihli, şu baskısı da var, ciltli olanı da… O biraz yıpranmış ama, yine de siz bilirsiniz…” Hayranlığım, hayretle birleşirdi… Tavaf edilmesi gerek bir ziyaretgâh gibi dolaştım senelerce; dükkân dükkân. Son ziyaretim, Mustafa Cezar’ın, “Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi” kitabının  1971 tarihli “Birinci Baskısı” içindi.

 

Haberin Devamı

“Dertleşme”, ayrılırken “dedikodu”ya dönüştü; utanmıyorum ! Bugüne kadar pek çok kişiye danışmanlık yapan Üstâda, “İş adamlarının eğitim ve estetik problemi olduğunu ifade etmişsiniz. Hâlâ aynı kanaatte misiniz ?” diye sordum. “Daha fazlasıyla” diye heyecanlandı; “zenginlerimiz kıymetli olandan anlamıyor”. “…Devlet kademesinden bizden alışveriş yapan insan adedi, bir elin parmaklarını geçmez. Siyaset dünyasında hemen hiç yok. Bugün meclisteki 550 adamın evine baksak, evinde kitap olmayan milletvekili adedi yüzde elliden fazladır. Yani ricâl-i devletten hiç ümit yok…” cümlesini hatırlattım. “Ne yazık ki, beni hiç mahcup eden olmadı…” diye, teyit etti sözlerini. Fuar Pazar günü kapanıyor…

Yazarın Tüm Yazıları