Hiç samimi değillermiş; meğer!

Haberin Devamı

“Sizden öğrenecek değiliz…” söylemi, “kelâm-ı adiyye” olarak günlük siyasete girmeden evvel, ironik bir hayranlığın yanında kara mizahı da kucaklamış, hattâ kabul ve itaati bile içselleştirmiş bir şarkımız vardı.
Dili biraz alaycıydı ama “olsun”du…
Doğruydu; satır aralarında azcık “bıkkınlık ve kabak tadı” da sezilirdi ama “her şeyden sen anlarsın” iltifatı, “elbette bizden öğrenecek değilsin” teslimiyetini de vurgulardı.
Hepimiz pek severdik…
Bugünkü aklımla fark ettim ki, şarkının “boş bırakılmış -gibi duran- zayıf tarafı”, aslında güçlü bir kehaneti sırlayıp, elini burnuna götürerek, dinleyenlere “nanik” yaparmış meğer…
MFÖ’nün 1985 tarihli ve aynı adı taşıyan albümündeki bu efsane şarkının, ona, şuna ya da buna (Ayhan Sicimoğlu’na…) yazıldığına dair şehir efsaneleri mevcuttu… Oysa, “kıssadan hisse umuma mahsusmuş”; meğer.
Bugünlerde, “kime yazıldığının ne önemi var ?” diye düşünmekteyim.
Çünkü gönül okşayan ve topyekûn bir “ululama” çağrıştıran sözler, aslında, bir yandan da, “ayağını denk al” diyormuş; meğer…
“…En güzel grubu sen kurdun / en güzel ritmi sen buldun / en iyi dalgıç sensin
en güzel filmi sen çektin...” derken, adı anılmayan bir eksiklik varmış; meğer.
“Peki peki biz anladık da, sen bu eksikliği ne zaman fark edeceksin ?” diye sorarmış şarkı; meğer.
“…En güzel sen bakarsın /en güzel sen ağlarsın /
ilk önce sen başlattın / en önce sen yavaşlattın /
en uzağa sen gittin / en çabuk da sen döndün…” derken bile, gerçeği gözlerden gizliyormuş; meğer...
“Sen neymişsin be abi ?” diye hayret ederken dahi, sanki bıyık altından, “sen aslında -velev ki yükseklerde uçan- bir tayyaresin…”
diyormuş meğer ve yazılmayan satırlarda, şunu soruyormuş; “Osmanlı Tayyare Bölükleri”ne mensup Yüzbaşı Fesa Bey ve Mülâzım-ı Evvel Yusuf Kenan Bey bile indilerdi yere.
Yahu hiç havada kalan tayyare var mı ?” diye üsteliyormuş; meğer…
Bir de dikkatimi çekti, şarkının hiçbir yerinde, “tarihten de en iyi sen anlarsın” demiyormuş muhatabına…
“Hepsi tamam da, sen tarih bilmiyorsun… “ demeye getiriyormuş; meğer.
E canım, bu kadar da dolambaçlı söylenmez ki!
“Var şarkıda bir eksiklik” diyorum size, “hiç samimi değillermiş…”
Ahalinin göbeği çatladı anlayana kadar.
Hakikati, açık açık yazmaları gerekiyormuş; meğer.
Yani şarkının bir yerine, Mehmet Âkif’i de sıkıştırıverselermiş, iyiymiş…
“Tarihten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i, ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Yazarın Tüm Yazıları