Kalp sesi

Ramazanın son on günü, gündelik hayat kaygılarından uzaklaşıp içine dönme, ruhunun sesini dinleme zamanıdır.

Haberin Devamı

SABAHIN erken saatlerinde başlayan bir koşuşturma... Trafikte kornalar eşliğinde sıkışık bir trafik... Gün boyu telefon konuşmaları, dertler, tasalar... Televizyondan, radyodan duyulan üzücü haberler, tartışmalar... Aklımızın içinde biriken sorular... Peki ama bu kadar gürültü patırtının içinde nasıl olacak da kendi kendimize kalıp “kafamızı” dinleyeceğiz? Hatta kafa dinlemenin ötesinde kalbimizin sesini nasıl duyacağız?

Kalp sesi

DÜNYADAN UZAK

İslam’da kişinin kendiyle kalıp içsesini dinlemesi için ramazan ayına özel bir ibadet vardır: İtikaf. İtikaf, bir süreliğine dış dünyadan uzaklaşıp kendini yalnızca ibadete vermek demek. Elbette Müslümanlıkta genel anlamda “dünyadan elini-eteğini çekmek” yoktur; hayatın günlük akışına uygun şekilde yaşamak esastır. Dolayısıyla topyekûn inzivaya çekilmek makbul değildir. Bunun istisnasıysa itikaf ibadetidir.

Haberin Devamı

KÜÇÜK BİR ÇADIRDA

Hz. Peygamber, ramazanın son 10 gününde Mescid-i Nebevi’de küçük bir çadırda itikafa girer, zaruri ihtiyaçları dışında dışarı çıkmazdı. Çok gerekmedikçe kimseyle konuşmaz, “dünya” meselelerinden uzak durmaya özen gösterirdi. Resulullah günlük ibadetleri yanında buradaki vaktinin önemli bölümünü tefekkürle geçirirdi.

Tefekkür, kelime anlamıyla düşünmek demek. İslam kültüründeyse, ilahi hakikat üzerine derin derin düşünmek anlamına gelir: “Göklerin ve yerin yaratılışında... akıl sahipleri için alametler vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar (zikrederler). Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın... derler (Âl-i İmrân, 190-191).” Yani İslam, düşünmeden inanmayı değil, kişinin doğayı, dünyayı, kâinatı inceleyip ardındaki hakikati düşünerek iman etmesini över.

ÖRTÜNÜN ARDINDAN

Günümüz koşullarında, “itikafa girmek” -belki emekliler hariç- pek mümkün görünmüyor. Ancak ne kadar yoğun olursak olalım, kısa bir süreliğine dünyayla kalbimiz arasına bir mesafe koymak mümkün. Bunu bilenler Osmanlı devrinde camilerin giriş kapısındaki kalın örtüye “İtikâfa niyet ettim” cümlesini yazdırırlarmış. Bu ifade, dünyayı ardında bırakıp camide kendini sadece ibadete vermek için bir temenniydi elbette. Yani 10 günlüğüne olmasa da 10 dakikalığına “itikaf” sessizliği...

Haberin Devamı

KENDİNE KULAK VER

Hiç şüphesiz, “gürültülü” bir ortamda, huşû içinde ibadet zordur. Elbette burada sözünü ettiğimiz “gürültü”, dışarıdan duyulan sesler değil, “iç gürültü”. Yani, hem gün boyunca hem de ibadet sırasında zihne gelen gereksiz düşünceler, iş-güç kaygısı... İşte nefsi sıkıştıran bu “iç gürültü” susmadıkça, gönlümüzün “içsesi” hakkıyla duyulmuyor.

*

Bilirsiniz, hastane duvarlarında bize “sus” işareti yapan mütebessim hemşire fotoğrafları vardır. Gelin biz de korkulara, kızgınlıklara, kaygılarımıza “sus” işareti yapıp içimizdeki sese daha fazla kulak verelim. Mevlâna’nın, Mesnevi’de dediği üzere: “Bu sesin sahibi göze görünmez; fakat gönül, sesin sahibini eserinden tanır.

Haberin Devamı

BİR ESER
ORTA ASYA’NIN KALBİ

TÜRKİ halkların manevi ikliminde, Ahmet Yesevi kadar kalıcı bir esinti bırakan isim pek azdır. “Pîr-i Türkistan” olarak da bilinen bu mutasavvıf-şair, geniş bir halk kitlesini etkilemiş, İslamın kabulünden öte sevilip benimsenmesinde önemli rol oynamıştır. Talebeleri, onun Divan-ı Hikmet’te dile getirdiği, alçakgönüllülüğü, hoşgörüyü, nefis terbiyesini ve tevhidi esas alan görüşlerini geniş bir coğrafyaya ulaştırmışlardır. Deyişleri, sonraki kuşakları -özellikle Anadolu’da- derinden etkilemiştir.

Kalp sesi

*

Ahmet Yesevi’nin (ö.1166) kabri üzerine Emir Timur tarafından 1396 yılı civarında çok güzel bir türbe yaptırılmıştır. Günümüzde Kazakistan sınırları içinde yer alan Yesi (Yassı) şehrindeki türbe, etrafındaki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur. UNESCO Kültür Mirası listesine dahil edilen eserin 1993 yılında başlayan restorasyonu, Türkiye Cumhuriyeti tarafından gerçekleştirilmiştir. Külliye, günümüzde de bölge halkı için çok önemli bir ziyaret yeridir ve bayram namazlarında on binlerce kişinin buluşma noktasıdır.

Haberin Devamı

BİR AYET

MUHAKKAK ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak (zikretmek) elbette ibadetlerin en büyüğüdür. (Ankebut, 45)

BİR HADİS

[İTİKAFA giren kişi] günahlardan uzak kalır ve kendisine [hayatın içinde] tüm iyilikleri yapan kimse gibi iyilikler yazılır. (İbn Mâce, Sıyâm, 67)

Yazarın Tüm Yazıları