Ego ve alkol: Birlikte iyi olmuyor

Başrol oyuncularının setteki herkesi çileden çıkaran davranışları, iyi giden, reytingi yüksek dizilerin lokomotifi oldukları için, hoş görülüyor.Hangi davranışlar bunlar?

Haberin Devamı

Setteki diğer çalışanların emeğini yok sayma, sadece yapımda onlar varmış ve gerisi boş kalabalık gibi davranma, ekibi saatlerce bekletme, sete içkili veya akşamdan kalma gelme...
Zaten şöhretli insanlarda egolar yüksek... Herhangi bir konuyu alttan alma, anlayış gösterme, kendini merkezden çıkararak düşünme becerileri, karakterlerinin doğası gereği düşük...
Bir de işin içine alkol girdiğinde iyice şiraze kayıyor.
Set ortamında, iyi giden bir dizide, ne olursa olsun bir tane kural olmalı: Kadın başrol, erkek başrol, dizi lokomotifi, fark etmez. Kimse sete içkili gelmemeli!
Hatta içkili gelmeyi bırakın, iş yaptıkları süre boyunca, eğer “sağlam içici” insanlarsa, bir süre paydos demeliler.
İnsanlar, bazen kendilerine, bazen hayata, bazen bulundukları konuma, bazen de karşılarında rol paylaştıkları insana tahammül edebilmek için içki içiyorlar kimi zaman, bunu biliyoruz.
Bu tür “sağlam içici” türü alkol tüketimi bir işe yarıyor ama o da hızlı yaşlanma, çökme, ruhsal dayanıklılığın zayıflaması, muhakeme becerisinin düşmesi ve sinirlerine hakim olamama konusunda!
İnsanların birlikte iş yapmaları için birbirlerini sevmelerine gerek yok.
Profesyonel düzlemde mesleklerini sürdürebilirler.
İş yaptıkları süre boyunca, eğer alkol, muhakeme becerilerini etkiliyorsa, set günü, setten bir gün önce, setten beş gün önce, hatta birlikte iş yaptıkları süre boyunca bir kadeh bile içmemeleri gerekiyor. İş işte bu, iş!
Bir bankacı, bir muhasebeci, bir doktor, bir kasiyer benzer davranışta bulunsa, bu onun işten çıkarılma sebebi olur.
Peki oyunculuk iş değil mi?

Haberin Devamı

Konu kapanmıştır

Son bir haftanın kaynayan konusu: Nurgül Yeşilçay mı haklı yoksa Erkan Petekkaya mı?
Nurgül Yeşilçay ile Erkan Petekkaya, karşılıklı küfürleştikten sonra sette bir daha hiçbir araya gelmemişler. Dizinin son bölümüne kadar ne kadar zor koşullarda iş yapıldığını siz düşünün. Bir araya gelmeyen iki başrol oyuncusu olur mu?
Olmuş işte...
Petekkaya, son olarak Sözcü gazetesi yazarı Rahşan Gülşan ile yaptığı görüşmede “Nurgül Beyonce mi onu taciz edeyim?” gibi bir cümle kurdu. Sonra bu cümleye dair “Konuşunca farklı, yazıya dökülünce farklı hissediliyor” diye açıklama yaptı ama bu öyle “Ben öyle demek istemedim” diye çevireceğiniz bir cümle değil.
Bunu konuşsanız da, yazıya dökseniz de, sadece kafanızın içinden geçirseniz de aynı.
Beyonce önünde olsa taciz mi edecek yani?
Ne biçim bir cümle, ne çirkin bir ifade bu!
Beyonce yanında olsa taciz edeceğini elbette düşünmüyorum ama böyle cümleler, derdini dile getiriş şekli insanın düşünce mekanizmasını, aklının çalışma şeklini net biçimde tarif ediyor. İtirazını başka türlü, başka bir örnekle de aktarabilirdi.
Üstelik taciz sanki normal bir hadiseymiş gibi konuşuyor.
Bu açıklamayı ancak Nurgül Yeşilçay, “Erken Petekkaya bana ilgi duydu” dese ve Petekkaya, ona ilgi duymadığını duyurmak istese söz konusu olabilir!
Onda da “Nurgül, Beyonce mi ona ilgi duyayım” diye karşılaştırarak çevirmezsin mesela, “tipim değil” geçersin en fazla, hoş, bunu söylemek bile şekilsiz olur ama...
Bir de tacizden bahsediyoruz, düşünün, “ilgi duymak”tan filan değil!
O kadar çirkin ki, meseleye her iki taraftan bakmaya, her iki tarafın da sözünü dinlemeye çalışanları da Nurgül’ün tarafına göndermiş oldu Petekkaya.
Artık hakikaten konuşmasın. Konu kapandı, üzerine bir de kilit vurdu bu “Beyonce” açıklamasıyla.
Geçmiş olsun.

 

Yazarın Tüm Yazıları