Az Batı havası alıp memlekete dönmek...

İltica başvurusunda rekor kırmış, ‘green card’ başvurularında siteyi kilitlemişiz bu yıl. Bir hafta cennet vatandan uzak kalıp geri dönmüş bir kişi olarak bu konunun sebeplerini düşünüyor, bir yandan da yaya geçidinde durduğum için arkamda kornaya basan kardeşle ağız dalaşına giriyorum mecburen.

Haberin Devamı

Geçen haftayı bir vesileyle monarşisiyle ünlü Batı’da geçirdim. İnsan gittiği yere çabuk alışıyor. Ayrıca da gözüne ister istemez bazı farklar çarpıyor. Sıralayayım...
Birincisi; kur farkından dolayı ilgili ülke tabii ki bize ters geliyordu. Lakin bazı kalemler, özellikle de alkollü içki gibi kalemler kuru 40’la da çarpsan daha ucuz. Vatandaşları da ne iş yaparlarsa yapsınlar haftada birkaç kere güzel güzel dışarı çıkıyor, sosyalleşiyor. Siz yapsanız mevzu olur, zaten de yapılamaz. Ayrıca bizde zaten ortalama bir porsiyon dönerin fiyatı 120-150 lira bandına oturmuş durumda. Valla inanmazsınız oralarda da bu aralıklarda yemek yemeniz mümkün. Eskiden aradaki fark bizim lehimize gayet barizdi.
Elektrikli scooter tek tük var ve bisiklet yolundan gidiyor. Bizde biliyorsunuz araçlar çıkmasın diye kaldırımların kenarına demir kazıklar çakılmasına rağmen çıkan çıkıyor, park eden o kazıkları kırıp park ediyor. Meşruti monarşide böyle bir durum yok. Kazık da yok, kaldırımı hakkı olmadığı halde kullanmayı aklından geçiren de...

Haberin Devamı

Az Batı havası alıp memlekete dönmek...

Eve döndükten sonra pasaport kontrolünden geçiyorum. Memur birey merhabaya da, kolay gelsine de cevap vermemeyi, olanca suratsızlığıyla ters ters konuşmayı tercih ediyor. İstisna demek isterdim ama bu her girişte fiks. Buna mukabil yabancılar pasaport kontrolü yaparken iyi günlerini diliyor, hal hatır soruyor, hoşgeldinizi eksik etmiyor. Evine dönen insana da bir hoşgeldiniz dense kimsenin ağzı eskimez oysa.
İndim, eve gidiyorum, arabayla sağa döneceğim, yaya öncelikli geçiş var ve yayalara yeşil yanıyor. Köpeğiyle karşıdan karşıya geçen hanımefendiye yol vermek için duruyorum. Ki zaten yol da onun. Arkamdaki vatandaş kendini paralayarak kornaya basıyor ve el kol hareketi yapıyor. Mesela böyle bir şey de yok o taraflarda takdir edersiniz ki. Yaya öncelikli bir yerde, zaten siz yola bile bakmadan karşıdan karşıya geçebiliyorsunuz.

“Yabancılar pasaport kontrolü yaparken iyi günlerini diliyor, hal hatır soruyor, hoşgeldininizi eksik etmiyor. ”

Araba geliyorsa da siz adımınızı atarken durmaması gibi bir durum yok. Peki ya hızlı geliyorsa? Gelmiyor. Adam bizim buralı mı çoluğun çocuğun ve muhtelif yetişkinin bulunduğu ara sokakta 70’le, 80’le gitsin?
Biz çok sosyal, çok minnoş toplumuz deriz. Ama son bir-iki haftada ne kadar sosyallik, minnoşluk gördüysem ülke dışında gördüm valla.
Böyle olunca da uzun bir süredir dışarıda yaşayan bir arkadaşımın çarpıcı sözleri aklımdan gitmiyor: “Biz aslında toplum olarak olduğumuzu sandığımız pek çok şey değiliz. Arada başka toplumları ziyaret etsek bunu daha iyi anlayacağız. Misafirperveriz diyoruz, değiliz. Sıcakkanlı ve sosyaliz diyoruz, tam tersine kabayız. Mesela hayatın boyunca akşam dışarı çıktığın günleri düşün. Kimle muhabbet etmiş oluyorsun o akşamlarda eve dönünce? Kimle çıktıysan onunla. Sosyal bir toplumda olsan yeni birileriyle de tanışmış, en azından iki kelam laflamış dönersin. Yardımseveriz diyoruz. Valla bizim yaptığımız kadar yardımı herkes yapıyor. Köyünden geçene ayran ikram etmek değil misafirperverlik, yardımseverlik...” İnanmayana denemesi bedava.

 

Yazarın Tüm Yazıları