300 bin lira trafik cezası öder misiniz?

BİLMİYORDUM, iki hafta önce Amerikan The Atlantic dergisinde çıkan bir haberden öğrendim; dünyanın bazı ülkelerinde trafik cezaları öyle sabit falan değilmiş.

Haberin Devamı

Derginin haberinden aktarıyorum: Reima Kuisla adlı bir Finli işadamı, saatte 90 kilometre hız limiti olan bir yolda 120’nin üzerinde giderken radara yakalanmış.

 

Polis gelmiş, ehliyetini ve ruhsatını almış Kuisla’nın, sonra bilgisayarını açmış polis ve ulusal gelir vergisi veri tabanına girmiş, işadamının yıllık gelirini öğrenmiş, ardından da ceza makbuzunu uzatmış. Makbuzda Türk Lirası’yla yaklaşık 160 bin lira yazıyormuş.
Dergiden bu uygulamayı öğrenince kendi çapımda biraz internet araştırması yaptım, bazı makaleler okudum, bir uzun tartışmayı izledim ve sistemi öğrendim. Sadece Finlandiya değil, Nordik ülkeleri Norveç, İsveç ve Danimarka’da da bu ceza sistemi uygulanıyor, Almanya ve Fransa’da da.
Sistem şöyle işliyor: Trafik suçu işleyen kişinin yıllık gelir vergisi beyannamesine bakılıyor, oradan onun bir günde kazandığını beyan ettiği para bulunuyor. Sonra da o suçun gerektirdiği bir çarpanla günlük kazancı çarpılıyor ve toplam ceza ortaya çıkıyor.
Finlandiya’da sistem, trafik suçu işleyenin kaç günlük gelirinden yoksun bırakılacağı üzerine kurulu. Yazının başındaki işadamının yıllık beyan edilmiş geliri 6.5 milyon Euro, yani yaklaşık 20 milyon liraymış. Ve polis onu 12 günlük geliriyle cezalandırmış.
Sadece trafik cezaları değil, basit hırsızlık ve borsa yolsuzluklarında da bu cezalandırma yöntemi uygulanıyormuş Finlandiya’da. Geçen yıl bir Nokia yöneticisi 300 bin TL’lik trafik cezası yemiş, bir başka zenginin yediği ceza 72 bin lira olmuş.
Tabii bu sistemin Türkiye’de uygulanması imkânsız; çünkü çok azımız gelir vergisi beyannamesi veriyoruz ve yıllık gelirimizi beyan ediyoruz. Toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan çalışanlar (ki buna şirket genel müdürleri, koca koca CEO’lar da dahil) adına vergi beyannamesini çalıştığımız işyerleri veriyor ve bizlerin gelir vergisi kaynağında (daha gelir bizim cebimize bile girmeden) kesiliyor.
Ayrıca biz, Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi’nde gelirimize bakılmaksızın aynı mal veya hizmete aynı vergiyi ödüyoruz. En zenginimizle en fakirimiz, diyelim domates aldığında aynı vergiyi ödüyor.
Trafik cezalarında da durum aynı. Ben de Türkiye’nin gelir vergisi rekortmeni de hız sınırını geçtiğinde de aynı cezayı ödüyoruz.
Bu herkese aynı ceza sisteminin adaletsiz olduğunu, zenginin daha çok fakirin daha az ceza ödemesi gerektiğini söylüyor değilim.
Ama işte dünyanın bir yerlerinde zenginler daha fazla, fakirler daha az ceza ödüyorlar. Ve o ülkelerde bu durum ‘adil’ olarak niteleniyor.
Bence, trafik veya hafif hırsızlık veya borsa suçları gibi konularda cezaların amacı, kabahati cezalandırmaktan çok aynı kabahatin bir daha yapılmasını engellemek, yani caydırıcılık. O bakımdan insanları belli bir süre için elde edecekleri gelirden yoksun bırakmak, bunu da o kişinin gelirine göre kademelendirmek, çok da yanlış olmayabilir.
Ödenen paraya bakınca evet zengin daha çok ödüyor ama sonuçta zengin de fakir de, diyelim 90’la gidilecek yerde 120’yle gitti diye 12 günlük gelirinden oluyor. Yani burada bir eşitlik var.

 

Haberin Devamı


Fermat’ın Son Teoremi’ne 20 yıl sonra gelen ödül

 

 

Haberin Devamı

HEPİMİZ okulda dik açılı üçgenlerin uzun kenarını hesaplamak için kullanılan meşhur Pisagor Teoremi’ni öğrendik.
A kenarının uzunluğunun karesini b kenarının uzunluğunun karesiyle topladığınızda, uzun kenarın, yani hipotenüsün karesini bulursunuz.
Peki a kare artı b kare eşittir c kare her şart altında doğrudur da, bu kenarların karesi yerine küpünü veya dördüncü, beşinci, altıncı veya n’inci kuvvetlerini aldığımızda aynı denklik karşımıza çıkar mı?
Fermat’ın meşhur son teoremi budur. Bu sorunun yazılı olduğu bir kitabın kenarına, “Bu soru için çok iyi bir ispatım var ama buraya sığdıramam” diye not düşmüştür ünlü Fransız matematikçi. Ve bu not keşfedildikten sonra 200 yıl boyunca matematik dünyasının en efsanevi sorularından biri haline gelmişti Fermat’ın son teoremi.
Derken Andrew Wiles adlı bir İngiliz genç adam çıktı; daha ortaokul yıllarında karşılaştığı bu teoremi çözmek için hayatının tam 9 yılını bir odada bu problemle uğraşarak geçirdi ve sonunda 1993 yılında Fermat’ın son teoremini çözdü. Hayır, 2’nin üzerindeki kuvvetler için bu eşitlik geçerli değildi.
Wiles’ın bu çözümü dünya çapında olay oldu, hakkında kitaplar yazıldı, başta çözümünde bir hata bulunduysa da bu hata kısa zamanda giderildi ve o sayede sayılar teorisinde yepyeni bir alan açıldı, 20 yıldan fazla zamandır da bu yeni alan kullanılıyor.
Ama biliyor musunuz, artık o kadar da genç biri olmayan Andrew Wiles taa 1993’teki bu başarısı için daha yeni ödüllendirildi, matematiğin Nobel’i kabul edilen en prestijli ödüllerden biri olan Abel Ödülü’ne değer bulundu.
Ödül 20 yıl gecikti ama olsun, değdi.

Yazarın Tüm Yazıları