Yeni Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkinliği: Sadabad Paktı

8 Temmuz 1937 tarihinde Türkiye, İran, Irak ve Afganistan hariciye vekilleri Tahran’da Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya temsilcileriyle bir araya gelerek bir anlaşma metnini imzaladılar. Tören Şah Rıza Pehlevi’nin Sadabad denen o devir için en modern, Kuzey Tahran’daki yazlık sarayında yapılmıştır. Türkiye’nin Ortadoğu’da etkin bir siyaset uygulamaya başladığının işaretiydi.

Haberin Devamı

25 Haziran 1938’de yürürlüğe giren anlaşma 5 yıllıktır ve taraflardan biri vaktinde çekilme isteği belirtmedikçe, pakt 5 yıl daha uzayacaktır. Bu paktın hazırlık çalışmaları İran’ın reformatör şahı Rıza Pehlevi’nin Haziran 1934’te Türkiye’yi ziyaretiyle başladı. Uzun seyahati boyunca Şah Türkiye’nin yeni kurulan sanayi tesislerini, İstanbul, Ankara ve hatta Zonguldak’ı gördü. Bazı projelerini dönüşte gerçekleştirdi. Atatürk ve Rıza Şah arasındaki asıl proje ise Sadabad Paktı’dır. Irak’la temasa geçildi. Yeni Türkiye, Arap isyanını başlatan bir hanedanı bu sefer Ortadoğu’nun şekillenmesinde müttefik olarak görüyordu.

Yeni Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkinliği: Sadabad Paktı

ALMANYA PERDE ARKASINDA

Hariciye Vekili Nuri Said Paşa İstanbul’da yetişmiş, Türkiye’ye hâkim bir Iraklıydı. İran Dış Bakanı Kazimi Tahran’daki büyükelçimiz Cemal Hüsnü Bey de hazırlayan heyettedirler. Britanya bu ittifaka müspet olarak bakmış ve desteklemiştir. Şu var ki dış bakanların toplantısı birkaç kere yapılabildi. Son bakanlar konseyi 1939’da yapılmıştır. Ondan sonra İkinci Dünya Harbi’nin gölgesi düşmüştür. Paktın asıl çekindiği kuvvet yeni Sovyetler Birliği’ydi. Bu bilhassa İran açısından doğrudur. Savaşa girerken Türkiye açısından İngiltere ve ABD’nin pek tasvip etmeyeceği bir durum daha ortaya çıktı. İran şahı bölgedeki İngiliz hegemonyasına karşı Almanya’ya yanaşmıştır. Daha pakt imzalandığı sırada bile sahnede görünmeyen Almanya perde arkasındaydı. Nazi Almanyası ve İran arasında bir yakınlaşma söz konusuydu.

Haberin Devamı

BAĞDAT PAKTI YÜRÜMEDİ

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra paktın tekrar merkezi organlarının çalışmaya girmesi düşünüldüyse de gerçekleştirilemedi. 1979’da Humeyni rejimi tek taraflı olarak çekildiğini ve anlaşmayı feshettiğini bildirince Sadabad Paktı ortadan kalktı. Mamafih 1955’ten beri Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkinliği Demokrat Parti iktidarı döneminde İran, Pakistan, Irak ve Türkiye arasında imzalanması da bir gerekçe olmuştur. Yani Pakistan, Afganistan’ın yerini almıştır. Bağdat Paktı, Sadabad Paktı kadar başarılı yürümedi, Doğu’da ve Batı’da soğuk bakışlarla karşılandı. Yavaş yavaş yerini CENTO’ya terk etti. Özellikle Irak ihtilaliyle Arap Ortadoğusu’nun bu paktın dışında kaldığı İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin kendine özgü zikzaklı politikasıyla Türkiye’yle olan yakınlığı frenlediği de bilinir.

Haberin Devamı

USTACA DAVRANMALI

Sadabad Paktı Türk dış politikasının Lozan’dan sonraki içe dönme devrine son vermiştir. 1930’larda Balkan ülkeleriyle yapılan Balkan Antantı, ardından Hatay konusunda izlenen etkin politika (nihayet ilhakla sonuçlandı) Sadabad Paktı’nı bu gelişmelerin bir parçası haline getirmiştir.

İkinci Cihan Harbi’nden sonra Türkiye’nin Ortadoğu ve Balkanlar’da bu tip etkin bir dış politika gütmesi fiilen imkânsızdı. Bugün dünya değişiyor. Etkin bir dış politikada kendimizi uzak tutamayız ama bunu gerçek bir ihtisas, soğukkanlılıkla yapılması ve yürütülmesi gerektiği açıktır.

1930’ların Ortadoğu politikasına ilave edilecek bir unsur Libya’daki müdahaledir. Coğrafya genişliyor. Genişleyen coğrafyanın ayrı hassasiyetler, ayrı dengeler ve dengesizlikler yaratacağı açık. Galiba öyle bir döneme geldik ki infiradcılığın dışında ihtiyatlı ve ustaca hareket etmek zorundayız.

Haberin Devamı

SEVGİLİ MESLEKTAŞIMIZ

Bizim kuşak tarihçiler arasında “Evy” olarak tanınır ve sevilir. Şu anda Yunan Milli Araştırma Enstitüsü’nde direktör yani profesör payelidir. Daha önce Küçük Asya Enstitüsü’nde bir görevi vardı. Memleketi Anadolu’dur. Karamanlılardandır. İlgileri çok geniş fakat ciddidir. Birincisi şarapçılık ve zeytinyağı tarihçiliği üzerine araştırmaları. İkincisi Karamanlıca Rumcası daha doğrusu Türkçesi dediğimiz Helen harfleriyle Osmanlı Türkçesinden daha sade bir Türkçe olan Anadolu’daki Rum Ortodoks Hıristiyan Türklerin konuştuğu dildir. Bilhassa 19. asırda bu dilde, bu harflerde basılmış edebiyatı önce sevgili dostumuz ve hepimizin eniştesi Robert Anhegger şimdi de “Evy” etraflıca inceler. 41 adet kitabı bu üç konuya ayrılmıştır. En son çıkan bir çalışması İstanbul Rum’u Epameinondas Kyriakidis’in kaleme aldığı “Beyoğlu Sırları”nın Karamanlıcaya yapılan çevirisinin tekrardan günümüz Latin harfli Türkçesine uygulanmasıdır. Yine aynı şekilde Ezop’un hayatı ve masalları üzerine Karamanlıca ve Osmanlıca yayınlarındaki bir alay hikâyeyi günümüz Türkçesine uygulayarak Libra Kitap’tan çıkardı (“19. Yüzyıl Osmanlıca ve Karamanlıca Yayınlarda Ezop’un Hayatı ve Masalları”). Kitap çok karmaşık görünüyor. Evet Türklerin girmediği din ve kullanmadıkları alfabe yok gibi ama bütün bu kalabalığın ortak özelliği Türklerin hep Türkçe konuşması, yazması ve huyu suyunun birbirine benzemesidir.

Yeni Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkinliği: Sadabad Paktı

Haberin Devamı

40 YILI AŞAN KATKI

Evangelia, Osmanlı tarihinin her safhasında ve her şubesinde Eğriboz (Evvoia) Adası’nın tahrir defterlerini yayımlamak gibi (15. asır) çalışmalar yaptı. 40 yılı aşan araştırma ve katkıları ancak son 15 yılda Türk Tarih Kurumu ve Cumhurbaşkanlığı tarafından değerlendirilerek taltif edildi. Onu hâlâ hem Atina’da, hem Midilli’de, hem de Ayvalık’taki yaz okulunda Osmanlı tarihini okutur ve araştırmacı yetiştirirken görürüz.

NİCE YILLARA...

Cana yakın, yerine göre bürümcükten ince karakterli, yerine göre de taş gibi katı dilli bir sevimli dostumuzdur. Nice yıllara birlikte olmak ve çalışmalarını değerlendirmek dileğiyle... Son zamanlarda İSİS gibi beynelmilel yayınevimiz ve İstanbul’daki İstos Yayınevi Anadolu Rum kültürüne adanmış birçok eser çıkarıyor.

Yazarın Tüm Yazıları