Emeklilikte yaşa takılanlardan biri benim!

MALUMUNUZ “emeklilikte yaşa takılanlar” diye bir konu var. Hatta kısaca “EYT” deniyor, zira sık sık sosyal medyada dertlerini dile getiriyorlar. Milyonlarca kişi, aslında şu an prim günü ve hizmet gün sayısını yerine getirmiş, sadece emeklilik yaşının gelmesini bekliyor.

Haberin Devamı

Bu konu beni de ilgilendiriyor, zira onlardan biriyim!

1996 yılının Ekim ayında dergi editörlüğünde sigortalı olarak çalışmaya başlamışım. (Ondan önce muhabirlik yaptım, yıllarca sigortasız çalıştırmışlar, ne yapalım, kader...)

Yani 1996’dan bu yana (gazetede çalışmadığım bir-iki seneyi çıkarttığımızda bile) yıllarım, primlerim fazla fazla. Fakat evet, ben de yaşa takılıyorum. SGK’nın söylediğine göre 53 yaşını beklemem lazım.

Tabii bu işin sıkıntısı ve dile getirilen haksızlık şu: Ben 1996’da işe girmeseydim, 3 sene boş oturup 1999’da çalışmaya başlasaydım, muhtemelen şu an tıkır da tıkır emekli maaşı alıyordum!

Ki esasında saçma olan da bu uygulama. Ben bu halimle, bu yaşımda niye devletten emekli maaşı alayım kardeşim? En azından özel sektör, memurluk ve masabaşı işler için en verimli yıllar, en tecrübeli, üstelik enerjimizden de kaybetmediğimiz dönemler.

Haberin Devamı

Aslına bakarsanız masabaşı işler için ben 53’ü bile biraz genç bulurum. Sanki kadın için en az 55-57, erkek için 57-60 filan mantıklı geliyor. Ha, bakın, bedenle çalışılan meslekleri ayrı tutmak lazım. Orada yıpranma, verimli yaş aralığı bambaşka. Yani elbette burada işçiyle memuru birbirinden ayırmak lazım. Hatta şu an devlet katkısıyla çok avantajlı hale gelmiş bireysel emekliliklerde bile bunu yapmak, beden çalışması gerektiren mesleklere belki devlet katkısının yükselmesi lazım.

Ayrıca EYT grubu bazen de şunu savunuyor: “Çalıştığımız süre içinde hiç günde 8 saat çalışmadık ki, düzgün bir öğle tatili almadık ki... İzinlerse hep yalan dolan oldu!”

O zaman sıkıntı emeklilik yaşında değil, çalışma şartlarının denetlenmesinde! Ki özellikle işçilerin bu ülkede berbat şartlarda yaşadığı, bazı sektörlerde kelle koltukta çalıştığı da malum.

Bir başka şikâyet, bazı sektör ve şirketlerin 45-50 yaşından sonra kimseyi istihdam etmek istememeleri veya daha az maaş vermeleri. O zaman da emeklilikte yaşa takılanların alacağı emekli maaşı gittikçe düşüyor! Belki buna da bir çözüm bulunmalı. Dün Cumhurbaşkanı EYT konusunda açıklama yaptı. 6.2 milyon kişi EYT grubuna giriyormuş, ben ve benim gibiler yaşa takılmasak devlete yıllık maliyetimiz 750 milyar lirayı bulacakmış. EYT kardeşlerim, öncelikle farkındasınızdır herhalde, ülkede kriz var. Bence bu talebin zamanlaması çok yanlış oldu. İkincisi, bana kalırsa (memuriyet ve masabaşı işler için söylüyorum) bir insanın emeklilik hakkı kazanmak için en azından bir 30-35 yıl çalışması lazım, mantıklı olan bu.

Haberin Devamı

Yoksa mis gibi emekli maaşım olurdu şimdi, o ayrı.

 

AFTAN EN ÇOK BAŞI AĞRIYACAK OLAN POLİSLER VE YARGI!

ŞU anki Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanı İbrahim Seydioğulları, tee 2004 yılında emniyet amiriyken ve yüksek lisans yaparken ilginç bir “af araştırması” tezi hazırlamış. Kendisini tanımıyorum ama araştırma ilginç ve zamanında NTV’de yayınlanmış. O tarihte çeşitli rütbedeki polislere, savcı ve hâkimlere, tutuklu ve hükümlülere, vatandaşlara hatta milletvekillerine, toplam 1300 kişiye soru sorulup cevap alınmış.

Suç işleyenlerin “Nasıl olsa ben de affedilirim” güvencesi ile hareket edip etmediklerine anket formu dolduranların yüzde 66.4’ünün katıldığı belirlenmiş. Tutuklu ve hükümlülerin yüzde 49’u da bu düşünceye katılmış! Ki bu hakikaten enteresan!

Haberin Devamı

“Suçlara öngörülen cezaların caydırıcı olmamasının suça neden olduğu” varsayımına katılımcıların geneli yüzde 72.7 ile onay vermiş. Hâkimlerde bu oran yüzde 76.3, savcılarda yüzde 78.2, milletvekillerinde yüzde 77.5, polislerde ise yüzde 93.6 olmuş! Şimdi ben sıradan vatandaş olarak affı desteklerim, desteklemem, tedirgin olurum, güvenlik sıkıntısından korkarım vs...

Ama bir polisleri düşünün? Adam/kadın bazen canı pahasına suçluyu yakalayıp adalete teslim etmiş. Şimdi o kişiler cezalarını tam çekmeden salıverilecek. Zaten gündüzün yok, gecen yok... Bir de o içeridekiler eklenecek potansiyel suçlulara! Zira afla çıkan suçlulardan tekrar suç işleyenler çok yüksek bir sayı. (Bu bir önyargı değil. Şartla Salıverme Yasası’nın çıktığı dönemde, dönemin Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün yaptığı araştırmaya göre her 5 kişiden biri 2 yıl içinde yeniden suç işleyerek cezaevine giriyor. Araştırmaya göre aftan sonra aynı kişiler tarafından tekrarlanan suçların büyük bir bölümünü hırsızlık, ırza geçme, gasp, sarkıntılık ve uyuşturucu suçları oluşturuyor.)

Haberin Devamı

Peki, adalet mensupları? İş yükünün ağır olduğu, yeterli eleman olmadığı söylenip duruyor. Yeni suçlar, yeni davalar, yeni dosyalar eklenince vaziyet ne olacak? Bir de onların açısından bakılsa bu konuya keşke...

 

Yazarın Tüm Yazıları