Sanayide çalışarak Nobel kazanılmaz

Bilim kadınlarına Nobel’in kapısını açan ‘Unesco-L’Oreal Uluslararası Bilim Kadınları Ödülü’nü kazanan Doçent. Dr. Bilge Demirköz, Nobel için bilim aşkıyla merakının peşinde koşmak gerektiğini belirterek, “Ben ne yazık ki bunu yapamıyorum. Çünkü Türkiye bana bunun için para vermiyor. Sanayide çalışarak Nobel gelmez” yorumunu yapıyor.

Haberin Devamı

PARİS’te yıllardır izlediğim “L’Oreal-Unesco” bilim kadınları ödül törenlerinde sahnede neden Türkiye’den bir bilim kadını görmediğimi yazılarda hep dile getiririm. Kaç kez “Türkiye’nin bilim kadınları neden Paris’te yok” diye yazdığımı hatırlamıyorum. 19 yıldan beri düzenlenen ödül töreninde, Türkiye’den sadece bir tek bilim kadını fizikçi Profesör Dr. Ayşe Erzan “Bilimde Kadın” büyük ödülünü almak üzere 15 yıl önce çıkmış sahneye.

Bu ödülü alanlar arasında iki Nobel sahibi bilim kadını da var. Biri geçen yıl söyleşi yaptığım Prof. Elizabeth Blackburn, diğeri Prof. Ada Yonath. Bu yıl ise Paris’teki törende, hepimizi gururlandıracak bir tablo gördük. Dünyada 9 bin genç bilim kadının başvurusu arasında L’Oreal-Unesco’nun seçtiği 15 “Uluslararası Yükselen Yetenek” ödülünü alanlar arasında ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilge Demirköz sahneye çıktı.

Haberin Devamı

DAVETLE GERİ DÖNDÜ

Peki Bilge Demirköz kim? Dünyanın sayılı üniversitelerinden MIT’de fizik, matematik ve müzik eğitimi almış. Oxford’da doktorasını tamamlamış başta CERN olmak üzere Cambridge Üniversitesi, Barselona Yüksek Enerji Enstitüsü’nde bilimin göbeğinde çalışmış. Evrenin en büyük sırlarından “karanlık maddenin” peşine düşmüş. Dönemin Başbakanı Erdoğan’dan aldığı davet üzerine 2011 yılı, şubat ayında temel bilimlerde araştırma yapmak üzere ülkesine dönmüş. Halen Kalkınma Bakanlığı’ndan aldığı 7 milyon liralık destekle, ekibiyle birlikte Türksat, Göktürk gibi uydularımıza zarar verebilecek radyasyonu ölçen proje üzerinde çalışıyor. Uzaydaki radyasyona meğer cep telefonumuz bir saat bile dayanamazmış. Kendisini “astro parçacık fizikçisi” olarak tanımlayan ve Türkiye’nin CERN’e üye olmasında büyük payı olan genç bilim kadınıyla tören öncesi ve sonrası bol konuşma fırsatı bulduk. Paris’e birlikte geldiği anne ve babasının dediği gibi Demirköz fizik konuşmakta asla bıkmayan bilime tutkun biri.

Demiröz’le Türkiye’nin temel bilimlere yeterince önem vermemesinden, sanayi-akademi-kamu işbirliğine, 4. Sanayi Devrimine kadar geniş bir yelpazede sohbet ettik. Demiröz’ün MIT’teki  hocası Samuel Ting 1976 Nobel fizik ödülü sahibi. 4.5 yıl birlikte uzay istasyonunda parçacıkları ölçen 8 tonluk detektör üzerinde çalışmışlar. “Nobelli hocayla çalışmış biri olarak şunu biliyorum: Nobel için bilim aşkıyla merakının peşinde koşmak gerek. Ben bunu yapamıyorum. Çünkü Türkiye bana bunun için para vermiyor. Sanayide çalışarak Nobel gelmez” diyor hüzünle. “Karanlık maddeyi araştırmak için kime başvurduysam TÜBİTAK olsun, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu olsun bana şu soruyu soruyorlar: ‘Tamam hocam da yaptığınız araştırmanın ekonomiye ne faydası var?”

Haberin Devamı

“Benden ancak hak ettiği halde Nobel alamayan bilim kadını olur” diyen Demirköz’ün en büyük mutluluğu insan kaynağı yetiştirmesi.

Bu arada bilimde rol modelliğe önem verdiği için Van, Batman, Harran hangi üniversite davet ederse oraya konuşmaya gidiyor.

Sanayide çalışarak Nobel kazanılmaz

100 MİLYON DOLARLIK UZAY SİSTEMLERİ MERKEZİ

DEMİRKÖZ’ün dikkat çektiği bir başka  çarpıcı bir başka örnek kısaca USET diye bilinen Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi.

İki yıl önce açılan bu merkez için 100 milyon dolar harcanmış.

Tüm aletlerinin yurt dışından geldiğini belirten Demirköz “Bu merkezin parasını çıkartması için 10 yıl boyunca yılda 3 kez testler yapması gerekir” diyor.

“Binayı kurduk ama içini yurt dışından gelen aletlerle donattık” diyen genç kadın kendi projesi için alımların yüzde 80’ini yurt içinden yapıyor.

Haberin Devamı

“CERN’den bilgi transferi yapıyorum. Burada şirketleri eğitiyorum, malzemeleri gösteriyorum. Türkiye’de ilk kez hızlandırıcı mıknatısı ihalesi açtık” diyor. Demirköz belki Nobel ödülünü alamayacak ama tüm güçlüklere rağmen Türkiye’ye hem bilim, hem sanayi adına yaptığı katkı o kadar büyük ki.

Kendisini Paris’te yalnız bırakmayan ailesi ne kadar gurur duysa yeridir.

TÜNELİ AÇMAK DEĞİL AÇAN KÖSTEBEĞİ YAPABİLMEK MARİFET

SOHBETİMİZDE Demirköz’ün üzerinde önemle durduğu bir konu var ki geleceğimizi pek yakından ilgilendiriyor.

“Üretimde paradigma değişikliği yaşanıyor. Artık üreten şeyin üretimi önemli. Türkiye’de otomobil yapıyoruz ama üreten makineleri üretmiyoruz. Tünellerimizle gurur duyuyoruz. Peki ama tüneli açan köstebekleri üretebiliyor musunuz?” diye haklı soruyu soruyor.

Haberin Devamı

Şöyle devam ediyor: “Köprüler yapıyoruz. Köprüleri tutan o kuvvetli çeliği döken makineyi yapabiliyor musunuz?”

“Üretim yapıyoruz ama makineleri dışardan alıyoruz. Oysa esas ileri teknoloji orada” diye ekliyor.

Önemli bir noktaya vurgu yapıyor:

“Üreteni üreten makineleri üretmediğimiz sürece temel bilimlerde gelişemeyiz”.

Teknoloji üretmeden önce bilgi üretmek önemli ki bu alan Türkiye’nin zayıf noktası.

Yani Ar-Ge’den ziyade Ür-Ge yani üretim-geliştirme önemli günümüzde.

Bu yolda ilerlemek için Demirköz’ün büyük projelere imza atan bakanlıklara, kurumlara çağrısı var:

“Büyük projeler için benzer ölçekte çağrılar yapılsın.  Üniversiteler, bilim insanları çalışsın. Bilgiyi üretelim. Çünkü üretim teknolojilerinde yapay zekânın işin içine girdiği bir dönemdeyiz.”

 

Yazarın Tüm Yazıları