“Ebru’nun zaferi”...
Aslında, bu başlığı Adnancı çetenin mahkûm olduğu gün ben atmalıydım...
Ama Posta’yı kutluyorum...
Benim 25 yıldır takip ettiğim bir olaydı bu...
Adnancı zalimlerin “Adnan Hoca” olduğu günlerde, herkesin ondan korkup sindiği günlerde, onun zulmüne uğrayıp da tek başına mücadele eden bir kadın vardı.
Adı Ebru Şimşek...
Bu çete ona yapmadığı zulmü bırakmamıştı...
Her yıl olduğu gibi sonuçları bir sosyolog gözüyle ilgiyle okudum.
Araştırmanın siyasi sonuçlarına hiç girmeyeceğim...
Çünkü beni hiç ilgilendirmiyor.
Ama sosyal ve kültürel sonuçlarında çok çarpıcı bazı öyle ilginç rakamlar var ki, işte onları anlatmak istiyorum.
Belki 2023 seçimleri için partilere yol gösterebilir.
En ilgincinden başlayayım.
SORU ŞU:
Çünkü Türk dış politikasının en gizli nabzı orada atıyor....
Özellikle Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın dış gezilerinde...
Bakanlık sitesi arşivine konan bu gezilere ait görüntüler, gazete ve televizyon haberlerine pek yansımayan “yeni trendleri” anlatıyor...
Şu an önümde son iki geziye ait görüntüler var...
Birincisi Libya’dan...
Savunma Bakanı geçenlerde Libya’yı ziyaret etti...
Orada düzenlenen gecenin en vurucu cümlesini gazetelerde ve internet sitelerinde okuduk.
Yapılan o erkek geyikleri...
Hani bir uçtan ötekine şifreli diye fantezi meraklılarının yaptığı o anatomik paylaşımlar...
Kadınlar, siyasetçiler hakkında o yazılıp çizilen fıkralar...
Paylaşılan siyasi karikatürler...
Normal sohbetlerimizde ağzımıza almayacağımız ifadeler, kavramlar, küfürler...
O iki fotoğraf şu:
Sakallı bir adam, Senato başkanının koltuğunda oturuyor...
Bir başka sakallı adam da Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin koltuğunda...
Pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar...
Avrupa’nın seçilmiş insanlarından birinden şu Twitter mesajı geldi:
“Şundan emin olun. Benim başbakanlıktan ayrılmam çok sıradan ve sıkıcı bir şekilde olacaktır...”
Mesajın altında, Almanya’nın seçilmiş başbakanı ve şu an dünyanın en başarılı lideri sayılan Angela Merkel’in adı vardı.
Hesap gerçekten onun mu, yoksa birisi onun adına şaka mı yapıyor tam öğrenemedim...
Ama hepimiz biliyoruz ki, onun görevden ayrılması gerçekten çok sıradan bir şekilde olacak...
Nasıl mı?
*
Onun adı yok...
Sadece “The Stranger”, yani “Yabancı” diye biliyoruz...
Arada bir bowling salonunun barında tek başına otururken görürüz onu...
Genellikle de Jeffrey Lebowski’ye ettiği büyük laflarıyla hatırlarız...
Mesela aklımdan hiç çıkmayan şu lafı:
“Bir ülkede bazen bir adam gelir ve...”
“Yabancı”
Epeydir aradığım bir insandı.
Çünkü elinde müthiş bir veri tabanı var.
20 milyon müşteriye hizmet götürüyor. 11 bin çalışanı var.
Dolayısıyla pandemi sırasında kim ne tüketti, ne kadar evde oturdu, ne harcadı, bugün durum ne herkesten iyi biliyor.
Karşımda uzun saçları ve hali tavrı ile klasik bir enerji şirketinden çok Silikon Vadisi’nde yükselen bir startup tipi duruyor.
Murat Pınar
Türkiye hakkında ona sormak istediğim çok şey var.
Mini Cooper araba büyüklüğünde bir araç Mars’ın yörüngesine oturacak.
Ve bu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) uzaya gönderdiği bir araç olacak.
Aracın adı “Hope”.
Yani “Umut”.
Tarihte ilk defa Müslüman bir ülkenin uzaya attığı araç böylesine ileri bir noktaya gidiyor...
Üstelik güzel bir haber daha var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bu bilimsel Mars projesinin başında 33 yaşında bir kadın var.
Adı
77 yaşındaydı...
Geçen yılın sessiz ölümlerinden biriydi... Ama, bu dünyadan ayrılırken arkasında çok gürültülü bir yakın geçmiş bırakmıştı...
Simone de Beauvoir’larla başlayan “birinci dalga feminizm”in, ikinci dalga sörfçülerinden biriydi...
Ve o kadın bizim erkek neslimizin dimağına çok korkutucu iki soruyu sokmuştu...
Bu ülkenin iyiye gitmesi için...
Şu Allah’ın belası kutuplaşmadan kurtulması için...
Allah rızası için...
Bazı tipleri televizyonda canlı yayına katiyen çıkarmamak gerekiyor...
İki nedenden dolayı bilerek erteledim.
Birincisi bu sözleri söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan yazmak için izin istedim.
İkinci ve daha önemlisi ise...
Bu konuşmayı yılın ilk günü yayınlamak istedim.
Çünkü o felaket yılından sonra 2021’e umutla girmeyi arzuladım...
Geçen salı günü...
Yer Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi...
İlk defa Kuzey Marmara otoyolunu kullandım...
İstanbul dışına çıkışı çok kolaylaştırmış...
Yolu en az 30-40 dakika kısaltıyor.
İstanbul’a dönüşte, bugüne kadar bana en çok heyecan veren duvar resimlerinden birine rastladım.
“Pasific” benzin istasyonunun market duvarına çizilmiş olağanüstü bir Türk bayrağıydı bu...
Kim çizdiyse gerçekten çok başarılı...
Bayrağın dalgalanışına o kadar güzel bir hareket vermiş ki, insan önünde durup fotoğraf çektirmeden geçemiyor....
Biliyorum bazılarınızın aklına hemen şu soru gelecek.
“Ne işin var senin oralarda?”
Sedat Ergin soktu kanıma bunu...
Biliyorsunuz, o, başlığında “resmi” kelimesi bulunan her devlet sitesini ziyaret eder.
Tabii ki, onun Rusya resmi internet sitesine girip dolaşması ile benimki arasında esaslı bir fark var.
Onun ilgi alanı “Diplomatik belgeler”, “Resmi heyetler arasındaki görüşmeler” ve “Dokümanlar” bölümü olur...
Ya ben Rusya Devlet Başkanı’nın sitesine girersem ne görürüm?
Kendinizi mütevazı ve sakin bir yılbaşına hazırlarken çalar birden kapınızı...
En hazırlıksız olanı ise yüzünüzdür öyle anlarda...
O yüz ne hissettiğini anlatamayacak kadar çaresizdir çünkü...
Pazar akşamı işte böyle oldu...
Hiç beklemediğimiz, en hazırlıksız anımızda öğrendik oda arkadaşımın ölümünü...
ODTÜ’nün eski rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar benim ilk akademik yoldaşımdı...
Aynı yıl yurtdışından dönüp, Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde göreve başladık....
Tahmin ediyorum yaptığı heykel de anatomik olarak 20-30 yaşlarında bir erkektir...
Biliyorum başlıktaki soruyu okuduğunuz an, “Yine ne saçmalamış” diyeceksiniz...
Hayır ciddiyim...
O nedenle, soruyu yeniden soruyorum:
Evrensel güzellik ölçülerine vurursanız, Michelangelo’nun David heykelindeki erkek mi daha güzel ben mi...
*
Hiç kuşkusuz David de kusursuz bir erkek değildi... Başı normalden büyük, elleri de öyle...
Genital organı küçük...
Bir bankın ucunda yapayalnız oturuyordu...
1970’lerin terör yıllarına döndüm...
Sonra 1980’li yıllara...
12 Eylül’ün o karanlığında bile siyasi hicivleri, mizahı ile bizi gülümseterek, kahkahalar attırarak dayanma gücümüzü nasıl arttırdıklarını hatırladım...
İzmir? İstanbul... Antalya... Edirne...
Yanıldınız...
Dünyanın en büyük iki içki grubundan biri olan “Pernod-Ricard”ın Türkiye, Afrika ve Ortadoğu (MENAT) bölgesinden sorumlu CEO’su Selçuk Tümay, Karaman doğumlu...
Yani eskiden Konya Karaman diye bildiğimiz şehirden...
O zaman geleyim ikinci soruya...
Pernod-Ricard grubunun, daha çok Müslüman ülkeleri kapsayan “Ortadoğu, Afrika ve Türkiye” bölümünün yönetim kurulunda sizce kimler vardır?
Sakın “İçmeyi seven erkekler” demeyin...
“Dünyanın en sempatik tabutçu paparazzisi...”
Ve yazıya şöyle başlamıştım:
“Sakın ola başlıktaki ‘tabutçu’ lafına takılmayın.”
*
Bugün çok üzgünüm...
Çünkü bir magazinci olarak, Türkiye’nin en sempatik en renkli magazincilerinden birini kaybettik...
Adı Zozo Toledo’ydu...
Ama aslında ne adı Zozo’ydu...
Gelen bu lego mehdi deistlerin Mehdisi mi?
İlk haberi SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi verdi.
“Mehdi gelecek, ortamı buna göre hazırlamalıyız” dedi...
*
Ona bakarsanız Mehdi’nin eli kulağındaydı, geldi gelecekti.
Ancak öyle bir söyledi ki, insanda sanki Mehdi değil de kıymetli bir misafir gelecekmiş hissi uyandırdı.
O yüzden pek ciddiye alan da çıkmadı.
*
Sonra ikinci haber daha ağır bir toptan, komşu İran’dan geldi.
Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad bir Noel ve yılbaşı tweet’i attı ve kesin tarih vererek konuştu:
“2020’de Mehdi gelecek...”
*
Anlayacağınız Birleşmiş Milletler de yakında bu yılı “uluslararası mehdi yılı” ilan ederse hiç şaşırmayalım.
*
Ve yılın ilk
Mehdi’si, erken davrandı ve geçen yılın son ayında geldi...
Ama gerçek değil, “Messiah” adlı bir Netflix dizisi olarak geldi...
Herkes, her din kendi
Mehdi’sini tarif ediyor ama
Netflix’te gelen Mehdi hem onlara benziyor hem de benzemiyor. Bana sanki, “lego bir Mehdi” gibi göründü...
Kanaatimce ilginç de bir sosyolojisi var.
DİNİ MÜSLÜMAN AMA BUDİST RAHİP GİBİ
NETFLIX Mehdi’si...
Tipi daha çok çarmıha gerilen Hazreti İsa’ya benziyor...
Kendisine inanan insanlarla konuşması, hali tavrı, kılık kıyafeti aynen o.
Bir de ölüyü diriltmesi tam Hazreti İsa’nın Nuh’un oğlunu diriltmesi hikâyesi gibi.
Ama bu Mehdi Hıristiyan değil.
*
Gelen Mehdi Müslüman...
Ama hiç öyle Müslüman gibi de durmuyor.
Ne abdest alıyor, ne namaz kılıyor, ne kelime-i şahadet getiriyor...
*
Çölde birlikte dolaştığı müritleri sahabelerden çok, Hazreti İsa’nın etrafındaki havariler ve Maria Magdalena gibi.
Müslüman Mehdi, cezaevine girince neredeyse bir Budist rahibe dönüşüyor.
Sanki Butan’da Tiger Nest Manastırı’ndaki mağarada ilk meditasyonunu yapan İkinci Buda gibi bir hali var...
*
Ama Mehdi Budist de değil...
Öyleyse Netflix’e gelen bu Mehdi kim ve ne?
*
Bana Fransız düşünür Jacques Attali’nin “lego dinler” teorisini hatırlattı.
Attali 21’inci yüzyılın ortalarında lego dinlerin doğacağını iddia etmişti.
Ona göre insanlar tektanrılı dinlerden yorulmuştu. Bütün tektanrılı dinlerin başında, onları bu inançlardan soğutan şeyler vardı.
Musevilerin İsrail devletinin zulmü, Müslümanların IŞİD, El Kaide terörü, yolsuzluklar, Hıristiyanların Amerika ve Evangelistleri gibi...
*
Jacques Attali diyordu ki: “İşte bu yüzden 21’inci yüzyılın insanları her dinden beğendikleri tarafları alıp kendilerine uygun bir lego inanç yaratacaklardır.”
Netflix Mehdi’sine bakınca dedim ki: “Bu Mehdi de herhalde böyle bir lego mehdi olmalı...”
*
Ve bu haliyle de bana daha çok, sanki “deistlerin beklediği ilk Mehdi” gibi göründü.
MEHDİ KİMDİR?
Aşağı yukarı her inançta bir Mehdi kavramı var. İslam’da Mehdi şöyle tarif ediliyor:
“Ahir zamanda geleceğine ve İslam’ın dünya hâkimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişi...”
MUDO’YLA SALMA HAYEK KONUSUNDA ANLAŞAMADIK
Dün Altın Küre kırmızı halısındaki kıyafetlerle ilgili yazdıklarım için epey arayan oldu.
Biri de Mudo markasının yaratıcısı Mustafa Taviloğlu’ydu...
“Yazdıklarının çoğuna katılıyorum ama Salma Hayek konusunda hiç katılmıyorum” dedi.
Oysa benim en tereddütsüz yaptığım eleştiriydi ve çok da paylaşan vardı.
*
“Hayır” dedi ve devam etti:
“Bir kere iki parça giymiş. Son iki-üç yılın en büyük trendi. İkincisi. Alttaki beyaz da çok trend. Kırmızı halılarda bugüne kadar iki parçaya pek alışık olmadığınız için gözünüze ters geliyor...”
*
Bir de Margot Robbie’nin ona benzer iki parça bir elbise giydiğini ve çok beğendiğini söyledi.
Hürriyet Kelebek’te Hande Can da çok beğenmiş.
İşte ona katılıyorum.
Harley Quinn ne yapsa ben de beğeniyorum.
BU KİBİRLİ GOYGOYCULUĞU ALKIŞLAMAYI ANLAMIYORUM
Önceki gün baktım Altın Küre ödülünün sunucusu Ricky Gervais’in yaptığı konuşma TT olmuş.
Adam ödül alacak kişilere gayet ukalaca ve küçümser havada “Ödül alınca siyasi konuşma yapmayın, bir şey bilmiyorsunuz, yapımcınıza ve menajerinize teşekkür edip s...r olun gidin” demiş ya...
Uuuu baktım destekleyen destekleyene...
*
Oysa bana çok itici geldi... Üstten bakan, popülist bir tavır...
Tipik bir Trump tarzı yani...
Tamtamına bir “halk goygoyculuğu”...
*
Yahu arkadaş o törende ödül alması muhtemel filmleri yapan, oynayan insanlar kim görmüyor musun sen? Tarantino oturuyor orada... “Joker” gibi harika bir isyan filmini çekenler orada...
Trump’ın İran siyasetini eleştiren Jane Fonda oturuyor olabilirdi karşında...
*
Sormazlar mı adama...
“Arkadaş sen kimsin de bize hiza vermeye kalkıyorsun...”
*
Bir de onun oynadığı filmlere bakıyorum...
“Yurtdışında Bir Salak”...
Filmde Recep İvedik tarzında güzel oluyor da, o salaklık kırmızı halı komiserliğine dönüşünce çok itici hale geliyor.
FIRTINA ‘KADIN DON KİŞOT’U DEVİRİNCE NEDEN KAHROLDUM
GEÇENLERDE Maslak’taki Mutfak Sanatları Akademisi’ne gitmiştim.
Hemen yan tarafta Elgiz Müzesi vardı...
Öndeki avluda Diyarbakırlı sanatçı Mahmut Aydın’ın “Kadın Don Kişot” adlı heykelini çok sevmiştim.
İstanbul’da 48 saat süren fırtına o heykeli de devirmiş.
Çünkü bu ülkede artık erkek Don Kişot kalmadı.
Erkeklerden umudumu kestim. Tek umudum kadın Don Kişot’lar...
İşte o nedenle, “Kadın Don Kişot”un devrilmesi sembolik olarak beni de devirdi...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü:
Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle