Alışveriş sepetlerimizi tıka basa doldurmazsak ne olur?

Pandemi sürecinde her etkinin tepkisi alışveriş paniği olunca insan merak ediyor; hangi malzeme ne kadar yeter, hangisi çabuk biter diye. Ve akla ilk olarak “Biz bizi doyurabilir miyiz” sorusu geliyor. Acaba rafları boşaltmaya, stok yapmaya gerçekten gerek var mı?

Haberin Devamı

Birçok ülke koronavirüs salgını nedeniyle bazı tarım ürünlerinin ihracatına yasak getirdi. Özellikle hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda ithalatçı olan Türkiye’nin bundan olumsuz etkilenme riski var.
E bir de dövizin yükselmesiyle gelen kur farkı problemini de eklersek... Bunun yanında geçen günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı açıklama son derece önemliydi.
Alışveriş sepetlerimizi  tıka basa doldurmazsak ne olur

Kendi kendine
yetmenin önemi
Bakanlık, 21 ilde yazlık ekim yapılacak ürünler için yüzde 75 tohum desteği verileceğini açıkladı. Buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik, tohumu dağıtılacak ürünler olarak belirlenmişti. Hibe edilecek tohumlar ve desteklenecek tarım arazileriyle birlikte proje kapsamında devlet 20 milyon lira harcayacak. Elde edilmesi planlanan üretimse 220 milyon lira. Boş tarım arazilerinin değerlendirilmesi ve iç üretim kapasitemizin artması adına şahane bir hareket.
Sınırların kapatılması ve bazı kalemlerde ihracat ve ithalatın durdurulması ülke olarak kendine yetebilmenin önemini bir kez daha hatırlattı. Mesela şu anda mevsimlik tarım işçilerinin çoğu dışarıdan gelen İngiltere, büyük problem yaşıyor. Ürünlerin çoğu tarlada kaldı. Çözüm üretmedikleri ve süreç uzadığı müddetçe sorunun ne derece büyüyeceği ortada.
Bizdeki durumu Milagro Tarım’ın sahibi Burak Doğan’la konuştum. Firması HORECA (hotel-restoran-cafe) sektörünün en büyük tedarikçilerinden. Malum, insanların artık seyahat etmemesi ve eve kapanmasıyla otel, restoran ve diğer işletmelerde gıda tüketimi neredeyse sıfıra indi. Burak Bey’in söylediğine göre, tedarikçilerin, marketlere de ürün verenleri işe devam ediyor, diğerleri maalesef beklemede. Otel ve restoranların kapanmasıyla piyasadaki meyve-sebze zayiatı azalmış, ürünler haliyle bollaşmış. Patates, soğan, limon, portakal gibi ürünlere olan talep müthiş bir ivmeyle artarken çilek ya da ithal kavun gibi ürünlerin satışı tamamen durmuş. Ortadoğu’nun en büyük tedarikçilerinden olduğumuz için de tarım faaliyetlerimizin hız kesmesi ya da bizim ürün sıkıntısı çekmemiz gibi bir şey şimdilik mümkün görünmüyor.
Taze balığı
ihmal etmeyin
Şu anda ürün fazlamız olan alanlar da var. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Avrupa’nın Türkiye’den balık talebinin yüzde 60 azalması üzerine, ‘Evde Hayat, Sofrada Balık’ sloganıyla bir tüketim kampanyası başlattı. Balık tüketim kampanyasında, nisan başında üç gün süreyle çipura ve levrek, zincir marketlerde maliyetine satıldı. Geçen haftaysa alabalık ve yerli somonda benzer bir kampanya yapıldı. Bu arada konserve balık tüketiminde de ciddi artışlar olduğu gelen bilgiler arasında. Saklanabilir olması sebebiyle tonbalığı konserveleri marketlerde neredeyse yok satıyor bu dönem. Tavsiyem, taze balık kampanyasını takip etmeniz. Makarna, fasulye, pirinç derken makul fiyatlara satılan balığı hem sağlığımızı hem de balıkçımızı desteklemek adına ihmal etmeyin.
Alışveriş sepetlerimizi  tıka basa doldurmazsak ne olur

Haberin Devamı

Daha çok ihtiyacı olanları düşünün...
Dünyanın pek çok yerinde yemek alerjisi olan kişilerin, ‘stoklama paniği’ sebebiyle kendilerine uygun yiyecek bulmakta zorlandıkları haberleri yayılıyor. Özellikle çölyak hastaları, çeşitli intoleransı olan kişiler ciddi anlamda sıkıntı çekiyor. İnsanlar ihtiyacı olandan fazla gıda maddesi istiflediği için özel ürünlere ulaşmak zorlaşıyor. Bir de tabii moda olduğu için, “Glütensiz besleniyorum” diye bu ürünlere saldıranlar var. İngiltere’de Allergy UK, Coeliac UK gibi kuruluşlar bu özel ürünlerin gerçekten ihtiyacı olanlara ulaştırılabilmesi için yemek endüstrisiyle omuz omuza verdi bile. Gördüğüm kadarıyla bizde maya dışında şimdilik sorun yok. Başkalarını da düşündüğümüz sürece de olmaz.

Alışkanlıklarımız ne yöne evrildi?

Evde kaldığımız sürede değişen tüketim alışkanlıklarımızın yansımasını ilk gördüğümüz yer elbette marketler. Konuyla ilgili olarak Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Boris Minialai’den şu bilgileri aldım: “Türkiye’de ilk koronavirüs vakası açıklanmasından itibaren en yoğun ilgi gösterilen ürün grupları beklendiği üzere hijyen ürünleri, kolonya, kuru gıda, bakliyat, makarna ve kullan-at ürünler oldu. Ancak bu ürünler dışında evde daha fazla zaman geçirilmesinden kaynaklı gıda ve gıda dışı bazı ürün gruplarında da artışlar gözlemliyoruz. Örneğin, hazır pudingler yaklaşık 5 kat, kuru mayalar yaklaşık 8-10 kat, kuru ekşi maya 15 kat, kefir yaklaşık 4 kat arttı. Gıda dışı ürünlere bakacak olursak; saç boyasında 3 kat, kişisel bakım ürünlerinde 10 kat, spor malzemelerinde ise yüzde 50 artış gözlemledik. Ayrıca TV ürünlerinde yüzde 75, bilgisayar ürünlerindeyse yüzde 45 oranında bir artış yaşadık. Çocukların evde geçirdikleri zaman da benzer şekilde arttığı için oyuncak satışlarının da 2 katına çıktığını görüyoruz.”

Haberin Devamı

Şeflerden evlere paket servis
Şefler de bu dönemde çareyi evlere girmekte buldu. ABD’de bazı restoranlar yemeğinizi kapıya çiçek, mum, peçete ve yemeğe uyumlu şarap eşliğinde getiriyor. Bizdeyse Didem Şenol’un hazırladığı Gram Evde paketlerinde Gram yemekleri kapınıza geliyor, size sadece pişirmek düşüyor. Didem’in bu servisi hep vardı ve şu süreçte hijyen ve izolasyon kuralları maksimize edilerek uygulanıyor. Ayrıca Hazer Amani’nin Fireroom’unda mönüden seçili ürünler Armutlu’daki merkez mutfaktan evlere servis edilecek. Üryan Doğmuş ve Cihan Kıpçak’sa Bomonti’deki Batard’dan paket servise başladılar. Günaydın Et de şubelerinin bir kısmından geçen hafta itibariyle gel-al ve paket servise başladı.
Alışveriş sepetlerimizi  tıka basa doldurmazsak ne olur

Yazarın Tüm Yazıları