Nisanı mümkünse donduralım

NASIL olur, hangi kaynakla yaparız bilemiyorum.

Haberin Devamı

 

 

Ama yapmalıyız.
Mümkünse bu yılı 12 ay değil de, 11 ay saymalıyız.
Çünkü nisan gerçekten de zor geçecek.
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada zor geçecek.
Amerikan bankaları “durgunluk” sözünü kullanmaya başladı. Ve ekonominin yeniden düzelme emarelerinin temmuzla başlayabileceğini açıkladılar.
Söylüyorum, en zor ay nisan olacak.
Bugüne kadar vaka sayısını kontrol etmeyle uğraştık ama bundan sonra sayı artacak.
Bunda panik yapacak bir durum yok.
Hepimiz koronavirüsü içimizde hissedeceğiz, önemli olan bu süreci yayabilmek.
Bunu başarmalıyız.
Bir şeyi daha yapmalıyız.
Ekonomik olarak zaten bıçak sırtı bir dengede giderken, bazı şeyleri yeni konuşmaya başlamışken, üzerine korona krizi geldi.
Şimdi dünya da ne yapacağını bilemiyor.
Her devlet kendi gücüne göre paketler açıklıyor.
Açıklamalı da, başka türlü ayakta kalmak mümkün olamayacak.
Yeni bir dünya, yeni bir ekonomik düzen kurulacak.
Türkiye de kendi içinde bir paket açıkladı.
Ben her bir maddenin faydalı olduğu görüşündeyim.
Ama yetmeyecektir.
O yüzden belki de yakın bir gelecekte daha radikal kararlar alacağız.
Ben teşvik paketinin ve bazı muafiyetlerin belirli sektörlere değil, herkes için geçerli olması gerektiğini düşünüyorum.
İkincisi nisanı donduracak, takvimlerden yok sayacağımız bir paket açıklamalıyız.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Teknopark yönetici şirketlerine, kuluçka firmalarından ve teknoparklarda yer alan restoran ve kafe gibi ticari işletmelerden 2 ay boyunca kira almamaları hususunda talimat gönderdik. Ayrıca, yine bu kampüslerde Ar-Ge ve tasarım alanında çalışan firmaların da 2 aylık kira ödemelerini erteleyin ve ödeme planlarında kolaylık sağlayın dedik” açıklamasını yaptı.
Çok yerinde bir yaklaşım...
Ama ben bu gerçeğin her işletme için geçerli olmasını öneriyorum.
Nasıl yapılır, hangi koşullarda yapılır, bilemiyorum.
Ama yapılmalı.
Küçük esnaf belli ki nisanı çok ama çok sıkıntılı geçirecek.
Peki bu işletmelerin kiraları, yanında çalıştırdıkları ne olacak?
Hepsi yaşamalı, yaşatmalıyız.
Bir çare bulmalıyız.

Haberin Devamı

 
Askerini uğurlama
mangal da yakma

Haberin Devamı

BAKANLIKLAR uyarıyor, sonra da genelge yayınlıyorlar, yasaklar getiriyorlar.
Örneğin mangal yakılması, örneğin asker uğurlaması...
Gerçekten bazen anlamakta zorlanıyorum.
Zaten bunların yapılmaması gerekir.
Yanan ormanlarımız unutulan mangal kömürlerinden çıkan kıvılcımlarla olmadı mı?
Askerimizi bile uğurlamayı bilemediğimiz için havaya atılan mermiler yüzünden yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetmedi mi?
Uyarı üstüne uyarı yapılıyor.
Biz mangallarımızı alıp ormana gidiyoruz.
‘Sosyal mesafe’ diyoruz, bunu da anlatamıyoruz.
‘Yaşlılarımızı koruyalım’ diyoruz, bir de onları alıp sahile çıkıyoruz.
Korona var korona, bence bu sefer bu işin şakası yok.

 
Tu kaka yaptıklarımızı
daha çok dinleyeceğiz

Haberin Devamı

İFLAH olmaz iyimser bir yanım var.
En kötüsünde bile bu ruh halim yine öne çıkıyor.
Bakın bu korona kötü, hepimizi eve soktu, ekonomimiz berbat durumda, insan ilişkileri bile sorgulanır hale geldi.
Ama yine de bize öğrettiği çok şey var.
Bundan böyle çevrecilere burun kıvırmayacağız.
“Bilim” diyenleri aktivist ilan etmeyeceğiz.
“Sade yaşayalım” önerisinde bulunanlara, “Git sen yaşa, dünya değişti kardeşim” deyip aşağılamayacağız.
Peki ne yapacağız?
Her şeyi bir daha, bir daha gözden geçireceğiz.
Çünkü korona sonrası hayat artık başka türlü akacak.
Ta ki yeni bir virüs gelip bizi hizaya getirinceye kadar...

 
Kürüselleşme dayanışma
duygusunu geliştirmedi

FRANSIZ L’Obs, eski adıyla Le Nouvel Observateur dergisinde düşünür Edgar Morin’le yapılmış, ben de BBC Türkçe’de okudum.
Önemli tespitleri var.
Diyor ki...
“Bu kriz bize küreselleşmenin, dayanışmanın olmadığı karşılıklı bir bağımlılık olduğunu gösterdi.”
“Küreselleşme tekno-ekonomik bir birleşme üretti ama insanlar arasındaki anlayış kavramında bir ilerleme sağlamadı.”
“Ekoloji, nükleer silahlar, işlemeyen ekonomiler gibi küresel tehlikeler, insanlar için kaderci bir toplumu yarattı. Ama farkındalık yaratmadı.”
“Bu virüs bugün, bu kaderci toplumda ani ve trajik bir aydınlanma sağladı.”
Ne kadar haklı...

Haberin Devamı

 
Yaşam detoksu
yapma şansı

FRANSIZ filozof Edgar Morin, zamanla ilişkimizin değişebileceğini de söylüyor.
Ve ekliyor:
“Tecrit sayesinde, içinde bulunduğumuz sıkışık olmayan, metro-iş-uyku arasında kaybolmayan zamanda kendi kendimizi bulabiliriz. Yani; aşk, arkadaşlık, şefkat, dayanışma, hayat şiiri... Tecrit, yaşam tarzımızda detoksa başlamamıza, iyi yaşamanın ne olduğunu anlamamıza ve her zaman bizi de dahil ederek beni tatmin etmemize yardımcı olabilir.”

 
Bir de olumlu bakalım

“BU krizin olumlu bir tarafı olabilir mi?” sorusuna Edgar Morin’in yanıtı şöyle:
“İtalyan kadınların balkonlarından kardeşlik marşı ‘Fratelli d’Italia’yı söylemeleri beni çok duygulandırdı. Kapalı olmayan, egoist olmayan ama topraklarına bağlı kaderci topluma da uyacak ulusal bir dayanışma bulmalıyız. Virüsün verdiği mesajlar açık. Bu mesajları duymak istemememiz talihsizlik olur.”

Yazarın Tüm Yazıları