Kendini beğen(me)

“Bazı insanlar, kendini beğenmişlik ya da kibir sözcüğü yerine, kulağa daha hoş gelen ‘hırs’ sözcüğünü kullanarak kendilerini biraz temize çıkarmaya çalışır.” (Alfred Adler)

Haberin Devamı

Kibirli olmayı şahsiyet sanıyoruz. Oysaki; ulaşılamayacak kadar yükseğe koyduğumuz, aslında zayıflığımızı, korkularımızı gizlediğimiz ve kendimizin bile aydınlatmaktan çekindiği karanlığımız olduğunun farkında değiliz. Çevredeki insanlara karşı üstünlük kurmayı zafer gören bakış açısıyla beslenen kibrin, kıskançlığı ‘hırs’ olarak algılayan tarafı ise zifiri karanlık. Kendinden tarafa yonttuğu bir kulptan tuttuğu adaletin, kulpsuz tarafında kalanların tutunamadıkları ‘hak’, hep kibirden yanadır. Boyunun yetişemeyeceği kadar yükseklere yerleştirdiği egolarını indiremediğinden olsa gerek, toplumsal iletişimi sağlayıp, kibri bertaraf eden ‘saygı ve nezaket kuralları’nı da görmezden gelir. Gizlediği zayıflığına eklediği hırs görünümlü kendini beğenen benlik özelliğini pekiştirmek için de saygı görmeyi bekler. Kabullenmek çok zor biliyorum ama hepimizde bir nebze var sanırım. Kibirle şahsiyeti, kıskançlıkla hırsı hep karıştırıyoruz gibi geliyor bana. Önce itiraf etmek sonra da samimiyetle düzeltmek gerek... Hemen şimdi başlayın, kendinizi beğenmeden, çok ama çok sevin.

Kendini beğen(me)

DEVELİ CIVIKLISI

Cıvık kelimesi yanlış çağrışım yapmasın sakın, burada lezzet anlamı var bilesiniz. Kayseri’nin sadece Develi ilçesine has geleneksel pideye ‘cıvıklı’ denmesinin sebebi, içindeki kıymada kullanılan döş etinin lezzetinden geliyor. Develi cıvıklısı, açılan pide hamurunun alt tarafına döşten hazırlanan tek çekim kıyma ve üzerine serpiştirilen löp kuşbaşı etin birlikte damağa verdikleri, doruğunda Erciyes havasını soluduğunuz eşsiz hazzın da zirvesi. Geleneklerin harfiyen uygulandığı pidenin hamurundan, içindeki etin ayıklanmasına, meşe odunu ile yakılan fırına sürülüp uygun kıvamı yakaladığında geri çekilmesine, dilimlendikten sonra servise hazırlamaya kadar tek el değiyor.

Kendini beğen(me)

Tek elden yapılan bu muhteşem uyumun mahir zanaatkarı da Şaşmaz 1. Cadde 2538. Sokak’taki Develi Pide’nin hem sahibi hem ustası, kendisi de Develili Hayati Güneri. Hayati ustanın geleneksel ağız tadını yaşattığı peynirli pidesi de nefis. Daha önce kendi ineklerinden elde ettikleri sütten annesinin kendi eliyle bastığı salamura peynirden yaparlarken, annenin yaşlanması ile Niğde’den getirttikleri bir tür kaşara dönmüş olmaları lezzeti değiştirmemiş. “Ye, tat. Bizi bir dostuna anlat” diyor Hayati usta, bu dileğine kesinlikle katılıyorum.

Kendini beğen(me)

KADİR DAYI PİKNİK

Son zamanlarda klişeleşmiş ‘tarladan sofraya’ hikâyelerinin aksine, Kadir dayının ‘tornadan sofraya’ uzanan hikâyesini dinlemek hoşuma gitti. “Kahvemizi keyifle yudumlayamıyoruz yahu!” deyip asıl mesleği tornacılıktan vazgeçerek, nefis ve keyifli sofralar kuracağı lokantacılığa geçiş yapan Kadir dayı hem kahvesini keyifle yudumlamış hem de tornacılıktan edindiği milimetrik iş hassasiyetini lezzetine yansıttığı yemeklerin piştiği piknik lokantalar açmış. Şimdilerde ‘fastfood’ diyoruz ama aslında, yıllar önce ‘Piknik’ adıyla açılarak, Ankara döneri, sosisli, tost, Arnavut ciğeri ve benzeri ayak üstü atıştırmalıklar hazırlayan mekânın, tarzı dolayısıyla Ankara ağzına kazandırdığı bir deyim olmuş ‘piknik. Hem tadını hem de havasını özlediğimiz piknik tarzı yiyeceklerin, anılarımızdaki Ankara çocukluğunun değişmeyen nostaljisi olduğunu bilmek gerek. Ankara şehir geleneklerini hatırlama ve yaşatma açısından de çok önemli. Kadir dayı, Ankara’nın üretim kalbi, sanayi ve teknolojinin merkezi OSTİM 100. Yıl Bulvarı Bosna İş Merkezi’nde ve yine aynı bulvar üzerindeki 41. Sokak’taki iki dükkânında, çocukları Nuh, Uğur ve torunu Kadir’le birlikte Ankara’nın klasik ‘piknik’ geleneğini sürdürüyor. Izgara köfte, Arnavut ciğeri ve nefis Ankara dönerinin yanı sıra, özlediğimiz piknik usulü hazırlanan hamburger heyecan verici. Kendi hazırladıkları köfte ve Rus salatasına ilave ettikleri turşu ve domates sos gibi basit yapımının yanında verdiği şahane ve lezzetli duyguları tatmadan ‘piknik’ ruhunu anlamak zor. ‘Tornadan sofraya’ hikâyesinin katacağı ayrı lezzeti de düşünürseniz, kaçarınız yok. Metroya binip gidin.

Kendini beğen(me)

DÜZELTME

Geçtiğimiz hafta yayınlanan ‘Edebiyatın mutfağı şiir’ başlıklı yazımda alıntı yaptığım, “Bazıları şiir sevmez, çünkü onların yaraları yoktur, yaraladıkları vardır. Attila İlhan” cümlesinin, şair Attila İlhan’a ait olmadığını belirterek düzeltiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları