Nasıl çekecek akademisyen imzayı Sayın Başbakan

SAYIN Başbakan!

Haberin Devamı

Diyorsunuz ki:

“Ey akademisyenler! Çekin imzalarınızı o bildiriden.”

 

*

 

Sayın Başbakan!
Şu ana kadar bildiriye imza atan akademisyenlere yapılanlara hele bir bakın:
-En hafifi “Aydın müsveddesi” olan nice hakaretler edildi.
-Tehditler, hedef göstermeler gırla gitti.
-Sabahın köründe kapılarına dayanıldı.
-Odalarının kapılarına çarpı işareti yapıldı.
-Kanlarıyla banyo yapmaktan söz edildi.

 

*

 

Söyler misiniz Sayın Başbakan.
Böyle bir atmosferde...
Kişiliğine azıcık saygısı olan herhangi bir akademisyen, attığı imzayı “pardon” diyerek pişkince çekebilir mi?
Bırakın imzayı çekmeyi...
Şahsiyet sahibi bir akademisyen...
Yanlış, eksik, hatalı olduğuna inansa bile o bildiriye sıkı sıkı sarılmaz da ne yapar?

 

*

 

Haberin Devamı

Sayın Başbakan!
Öyle çığırından çıkmış tepkiler gösterildi ki akademisyenlere, artık iş, “bir yanlışı görerek o yanlıştan dönme” aşamasını çoktan geçti.

 

*

 

Sayın Başbakan!
Öyle kaba, öyle inceliksiz, öyle derinliksiz, öyle tartışmaya kapalı, öyle gaddarca bir kampanya yürütüldü ki akademisyenlere karşı...
O bildiriden imzayı çekmek, ömür boyu zillet altında yaşamak anlamını taşır hale geldi.

 

*

 

Sayın Başbakan!
Öyle mübalağalı bir şekilde abandınız ki adamlara ve kadınlara...
Bırakın imzayı geri çekmeyi, en küçük bir özeleştiri yapmak bile “korkmak, tırsmak, teslim olmak, kişilikten ödün vermek, şahsiyeti ayaklar altına almak” ile eşanlamlı hale geldi.

 

*

 

Madem işin en sonunda “çekin imzalarınızı, kurtulun” aşamasına gelecektiniz...
Ne diye bu akademisyenlere en minik bir “ricat alanı” bile bırakmadınız ki Sayın Başbakan?

 

 

Haberin Devamı

Önce sosyalistleri toplamışlar

 


ZAMAN gazetesinin en tepesindeki isim, Nazi Almanya’sında yaşayan bir papazın o meşhur sözlerini aktarmış.

 

*

 

Şöyle diyor papaz:
-Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sosyalist değildim.
-Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sendikacı değildim.
-Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü ben Yahudi değildim.
-En sonunda beni almaya geldiler. Ama benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.

 

*

 

Bu sözler, pek ama pek güzel de...
Zaman gazetesinin en tepesindeki ismin ağzına ve kalemine pek yaraşmıyor.

 

*

 

Zaman gazetesinin en tepesindeki ismin, bu sözleri şöyle ifade etmesi çok daha uygun düşerdi:
-Önce askerleri topladık, kimse sesini çıkarmadı.
-Sonra bilim insanlarını topladık, yine kimse sesini çıkarmadı.
-Sonra gazetecileri topladık, yine kimseden ses çıkmadı.
-Sonra Fenerbahçe’yi topladık, yine kimse ses vermedi.
-Sonra hükümettekileri toplamaya kalktık. Fakat fena halde yenildik.
-En sonunda hükümet bizi toplamaya başladı. Ancak sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.

 

 

Haberin Devamı

İnşallah CHP bu kafadaki bir adamın eline düşmez

 


ADAMA kalsa...
CHP’nin derhal ama derhal...
-Başörtüsü, sakal, cüppe, sarık düşmanlığına başlaması...
-“Ah Kubilay, vah Kubilay” diye sabah akşam inlemesi...
-Mehmet Bekaroğlu’nu partiden atması...
-Tek parti özlemini ifade etmeye başlaması...
-Otoriter laiklik yanlısı günlere geri dönmesi...
-Genel merkezde açılan mescidi kapaması...
-Cuma tatiline karşı çıkması...
Gerekiyor.

 

*

 

Ben de CHP yönetimini eleştiriyorum, bu adam da eleştiriyor.

 

*

 

Ama aramızda bir bakış açısı farkı var:

 

*

 

Ben CHP gibi bir partiye yüzde 25’i az bulduğum için eleştiriyorum.

 

*

 

Ama CHP, yanlışlıkla bu adam gibilerin eline geçse...
Bırakın yüzde 25’i falan, yüzde 5’i bile zor görür.

 

 

Haberin Devamı

Ve söz ODTÜ’de

 

Nasıl çekecek akademisyen imzayı Sayın Başbakan


ELEŞTİRİLDİLER, yerden yere vuruldular, kampanyaya maruz kaldılar, haklarında söylenmedik söz bırakılmadı...
Ve şimdi de söz sırası ODTÜ’de...

 

*

 

ODTÜ’den dört öğretim üyesi...
-Besim Can Zırh...
-Ceren Ergenç...
-Atilla Aytekin...
-Duygun Göktürk...
ODTÜ hakkında merak edilen tüm sorulara yanıtlar verdi.

 

*

 

ODTÜ röportajı yarın ÇARŞAMBA SOHBETLERİ’nde.
Sakın kaçmasın.

 

Nasıl çekecek akademisyen imzayı Sayın Başbakan
 

 

 

İki devam filmi

 


-KOCAN KADAR KONUŞ/DİRİLİŞ: “Azıcık komik blog yazıları” diye bir kategori oluştu günümüzde. Bu film, işte o kategoriden türemiş durumda. Bir evlilik parodisi... Birincisi tutunca ikincisini de çekmişler. Yer yer güzel espriler var ama insan izlerken sinema filmi değil de sanki eli yüzü düzgün bir yerli güldürü izliyormuş gibi hissediyor. Fakat yine de Hümeyra ve Nevra Serezli ile hasret gidermek iyi geldi bana... Bir de şu cümleyi kurdum: Ezgi Mola dışında hiç kimse bu filmin hakkını veremez. Yani 10 üzerinden 6 verdim filme...

 

*

 

Haberin Devamı

-DÜĞÜN DERNEK/İKİ: Birincisi ortalığı kasıp kavururken kayıtsız kalmıştım, “İkincisini kaçırmayayım bari” dedim ve izledim. Sonuç şu: Uzadıkça, ilerledikçe ve absürdlük derecesini arttırdıkça biraz çekilmez olsa da beğendim ben bu filmi... Oysa ilk başta küçümseyici bir önyargım vardı filme karşı... Ama daha ilk dakikalarda elimde olmadan basıverdim kahkahaları ve önyargım darmaduman oldu. Başta insanı her an halaya kaldıracak denli baştan çıkarıcı müziği olmak üzere beğendiğim çok yanı var bu filmin. 

Yazarın Tüm Yazıları