Bu şartlara uyacaksan sandığa gitmeyebilirsin

SEÇİM bittikten sonra “Ama yine o kazandı” diye ağlaşmayacaksan.

Haberin Devamı

*

“Bu millet adam olmaz abi” diyerek halk düşmanlığı yapmayacaksan.

*

“Başımıza neler geldi böyle” diye yakınıp durmayacaksan.

*

“Oy yüzdesi nasıl da arttı, aman Tanrım” diye haykırmayacaksan.

*

“İlk turda kazandı, olamaz” diye ellerinle yüzünü kapatmayacaksan.

*

Sandık açıldığında kendini bir Brezilyalı kadar şaşkın hissetmeyeceksen.

*

“Benim için fark etmez, bu da olur” demeyi başaracaksan.

*

10 Ağustos günü...
Keyfini bozup, tatilini kesip sandığa gitmeyebilirsin.

‘Lisan bilmiyor’ diye eleştiri olur mu?

EKMELEDDİN İhsanoğlu’nun adaylığı ilk açıklandığında kendisini takdim edenler, “Beş dili sular seller gibi konuşuyor” demişler ve biraz da Tayyip Erdoğan’a laf sokmaya çalışmışlardı.

*

Bu konuda söyleyeceklerim şunlardan ibarettir:
Bir siyasetçiyi “Yabancı dil bilmiyor” diye eleştirmek ezikliğin dik âlâsıdır.
Yabancı dil bilmek ile iyi siyasetçi olmak arasında hiçbir bağ yoktur.
Öyle bir bağ olsaydı... Yabancı dilleri sular seller gibi konuştukları halde ülkeyi kriz bataklığına sürükleyenleri açıklayacak teori bulamazdık.
Siyasette başarının kriteri yabancı dil bilmek değildir, halk diline vakıf olmaktır.

Haberin Devamı

‘Annesi Ermeni’ diye haber yapmak

AKİT gazetesi Fethullah Gülen’e vurmak için haber yapmış:
“Gülen’in annesi Ermeni.”

*

İşin aslı şuymuş:
“Rabia”yı “Rabin” diye okumuşlar...
Ve manşeti çakmışlar:
“Annesi Ermeni.”

*

Bu gazetenin “Ermeni” sözcüğünden nefret üretecek bir karakterde olduğu artık herkesin malumudur.
Sorun, bu gazetenin iktidarımız tarafından el üstünde tutulmasıdır.

Neden en çok Nihat Hatipoğlu kazanıyor?


BİN sekiz yüz elli kez “Sakız çiğnemek orucu bozar mı?” sorusuna maruz kalıyor ve bin sekiz yüz elli kez hiç sıkılmadan bu soruya cevap veriyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

“Sevdiğime kavuşmak için dua ediyorum, o da sevdiğine kavuşmak için dua ediyor, hangimizin duası kabul olur” şeklinde bir soruyla karşılaştığında... “Bu ne biçim soru be! Gidin işinize! Ben artık bu işi yapmak istemiyorum” demiyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Kendisini birebir taklit eden oğlu Sait Hatipoğlu’nun da piyasaya çıkmasıyla birlikte “taklitler asıllarını yaşatırlar” hükmünün bir kez daha hayata geçmesine katkı sağlıyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Dudaklarının kenarına her şeyi görenlere ve her şeyi bilenlere özgü bir kıvrım yerleştiriyor ve o kıvrımı dudağına yakıştırmasını biliyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Sesini alçaltıp çıkarıyor, çıkarıp alçaltıyor ve bu haliyle hitabeti pek kuvvetli malum siyasetçiye alışmış olan kitlelere “aynı onun gibi” dedirtiyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Çok güzel, çok etkili, çok lirik, çok masalsı, çok destansı, çok sündürülmüş, çok süslenmiş, çok basit, çok acıklı, çok ibretli menkıbeler anlatıyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Bazen ağlıyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

En ateiste bile kendini mahşere gitmiş gelmiş gibi hissettirecek kadar etkili “mahşer” anlatıyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

En çok teyzeleri avucunun içine alıyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Yaptığı işin şova ve görselliğe dayalı unsurlarını da iyiden iyiye uygulamaya sokuyor ya... İşte ondan kazanıyor.

*

Ağzından ahalimizin anlamayacağı, anlam veremeyeceği, anlamazlıktan gelemeyeceği, zor bulabileceği, sıkılacağı, bunalacağı tek bir sözcük çıkmıyor ya... İşte ondan kazanıyor.

Haberin Devamı

Zaman’daki başlık


GEÇEN gün Zaman gazetesinde bir başlık gördüm.
Şöyle diyordu:
“Bu mantıkla Ayşe teyze bile darbe şüphelisi
yapılabilir.”

*

Son altı yıldır bu memlekette “darbe” ile suçlananların hemen hepsi, yapılan hukuksuzlukları anlatıp şöyle
diyorlardı:
“Bu mantıkla Ayşe teyze bile darbe şüphelisi yapılabilir.”

*

Altı yıl sonra...
Bu kez Zaman gazetesinin aynı şeyi söylemesi karşısında gülümsedim.
Acıklı bir şekilde tabii ki...

Sen Türkiye’sin, büyük davran

SEN basın açıklaması yapmaktan ötesini yapamayan aciz bir sivil toplum örgütü değilsin ki... Türkiye’nin hükümetisin.
Sen öfkesini haykırmaktan öte bir şey yapamayan öfkeli bir kanaat önderi değilsin ki... Türkiye’nin Başbakanı’sın.
Sen Beyazıt’ta “Kahrolsun İsrail” diye slogan atan atak bir yeniyetme imam hatipli değilsin ki... Türkiye’nin Dışişleri Bakanı’sın.

*

Dolayısıyla...
Senin slogan atmaktan...
Senin “Gazze’den yana tarafım” diye böbürlenmekten...
Senin “Bizim kalbimiz Filistin’le” diyerek kendini rahatlatmaktan...
Senin “Kahrolsun İsrail” demekten...
Öte bir şeyler yapman gerekiyor.

*

Uluslararası toplumu harekete geçirmek gibi, bir Filistinli daha ölmesin diye etkili diplomasi yapmak gibi, İsrail’in pervasızlığına karşı etkin bir tutum geliştirmek gibi...

Yazarın Tüm Yazıları