Yazar değil, okurum

ÖNCE şunu söyleyeyim, bu okuyacağınız yazı Hürriyet yazarı Pakize Suda’nın değil, sade vatandaş Pakize’nin satırlarıdır.

Nedenine gelince... Kendisine köşe teslim edilmiş biri, netleşmiş fikir ve bilgileri okura sunmak durumundadır diye düşünüyorum. Gerçi biz, yani piyasada ‘light yazar’ olarak isimlendirilenler daha değişik bir tarzın temsilcileriyiz. Bizim yaptığımız, aklımıza gelen her konuda yüksek sesle düşünmek biraz da. Ama bazı konular var ki ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması gerekiyor. Laga lugaya gelmez. İşte bugünkü konu gibi. Hassas yani.

Bu yüzden bu yazıyı yayımlanması için ‘Söz Milletin’ köşesine göndermem daha doğru olurdu belki. En iyisi siz öyle farz ederek okuyun aşağıdaki satırları.

* * *

Gelelim sadede...

Benim şu imam hatip liseleri konusunda kafam karışık. Son günlerde basında yer alan neredeyse her yazıyı okudum. Tam sorularıma cevap bulmuşken bir başkası yeni sorular oluşmasına neden oldu. İşin içinden çıkamadım.

Mesela,

İmam hatip liseleri hammaddeyi mamul maddeye çeviren fabrika misali, gelen öğrenciyi rejim düşmanı yapar da mı mezun eder? Bu mudur oralarda verilen eğitim?

İmam hatip liseleri rejim için hakikaten bir tehlike arz ediyorsa, neden yumurta kapıya gelinceye kadar beklendi? Geçmiş hükümet üyelerinin esas bu yüzden Yüce Divan’a gitmeleri gerekmez mi o zaman?

İmam hatip lisesi mezunları yargıç, kaymakam, vali olurlarsa yasaları hiçe sayıp kendi yasalarıyla mı iş görecekler?

İmam hatip liselerinin sayısı çoğalırsa, misal beşe katlanırsa, hakikaten dolar mı o okullar? Yani çocuğunu o okullara göndermek için can atan, bekleyen o kadar çok aile var mıdır Türkiye’de? Ya da okul sayısı arttı diye görüşünü değiştirecek olan? Varsa, iş işten çoktan geçmiş demek değil midir?

İmam hatip lisesi mezunlarına üniversite yolunun açılması demek, hepsinin hemen üniversitelere doluşması mı demektir? Türkiye’de üniversiteye girmek öyle kolay mıdır? Fen lisesi mezunları bile açıkta kalırken...

Tasarının, dini eğitim almış Müslüman öğrenci-almamış öğrenci ayrımı yaratmasından korkanlar şu anda ters yönde aynı ayrımı yapmış olmuyorlar mı?

Rejimi korumak için, dini eğitim alana üniversiteyi yasaklamak mantıklı mıdır? Yoksa üniversite eğitimi insanın aydınlanmasına, bilinçlenmesine, daha özgürce yolunu bulmasına yardımcı olacağından keşke alınsa mıdır? Üniversite çağları geç midir aydınlanmak için? Ama çoğumuz üniversitede devrimci olmadık mı? Gerçi oraya geldiğimizde bir şeylere inanmış birileri değil, saf birer Anadolu çocuğuyduk, o da var.

* * *

Sanki yeni yasadan yanaymışım gibi mi görünüyor?

Asla değilim. Ama karşı da değilim. Çünkü bilgisizim. Yani zincirin halkalarını zihnimde takip ederek ne ‘Bir şey olmaz’ diyebiliyorum ne de tehlike görebiliyorum.

Sadece korkuyorum. Duyduklarımdan, okuduklarımdan... Ve artık korkarak yaşamak istemiyorum. Biri çıkıp yukarıdaki sorulara ‘Yok canım, ne münasebet, asla’ desin, beni rahatlatsın istiyorum. O biri Tayyip Erdoğan olabilir mesela. Eğer bir kısım vatandaşın mağduriyetini gidermekse maksat, bu toplumda infial uyandırmadan, bir orta yol bulunarak yapılabilirdi herhalde.

Bekleyip göreceğiz bakalım... ‘Dediğim dedik’ tavrını sürdürmesi halinde; ilk defa, oy kaybedip ilk seçimde gitme pahasına ideallerinden vazgeçmeyen bir başbakanımız olacak. Vatandaşta şans mı var... Her türlüsünün ucu ona dokunuyor.

MIŞ-MUŞ

Denktaş gelecek yılki seçimde aday olmayacağını açıklamış.

Allah Allah! 1 Nisan’dan kalma haber olmasın bu?

*

Aysu Baceoğlu, ‘Çirkin erkek seviyorum’ demiş.

Neydi o laf... Ha, ‘İnsanın cebi güzel olsun’.

*

Arabesk dinlenen mekándaki menekşe ölüyormuş.

Karşı penceredeki menekşeye kavuşamayacağına kanaat getiriyordur.
Yazarın Tüm Yazıları