Yalçın Bayer: Türkiye'nin yeniden yapılanması






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

İZMİR'deki Ege-Koop'un geleneksel eğitim seminerlerinin 10'uncusu dün Selçuk'ta başladı. Konu ‘‘Türkiye'nin yeniden yapılanması’’ Ankara'dakilerin hiç aklına gelmeyen ya da görmek istemedikleri Türkiye'ye yönelik projeler tartışılıyor.

Türkiye'nin son günlerde yaşadığı çarpıcı olaylar, toplumdaki yozlaşma, çürüme, gelir dağılımındaki dengesizlik, halkın devlete ve sisteme karşı duyduğu güvensizlik yeniden yapılanma gereksinimini her zamankinden daha güncel ve yaşamsal hale getirdi. Bugüne kadar 15 bin konut üreten, üç çağdaş kent kuran Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Fonu'ndan üç kez kredi kullanan ve oluşturduğu kentlerde 75 bin kişiye sağlıklı konut üreten Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan yeniden yapılanmanın parlamentodan medyaya eğitim sisteminden yargı düzenine, yerel ve genel yönetimden uluslararası örgütlenmelere kadar sistemi oluşturan mekanizmaların tamamının gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyor.

Türk demokrasisi ve halkı hak etmediği bu ilkel görüntüden nasıl kurtarılacaktır? İki gün sürecek seminer boyunca bu sorunun yanıtı aranacak. Toplantıya, Avrupa Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Vural, Murat Karayalçın, Hasan Denizkurdu, Yekta Güngör Özden, Vural Savaş, Prof. Toktamış Ateş, RÜTÜK Başkanı Nuri Kayış, Emre Kocaoğlu, Doğu Aktulga, İÜ Yrd. Doç. Levent Gürer, Prof. Faruk Şen, Prof. Hasan Ali Bıçak, Prof. Dr. Ahmet Saltık, Doç. Dr. Hasan Cicioğlu ile gazeteci-yazarlar Ümit Gürtuna, İsmet Solak, Nazmi Bilgin, Erol Akıncılar ile Yavuz Donat konuşmacı olarak katılıyorlar.

Böyle bir tartışmaya Türkiye'nin ihtiyacı var. Katılımcılar siyasal, ekonomik ve toplumsal beklentilere yeni bakış açısı getirerek, toplum yaşamının bütün alanlarında etik değer ve kıstasların öneminin altını çizmek istiyorlar. Toplantıda Türkiye'de yaşayan insanların artık üstün sorumluluk duygusunu keşfetmeleri gerektiğinin altı çiziliyor.

Halkın % 60'ı göç düşüncesinde

Türkiye Avrupa yolculuğunda karşısına çıkacak engelleri nasıl aşabilecek? Bu konuda umut var mı? Avrupa Birliği konusunda kamuoyu Türkiye'nin adaylığına nasıl bakıyor? soruları da seminerde tartışıldı.

Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Faruk Şen, Türkiye AB ilişkileri konusunda bir konuşma yaptı. Şen, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'e atıfta bulunarak, ‘‘AB nüfus gerilemesinden kaynaklanan işgücü açığını kapatmak için Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri ile 2003 yılından itibaren gerçekleştirmeyi planladığı genişlemeyle birlikte bu ülkelerin işgücüne geçiş dönemi olmaksızın doğrudan serbest dolaşım hakkı tanıyacak’’ dedi ve Türkiye'nin de ortaklık anlaşmasından doğan hakkını yeniden gündeme getirmesinin zamanı olduğunu belirtti. Şen'in aktardığına göre Almanya'daki araştırmalar Türkiye'den olası bir göç düşünülse bile göçe hazır olan kesimin nitelikli olmayacağı ve niteliksiz işgücüne ise zaten gereksinim duyulmayacağını gösteriyor.

Türkiye'nin AB yolunda da çok fazla hazırlık yapma eğiliminde olmadığı belirtildi.

Bu arada Bremen Üniversitesi Çokkültürlü ve Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü'nden Dr. Thomas Faist'in bir açıklaması da aktarıldı. Değişik göç veren ülkelerde gerçekleştirilen karşılaştırmalı bir araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye'de ankete katılanların yüzde 60'ının üstünde bir kesimin yurtdışına göç etme fikri taşıdığı belirtiliyor.

Siyasiler bunun nedenini düşünüyorlar mı acaba?

Bu ayıp kimin?

İTALYA'daki ‘‘Beyaz Eller’’ operasyonunu yürüten ‘‘Di Pietro’’ gibi birinin Türkiye'de özlemi çekilirken, ‘‘Beyaz Enerji'' operasyonunu iyi niyetle yürüten Savcı Talat Şalk'ı neden iktidardaki siyasiler hedef seçiyorlar? Bu savcıdan başka bir yerde yolsuzluklarla mücadele eden ve Türkiye'de yasa düzenini sağlamak ve korumak isteyen bir Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye için şans değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı ‘‘Yasalar yönetilenler için olduğu kadar, yönetenler içindir’’ dediği için mi iktidardaki siyasilere hedef oluyor?

Türkiye'deki yolsuzlukların neredeyse tamamı siyasilerle ilişkili çıkıyor. O zaman Türkiye iyi yönetilmiyor, hem bu kötü yönetim dünün, bugünün meselesi değil, Türkiye 40 senedir kötü yönetiliyor. Eğer iyi yönetilseydi bugün Fransa, Almanya'nın gelişmişlik düzeyine yakın, İspanya'nın üst düzeyinde, belki de İtalya ile aynı gelişmişlik düzeyinde olacaktı. Ne AB'ye girişte bir problemimiz olacaktı, ne de Türkiye'ye kıytırık ülkeler kafa tutma cesaretini gösterebilecekti. Hatta PKK, Hizbullah, hocaefendi ve hacıefendi istediği gibi at oynatamayacaktı.

Ne çete olacaktı, ne hortumcu. Ama 40 senedir hükümetler hükümet gibi olsaydı, siyasiler siyasi terbiyeli, yöneticiler adam gibi yönetebilseydi bu ülkeyi, gerçek siyasileri ve kendini yönetecekleri gerçekten halk seçebilseydi, parti liderleri yerine...

O zaman söyleyecek bir şey var, bu başımıza gelenler demokrasinin yanlış uygulanmasından, demokrasinin eksik uygulanmasından, demokrasinin ayıplı uygulamalarından kaynaklanıyor. Daha üstün bir rejim olmadığından demokrasi rejiminden vazgeçemeyeceğimize göre, burada tıkanıyoruz.

İşte tam burada Cumhurbaşkanı devreye giriyor, demokrasideki ayıpları ve yanlışları hatırlatıyor, bunların ortadan kaldırılmasına gayret gösteriyor, çareler üretiyor ve sorunları çözmek için fırsatlar yaratmaya çalışıyor.

Devlet bankalarının siyasi rant uğruna siyasiler eliyle soydurulması gelenek haline gelmiş, sen misin bunun üzerine giden, nasıl bu geleneği bozmak istersin. Ekonominin nazik durumu, bir sonraki devlet borçlanması falan düşünülmeden, had safhadaki karalamalar ve kötülemelerle verilen demeçler ve söylemler... Bu ne biçim bir sorumsuzluksa.

Eğer Türkiye böyle temizlenecekse, böyle krizlerin faturasını ödemeye hazırız. Sayın Cumhurbaşkanımıza feda olsun.

Ali Şevki TOPÇU-AFYON

ÇÖZÜM!

EKONOMİDE art arda patlayan krizlerin yarattığı derin bunalım, işsizlik ve yoksulluğa karşılık bir ekonomist şu çözümü öneriyor:

‘‘Krize düşen, ödeme güçlüğü çeken bankalara Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu el koymuyor mu? Kurul Başkanı Zekeriya Temizel Türkiye'ye de el koysun ve tıpkı bankalarda yaptığı gibi, yönetimini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devretsin. Hiç olmazsa hem bu kötü yöneticilerden kurtuluruz, hem de borçlarımız devletin borcu, alacaklarımız da devlet garantisinde olur...’’

Güz gülleri

Güz gülleri gibiyiz/ Siyasiler yüzünden/ Hiç bahar yaşamadık/ Ne yaptık ne ettiysek/ Başımızdan atamadık

İnan ki ağlamadık/ Yemedik siyasilere verdik/ Şubat'ta murada erdik.

Güz gülleri gibiyiz/ Hiç bahar yaşamadık/ Ya oy vermeyi bilmedik/ Ya verince geç kaldık.

Aykut KAYNAR-İSTANBUL

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Siyaset rant ürettiği sürece, Türkiye'de yolsuzluklar devam edecektir.’’

(Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülay Özüerman)

Yazarın Tüm Yazıları