Yalçın Bayer: Ecevit kamulaştırmıştı şimdi özelleştiriliyor

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

KÜTAHYA'nın Emet İlçesi'nden arayan bazı maden işçileri, ‘‘Bor madenleri 1978'de Ecevit hükümeti döneminde, Balıkesirli Sırrı Yarcalı Ailesi'nin Mortaş şirketinden alınarak kamulaştırılmıştı. Kamulaştırmayı gerçekleştiren de Enerji Bakanı Deniz Baykal'dı...’’ diyorlar.

Son günlerde çok kárlı bir işletmecilik olan bor madeni işletmeciliği üzerinde çeşitli oyunlar oynandığını belirtiyorlar.

2840 sayılı kanun, Türkiye'de borların işletilmesi hakkını Etibank'a veriyor. Ancak bazı özel şirketler, bor satışlarında öne çıkmak için adım atmak istiyorlar. Bakanlar Kurulu konuyu rezervlerin işletmesi ve pazarlama yönünden inceliyor.

Olayın hem politik yanı hem de hukuki değişiklikleri gündeme geliyor.

Bilindiği gibi bor, hızla çelik ve petrol ürünlerinin yerini almaya başlayan fiber glass üretiminin de hammaddesini oluşturuyor. 250'ye yakın sanayi ürününde kullanılan bir element. Geçmişte tonu 50 dolarken, bugün 200-300 dolar seviyesine yükselmiş durumda.

Maden Mühendisleri Odası Genel Sekreteri İlker Ertem, ‘‘Son zamanlarda bor fiyatlarındaki artış özel sektörün bu piyasaya olan iştahını kabarttı. Bunun ortamı yaratılmaya çalışılıyor. Bunun doğru mu, yanlış mı olacağı kapalı kapılar ardında değil, kamuoyunda tartışılmalıdır. Yoksa konuya egemen olmayanların alacağı kararların sonuçları bu ülkeye zarar verecektir’’ diyor.

KÜLFET VE SERVET KİMİN OLACAK?

TMMOB (Türkiye Maden Mühendisleri Odası) da yayınladığı bir bildiride şu görüşleri öne sürüyor:

‘‘Özellikle borlar konusunda ülkemizin çok uluslu tekeller ile rekabet edebilmesi için ocak üretiminden başlanarak, rafine-uç ürünler elde edilmesi ve bu ürünlerin pazarlanması hususu da dahil olmak üzere bunların tek elden ve güçlü bir organizasyonla gerçekleştirilmesi gereklidir. Bunun için yıllardar bilgi birikimi ve deneyimi olan Eti Holding yeterlidir. Bu kuruluşa sahip çıkılmalı, özellikle rafine ve uç ürün üretmeye yönelik gerçekçi yatırım projeleri hayata geçirilmelidir.’’

Borun öyküsü 1882'lere kadar uzanıyor. 1967'de senatör Haydar Tunçkanat, Türkiye'deki bor madeni üzerine oynanan oyunları anlatıyor. İlhan Selçuk, 33 yıldır yazıyor; ‘‘Petrolde ne kadar oyun varsa, bor madeninde de o kadar oyun oynanıyor’’ diyor. Mustafa Balbay soruyor: ‘‘Acaba hükümet, özel sektörü istekli hale getirmek için madenciliğin külfetini devlete, servetini özel sektöre mi aktarmak istiyor?’’

Eski kambiyo müdürü uyarıyor

‘BÖYLE bir yargı hangi ülkede var’ (15.11.2000) başlıklı yazı üzerine eski Banka ve Kambiyo Genel Müdürü Ali Kocatürk e-mail gönderdi.

Yazıda, Impexbank yöneticileri -başta Bülent Şemiler- hakkında altı yıl önce açılan davanın zamanaşımından nasıl düştüğü anlatılıyor, bunun takipçisinin kim olacağı soruluyordu. Kocatürk, ‘‘Kutlama dileğiyle bir noktaya dikkat çekmek istiyorum’’ diyor:

‘‘Hazine Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan onay çerçevesinde, genellikle Hazine'den sorumlu bakanın imzasıyla uygulama değişmediyse mahkemeler, bakan tarafından imzalanmayan suç dosyalarını iade ederler, suç duyurusunda bulunarak dava açılır ve Müsteşarlık davaya, Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü vasıtasıyla müdahil olur.

Davanın, Hazine Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü ve Bankanlar Yeminli Murakıplar Kurulu'nca takibi esas olup Muhakemat Genel Müdürlüğü'nce kovalanması yasalar gereği zorunludur. Başka bir deyişle bir dava ‘zamanaşımı' nedeniyle düşecekse, düşme tehlikesi içinde ise, bu Muhakemat Genel Müdürlüğü'nün ve giderek Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bilgisi dahilinde olmak gerekir.

Ben yurtdışı göreve atandığım 1990 yılına kadar Maliye Bakanlığı Muhakemat Genel Müdürlüğü'nün bir davayı savsaklayarak ‘zamanaşımına' uğrattığını hatırlamıyorum.

Verdiğiniz ‘zamanaşımı nedeniyle davanın düştüğü' haberi doğruysa, ortada araştırılması gereken ciddi bir konu var demektir. Araştırması gerek.

Kutlama meselesine gelince, ortada kutlanacak bir kimse yoktur; çünkü, herkes, Bakan ve İdare, kendine düşen görevi, yani suç duyurusunda bulunmak görevini yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde, görevi ihmal ya da kötüye kullanma vs. gibi, cezai sorumlulukların doğacağı açıktır. Unutulmamalıdır ki bu Bülent Şemiler denilen adam, sırf Ahmet Özal'la kişisel ilişkisi dolayısıyla getirildiği Emlakbank Genel Müdürlüğü sırasında, zamanın Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem'in İsviçre bankalarında hesabının bulunduğunu iddia ederek Kaya Erdem'in Başbakan Yardımcılığından 1989 sonunda istifasına ve Hazine'de operasyon yapılmasına, dolayısıyla Hazine'deki atama ve yükselmelerdeki yerleşmiş tüm değer yargılarının tersine çevrilmesine sebep olmuş bir insandır.’’

Evet, zamanaşımına uğrayan ve uğrayacak davalara karşı bir çalışma var mıdır, varsa ilgili makamdan bir açıklama lütfen.

Bakkal manav

borcu affedilsin!

BİZLER devletin verdiği maaşla çalışan, vergisini veren, devletine sadık, namuslu memur ve işçi kesimiyiz. Bizler bugüne kadar ne bir banka hortumladık ne de hayali ihracat yaptık. Tek yaptığımız dürüst vatandaş olmak. Değerli devlet büyüklerinden, bir defaya mahsus tüm piyasa -banka, lokanta, bakkal, kasap vs.- borçlarımızın af kapsamına alınmasını talep ederiz.

Ahmet MUHTAR- Bir grup işçi ve memur adına-SİNOP

UND'nin hassasiyeti

yetmiyor, çete kim?

ULUSLARARASI Nakliyeciler Derneği (UND) Genel Müdürü Cumhur Atılgan, yurtdışına kaçak olarak yapılan 'insan tacirliği' ile ilgili yazılarımız üzerine şu açıklamayı yaptı:

‘‘Anılan sahada UND olarak 6 yıldır her türlü gereksinim için tedbirler (özel sektöre verilen izinler nispetinde) alınmaktadır. Bu doğrultuda , yazınız konusu insan tacirliği meselesinin önlenmesi amacı ile derneğimiz son derece duyarlı davranmış ve sahanın zaman içerisinde çevre duvarlarında yıpranan tel örgütleri tamir edilmiş veya yenilenmiştir. Sahada gerekli aydınlatmayı sağlamak için iki adet aydınlatma direği dikilmiştir. Avusturya'dan 3 adet TIR aracı içerisinde karbondioksit miktarını ölçen alet getirilerek bunlardan 2'si Haydarpaşa'da biri de Erenköy'de kullanılmaya başlanmıştır.

Derneğimiz üyesi firmalarımız ve sürücüler konu hakkında devamlı olarak uyarılmış ve araçların gemilere binmeden önce tentelerinin yırtık veya branda halatlarının sağlam olup olmadıkları hakkında tedaylı kontroller yapılması talep edilmiştir. Derneğimiz konuya hassasiyetle yaklaşmakta ve elindeki tüm imkánlarıı seferber etmektedir. Konu ile ilgili olarak Emniyet birimlerimiz, Gümrük Muhafaza ve Gümrük sahasının sahibi olan Tasfiye İşletmeleri Erenköy Şube Müdürlüğü de konuya aynı hasassiyetle yaklaşmakta ve elbirliği ile çözüm üretilmektedir.’’

Peki bu kadar 'hassasiyete' rağmen Haydarpaşa'da bu kadar kaçak ele geçirilirken, 'insan tacirleri'nin peşine de düşmek gerekmiyor mu? Kim bu çete!...

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Türbelerde dilek tutmak, tosun gibi çocuk istemek açık ve tartışmasız bir şekilde küfürdür. Bunlar Kur'an mümini olamazlar. Hz. Muhamned'in gösterdiği din gerçek anlamda hayatımıza girmezse, daha çok aklı meluller ortaya çıkacaktır.’’

(Son 'İslam Nasıl Yozlaştırıldı' (Vahyin Dininden Sapmalar, Hurafeler, Bid'atlar) kitabının yazarı Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün önceki akşam Star TV'deki Orhan Uğuroğlu ile yaptığı söyleşiden.)

Yazarın Tüm Yazıları