Yalanlanmayan belgeden çıkan sonuç

WIKILEAKS’te yayımlanan belgelerden bir tanesi 30 Aralık 2004 tarihinde ABD Ankara Büyükelçiliği’nden merkeze gönderilen “gizli” olarak sınıflandırılmış bir değerlendirme notu.

Notun konusu belgede şöyle tarif ediliyor: “İktidardaki iki yılın ardından Erdoğan ve AK Parti: Kendilerine, Türkiye’ye ve Avrupa’ya hâkim olmaya çalışıyor.”
Rapordaki anlatımla “Erdoğan, yarı profesyonel bir futbol oyuncusu çalımıyla ve yalaka danışman grubuyla 16-17 Aralık’ta AB’nin iktidar koridorlarında yürüdükten” iki hafta sonra yazılmış.
Raporda şöyle bir bölüm var: “AKP’nin önde gelen isimlerinden Sadullah Ergin’in kısa bir süre önce bize itiraf ettiği gibi, ‘Eğer AB evet derse kısa bir ümit doğurur. Ancak AKP için esas zor süreç ondan sonra başlar. Eğer AB hayır derse o zaman işin başında zorluk olur ama uzun vadede her şey bizim için daha kolay olur’.”
Şu anda Adalet Bakanı olan Ergin, o tarihte AKP grup yöneticilerinden biri.
Bu sözleri okuyunca, AKP’nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili olarak gerekli reformlarda ayak sürümesinin ciddi bir siyasi temeli olduğunu düşündüm.
Belli ki hesaplar en başından itibaren AB üyeliğinin olmayacağı yönünde yapılmış ama bu süreçten istifade edene kadar da AB üyeliği isteniyormuş gibi bir hava yaratılmış.
Hükümetin AB konusundaki “samimiyetinden” kuşku duymuş olmam demek ki yanlış değilmiş!

Türkoleaks de gün gelince ortaya çıkacak!

WIKILEAKS belgeleri ortaya koydu ki devlet denilen mekanizmanın içinde hiçbir şey kaybolmuyor, ileride bir gün ortaya çıkacağı zamanı bekliyor.
Kimi zaman üzerindeki gizlilik kaydının kalkması için belli bir süre geçmesi gerekiyor, kimi zaman da bu olayda olduğu gibi birilerinin canına tak diyor ve her şey ortaya dökülüyor.
Hiç kuşku duymayın ki Türkiye Cumhuriyeti’nde de böyle oluyor, olacak.
800 yıla yaklaşan bir devlet geleneğinin içinde yaşıyoruz.
Eski Osmanlı belgelerine baktığımızda olup bitenlerin en ince ayrıntısına kadar kaydedildiğini görüyoruz.
Yine hiç kuşku duymayın ki aynı gelenek sürüyor.
Bakın Maliye Bakanı’nın, yabancı yatırımcılara Doğan Grubu için söyledikleri ortaya döküldü bile.
Bakan Mehmet Şimşek her ne kadar bunu yalanladıysa da benzeri başka örnekleri biliyoruz. Şimdi anlatamıyorlar ama onların bildiklerini de yakın bir gelecekte öğrenirsek şaşırmayın.
Yandaş zenginler yaratma hevesinin kapalı kapılar ardında ne tür konuşmalara neden olduğunu birilerinin not edip bir arşive kaldırdıklarına eminim.
Yargı üstüne kurulmaya çalışılan baskıların, verilen emirlerin, alınan kararların neler olduğu da ortaya çıkacak.
Kapalı kapılar ardında konuşulanlar, hiç bitmeyecekmiş zannedilen iktidar dönemleri bittikten sonra, bazen de bitmeden önce küçük notlar halinde önümüze serilecek.
O zaman nasıl bir dönemden geçtiğimizi, yaşadığımız, gördüğümüz olayların ardında nelerin olduğunu öğreneceğiz.
Bunun için sadece biraz zaman gerekiyor, hepsi bu!

Bu örgütlü bir suç öyle soruşturulmalı

SİNCAN 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile yargıç Remzi Özdemir’in Antakya’da başına gelenler, nasıl bir ülkede yaşadığımızı gösteren çarpıcı bir örnek.
Yargıç Kaçmaz’ın iktidar ve özellikle de Hanefi Avcı’nın işaret ettiği tarikat yapılanması tarafından en hafif deyimle “sevilmediğini” biliyoruz.
Onun için gece yarısı uyduruk bir ihbarla otel odalarının, kameralı polisler tarafından basılmasında şaşılacak bir durum yok.
Otel, bir ihbarcının “fuhuş ve kokain ihbarı” üzerine basılmış.
Demek ki bu kadar kolay olabiliyor bu işler.
Kimliği belirsiz birisi, kaldığınız yeri, evinizi ya da otelinizi biliyorsa böyle bir ihbar yapılabilir ve gece vakti karşınızda polisleri bulabilirsiniz.
Böyle bir ülkede kişisel hak ve özgürlüklerin korunduğundan söz edilebilir mi?
Üstelik bunu yapanlar, o özgürlüklerimizi korumak için bizlerden toplanan vergilerle maaşlarını alan emniyet görevlileri.
Kuru bir ihbar, böyle bir baskını haklı çıkarmaya nasıl yetebilir?
Otelin kayıtlarında o odalarda kimlerin kaldığı belli, kalanların yargıç oldukları belli. Üstelik bunu öğrenmek için otele kadar gitmeye bile gerek yok, zaten her gece belli bir saatte bu isimler emniyete bildiriliyor olmalı.
Şimdi Antakya’da savcılara düşen görev, bu işin nasıl olduğunu bulup çıkarmaktır.
Gece yarısı gelen ihbarlar ile vatandaşların kişisel haklarına tecavüz yetkisini kendisinde görenlerin örgütsel bağlantıları, bu oyuna nasıl katıldıkları ortaya çıkarılmalıdır.
Bu çok açık ki örgütlü bir suç ve onun gerektirdiği ciddiyetle soruşturulmalı.
Türkiye, Avrupa Birliği’ne böyle bir polis devleti olarak mı girecek?
Yazarın Tüm Yazıları